Av. Haydar Aksoy (İstanbul Barosu) – Son 60-70 yıldır Kemalist Devrimleri, uydurma iddialarla itibarsızlaştırma çabaları hız kazandı. Atatürk’ün “ demokrasi düşmanı” olduğundan tutunda, Kemalistlerin “ekonomiyi felakete sürüklediği ve halkı aç bıraktığı” gibi akla hayale sığmayacak iddialar havada uçuşuyor. Bu uydurma iddiaların hepsini sıralamak, bu yazının sınırlarını aşar. Demokratik yaşama gözdağı olan bu tutum sonucu, olguların yerini uydurma algılar almaya başladı. Dolaysıyla, Kemalist Devrimleri görünür kılmak daha da önem kazandı.
Çok kısa ifade etmek gerekirse; demokrasinin olmazsa olmaz unsurları; kadınların seçme ve seçilme hakkı, yaşam hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, eğitim ve sağlık hakkı gibi temel haklar, ülkemizde, ilk olarak Kemalist Devrimlerle, gerçek anlamda yasal çerçevede güvence altına alındı.
Kalkınmayı ve sanayileşmeyi sağlayan önemli hamleler yapıldı. Mesela; 1930’larda Sovyetlerden sağlanan ekonomik ve teknolojik destek ile birçok fabrika kuruldu. Nazili ve Kayseri’de kurulan büyük tekstil fabrikaları buna en iyi örnektir.
Demokrasi
600 yıl boyunca kulluk anlayışının hakim olduğu bir toplumda demokrasi hemen tesis edilemezdi. Çünkü; demokratik rejimin inşası, ancak yurttaşlık bilincinin toplumda yerleşmesiyle mümkün. Dolaysıyla öncellikle, eğitim, sanat, toplumsal ve ekonomik yaşam bu amacı gerçekleştirmek için düzenlendi.
Bu amaçla, halka, okuma-yazma öğretmek için 1928 yılında millet mektepleri açıldı. 1932 yılında, kültür ve eğitim alanında önemli çalışmaların yapıldığı Halkevleri kuruldu. Daha sonra eğitimin üretim için yapıldığı, Köy Enstitüleri faaliyete başladı. Kısacası, yurttaşlık bilincini oluşturmak amacıyla bilimsel ve parasız eğitim hayata geçirildi ve yaygınlaştırıldı.
Kemalist Devrimlerin İçinin Boşaltılması
Evet, Kemalist Devrimlerin içi boşaltılmaya çalışıldı. Yaratığı ekonomik değerlerin bir çoğu özeleştirme adı altında haraç mezat birkaç zengine satıldı. Eğitim sistemi ve toplumsal yaşam 7. yüzyıl Emevi ideolojisine göre yapılandırılmaya çalışıldı.
Amaçlardan birisi; teokratik düzenini inşa etmek için toplumsal taban oluşturmak. Ancak tarihte, İslam dünyasında teokratik yönetim var olmadı. Medine Vesikası buna en iyi örnektir. Tarihte diğer belli başlı İslami sayılan yönetimler, şer’i hukukun yanında, örfi hukuk da uygulanmıştır. Dolaysıyla bu yönetimlerin teokratik olduğu söylenemez. Günümüzde İslam dünyasına dayatılan teokratik yönetim, emperyalizmin çıkarlarına uygun olarak icat ettiği bir modeldir.
Umutsuzluğu Şımartmamak
Kemalist Devrimlerden uzaklaşmanın sonucu; ülkemiz ciddi bir ekonomik-toplumsal- siyasal kriz ile yüz yüze kalmıştır. Bu atmosfer, halkı derin umutsuzluk ve çaresizlik içine itmiştir.
Ancak; Atatürk; “umutsuz durum yoktur, umutsuz insanlar vardır!” diyerek bu puslu atmosferden çıkışın yolunu göstermiştir. Dolaysıyla halkımız, bu karamsar psikolojiye hemen veda etmeli ve umdun kapısını açmalıdır. Ancak o zaman yaşamını cehenneme çeviren bu krizin üstesinden gelebilir.
Mutluluğu ve refahı için harekete geçen halkın karşısında hiçbir gücün durduğu görülmemiştir. Tarihte büyük krizler, yeni toplumsal dönüşümlere yol açmıştır. Kemalizm’i somut koşulara göre güncelleyerek özgür, mutlu, eşit ve müreffehe bir düzen kurmak mümkün. Halkımız bunu başaracaktır. Bu görkemli miras, tarihin anısı olarak geleceğe bırakılacaktır.