Hareketli bir haftaydı. Cumhuriyet Gazetesi eski genel yayın yönetmeni Can Dündar’ın, son yıllarını konu alan “Tutuklandık” oyunu, Londra’da seyirciyle buluşmayı sürdürüyor. Arcola Tiyatrosu’nda 13 Kasım’da başlayan oyun 7 Aralık’a kadar devam edecek. İzlemediyseniz kaçırmayın derim.
Geçen Pazartesi günü kapalı gişe oynanan oyundaydım. Tiyatroda seyircilerin yüzde 90’ı bizim toplum dışındandı. Can Dündar eşi Dilek ve oğlu Ege Dündar’ın da birlikte izledikleri oyun sonrasında resepsiyon verildi. Dündar ailesi gazetecilikten dolayı bedel ödedi. Oyun MİT Tır’ları haberi yayınlayan Can Dündar’ın başına gelenleri anlatıyor. Eğer bir gazeteci ulaştığı belgelerde toplum yararı buluyorsa, devlet de dahil bazı kesimlerin işine gelip gelmediğine bakmaksızın yayınlar. Tabii gerçek gazeteciyse. Dündar ailesinin çilesi de halkın doğru haber alma özgürlüğüne saygılarından mütevellit olduğunu hemen belirteyim. Can Dündar’a “ajan”, “provakatör” ya da “FETÖ’cü” yakıştırmalarının da bir kıymeti harbiyesi yok, lafazanlıktan öteye gitmez…
***
Toplum üyesi sanatçı Olcay Bayır, 23 Kasım’da EFG Londra Jaz Festivali (EFG London Jazz Festival) kapsamında sahne alacak. Bayır 23 Kasım saat 20-22.30 arasında “35 – 47 Bethnal Green Road, E1 6LA” adresindeki Rich Mix London’da Anadolu’dan ezgileri yorumlayacak. EFG Londra Jaz Festivali’nde başka kültürlerden çok önemli müzisyenler sahne alıyor. Olcay Bayır’ın böylesi önemli bir festivalde yer alması toplum adına sevindirici. Bu konseri kaçırmayın derim.
***
12 Aralık Genel Seçimleri’nde yarışacak İşçi Partisi’nden milletvekili adayları 19 Kasım Salı akşamı DAY MER’deki halk toplantısında konuştu ve izleyicilerin sorularını yanıtladı. Katılımın yoğun olduğu bu toplantıyı gazeteci olarak izledim. Konuşmacılar özet olarak Muhafazakar iktidarın halkı yoksullaştırdığı ve sokak suçlarından evsizliğe kadar pek çok sorun altında ülkede yoksulun daha yoksul, zenginin daha zengin olmasının yattığını anlattılar. 12 Aralık’ta sosyalist Jeremy Corbyn liderliğindeki İşçi Partisi’ne oy vereceğim. Seçim günü göçmen düşmanı faşist Nigel Farage’ın liderliğindeki Brexit Partisi ve yalancı ortağı Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakarlar’a da dersini verdiğimiz bir gün olsun istiyorum.
Toplantıda İşçi Partisi Tottenham adayı David Lammy de, Muhafazakarların iktidara gelmesi durumunda NHS’in ABD’li şirketlere özelleştirileceği ve BK’nin ABD’nin 51’inci eyaleti yapılmaya çalışacağından duyduğu kaygıyı dikkatimi çekti.
Bizim toplumdan Feryal Demirci Clark da Liberal Demokratlar ve Yeşiller’in oyları bölmesinin Muhafazakarlara yarayacağının altını çizdi. Öte yandan Edmonton’dan aday olan Kate Osamor, “İşçi Partisi’nin iktidara gelmesi durumunda artık yaşamımızın bir parçası olan internetin bedava olması sözünü veriyoruz. Buna karşı çıkanlara şaşırıyorum. Bunun neresi kötüdür?” diye konuştu. Ben de şaşırmıştım doğrusu. Bu kadar önemli olan bir servisi daha iyi kalitede ve ücretsiz temin edeceğini söyleyen bir partinin teklifine bir insan neden karşı çıkar ki? Avukat Muhammet Çankıran’ın Açık Gazete ve Olay’daki “Ücretsiz İnternet İstemeli miyiz?” başlıklı köşe yazısında bu soruyu çok güzel yanıtlıyor. “Kaçırmayın, mutlaka okuyun” derim.
***
Aydın Çubukçu’nun hazırlayıp sunduğu “Renkli Resimli Felsefe, Tarih, Politika Söyleşileri”nin üçüncüsünde İngiliz şair, ressam ve isyancı sanatçı William Blake DAY-MER’de ele alındı. Çubukçu’nun bu söyleşi dizisini kaçırmayanlardanım. Bu söyleşilerden çok şey öğrenmenin ötesinde kafanızdaki sorulara da yanıt buluyorsunuz. Bu söyleşilerde anlatılan Bruegel, Rene Magritte ve William Blake ile dost olduk. Bir sonraki söyleşi bir ay sonra. Kaçırmayın derim.