AB’ye tarihi uyarılar…

Yazımın temel iddialarını, başlangıçta okuyucuya sunarak işe başlamak istedim. Elbette ki, Türkiye’de değişik kesimlerden milyonlarca kişi, AB rüyası ile gelinen aşamayı memnuniyetle karşılamıştır. Ancak, gelinen aşamada AB’nin tutumu ve Müzakere Çerçeve Belgesindeki gerçekler,  belgeyi, adeta bir Müzakere Teslimiyet Belgesi’ne dönüştürmüştür. Bu durum, Türkiye’yi AB rüyasından uzaklaştıracak bir tuzaktır. Özelikle İngiltere ve Türkiye’yi AB rüyasında destekleyen ABD, bu süreçte yaşanacak gelişmeleri dikkatle izlemek ve Türkiye’nin yanında olmak durumundadır. Bu yazı, bu tehlikeleri açıklamak için kaleme alınmıştır.


AB süreci konusunda olumsuz düşünce sahibi olanlar, yalnızca bir grup Türk entelektüeli değildir. Avrupa basını da güçlüklerden söz etmektedir. Nasıl güçlükler bunlar bakalım:


– Guardian Gazetesi, AB’deki Türkiye muhaliflerinin her an veto kozu oynayabileceklerini dile getirmiştir. Yani, müzakere süreci hiç de kolay geçmeyecektir.


– Guardian gazetesi ise Türkiye’nin üyeliğine karşı olanların veto kozunu istedikleri zaman kullanma haklarının bilincinde olduklarını vurgulamıştır. Böylece, müzakere sürecinin ödün süreci olacağı anlaşılmaktadır.


– Times ise Avusturya ve Kıbrıs Rum tarafının veto silahları olduğunu hatırlatmayı unutmamıştır. Türkiye’yi tam üyelik hedefinden uzaklaştırmaya çalıtıracak Avusturya ve tarihsel ödünler alma peşinde olan Kıbrıs Rum kesimi yanında, Fransa gibi AB politikasına Türkiye’yi alet edecek bir çok ülke bulunmaktadır. Bu ülekler ile eşit koşullarda olmayacak bir müzakere süreci, Türkiye’nin ulusal egemenliğini tehdit edecek en önemli gelişmelerden birisi olacaktır.


– International Herald Tribune, Avusturya ve Kıbrıs Rum kesiminin Türkiye konusunda kırmızı bayrak çektiğini belirtmekte ve Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso’nun “Türkiye, Avrupa vatandaşlarının kalbini ve zihnin kazanmalı, çünkü Türkiye’nin üyeliğine karar verecek olan onlar” sözüne vurgu yapmaktadır. Böylece, Barroso, tam üyelik konusunda topu birliğin üstünden Türkiye’ye atarak sorumluluktan kurtulunabileceğinin mesajını vermektedir.


– Ayrıca, International Herald Tribune, Chirac’ın da “Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için büyük bir kültürel devrim geçirmesi gerekli. Bunu başarabileceğinden emin değilim” sözlerini aktarmaktadır. Buradan çıakcak bir sonuç ise, Fransa Cumhurbaşkanı gibi AB üyesi ülkelerin devlet adamlarının bir çoğu, Türkiye’nin AB’ye tam üye olabileceğine inanmamaktadır.    


Görüldüğü gibi, AB üyeliği sürecinde daha bitmiş bir şey yoktur. Ancak, başlangıç vardır ve bu başlangıcın ilerleyen günlerinde Türkiye’yi önemli güçlükler beklemektedir.


Türkiye’yi bekleyen güçlükler nelerdir ?


– Belgede tam üyelik perspektifi yanında nihai olarak tam üyeliğin garanti olmadığı açıkça belirtilmiştir.


– Tam üyelik gerçeklezmezse Türkiye’nin sıkı bağlar ile bağlanması gerektiği vurgulanarak “ayrıcalıklı ortaklığın yolu” gösterilmektedir


– Her üye ülkenin veto kozlarının varlığı, Türkiye’nin AB’ye girişi önünde en büyük engellerden birisidir. AB içinde Kıbrıs Rum kesimi, Avusturya, Fransa başta olmak üzere Türkiye’nin tam üyeliğine yeşil ışık yakmayacak bir çok ülke halkı ve karar vericisi bulunmaktadır. Bu tercihlerini açık  biçimde dile getirmekten de geri durmamaktadırlar.


– Belgede, Türkiye’nin tam üyeliği konusunda gelecek 10 yılda herhangi bir gelişme olmayacağı kesin biçimde düzenlenmiştir.


– Müzakerelerin ucunun açık olduğu, belge ile düzenlenmiştir.


– Müzakerelerin ne kadar süreceği konusunda hiç bir düzenleme bulunmayışı, tam üyelik için harcanacak çabayı, sonu belirsiz bir maceraya dönüştürmektedir.


– AB’nin hazmetme potansiyelinin uygun olmaması durumunda tam üyeliğin gerçekleşmeyeceği gibi ne anlama geldiği belirsiz düzenlemeler yoluyla tam üyelik hedefi sulandırılmakta, adeta rafa kaldırılmaktadır.


– Müzakere süreci boyunca Kıbrıs Rum kesiminin tanınması anlamına gelen deniz ve hava limanlarının açılması, Ermeni Soykırımının kabul edilmesi, Kürt sorunu konusunda AB’nin iç işlerimize karıştırılması, Aleviler ile ilgili AB girişimlerinin sineye çekilmesi, azınlıklar konusunda çok ciddi ödünler verilmesi gibi bir çok konuda, Türkiye’nin ulusal egemenliğini hiçe sayacak konularda geri adımlar atmak ve Cumhuriyet’in değerlerinden vazgeçmek söz onusu olacaktır. Bunların olmayacağını kim idda edebilir?


Bu süreçte AB, Türkiye ile sıkıntılı ilişkilere gidecek ve Türkiye kamuoyu ve bağımsız sivil toplum örgütleri, bu ödünlerin AB’ye verilmesine karşı çıkacaklardır. Bu durum, Türk insanını AB rüyasından uyandırarak AB’den  uzaklaştıracak ve Türkiye’nin yeni seçeneklere yönelmesi yolunda itici bir güç oluşturacaktırtır.


AB içindeki parçalanma ve çatlaklar artarak devam edecek, bu parçalanma sürecinde Türkiye, bazı kesimler için malzeme yapılarak AB’den uzaklaşması için gizli tuzaklar kurulacak ve Türkiye’nin ulusal egemenliği ve gururu ile oynanarak kendi isteği ile AB’den kopmasını sağlayacak politikalar gündeme getirilecektir.


Türk insanı için AB’yi bir rüya yapan çekim merkezi niteliğinde iki önemli unsur bulunmaktadır : serbest dolaşım ve tarımın desteklenmesi. Türkiye, AB’ye tam üyelik perspektifinde bile serbest dolaşım ve tarım desteklerinden mahrum olacaktır. Bu durumda, Türkiye’nin AB perspektifinin sıradan insan için bir önemi ve ciddiyeti kalmayacaktır.


Bütün bu gerçekler önümüzde iken, AB ile imzalanan belge, Müzakere Teslimiyet Belgesi değil de nedir?

682900cookie-checkAB’ye tarihi uyarılar…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.