Akıncı’nın seçim zaferi, Kıbrıs için bir dönüm noktası olabilir mi?

67 yaşındaki eski Lefkoşa belediye başkanı ve deneyimli siyasetçi, Pazar günü yapılan ikinci tur seçimde oyların yüzde 60,38’ini aldı. Bağımsız aday olarak yarışa giren Mustafa Akıncı’nın ikinci turda elde ettiği ezici çoğunluk, pek çok kişiyi şaşırtsa da, Akıncı, Kuzey Kıbrıs siyasetinde çok uzun yıllardır önemli bir isim. Kuzeyde olduğu kadar, güneyde de saygı duyulan bir şahsiyet.

1990’lı yıllarda adaya gazeteci olarak yaptığım ilk ziyaretlerden birinde, buna, o zamanın Kıbrıslı Rum belediye başkanı Lellos Demetriades’le mülakatımda tanık olmuştum. Demetriades, Lefkoşa’nın ortak kanalizasyon projesinde yaptıkları işbirliğini anlatırken, Akıncı’dan dostça ve övgüyle sözetmişti. Adanın bölünmesinden kısa süre sonra, yeşil Hattın iki yanında karizmatik Rum belediye başkanıyla, gözüpek ve barış yanlısı Kıbrıslı Türk belediye başkanının, yerin altında da olsa kentlerini birleştirmeyı başarması kolay gerçekleştirilen bir şey değildi. Kıbrıslı Rum antropolog Yiannis Papadakis, Ölü Bölgeden Yankılar adlı kitabında, Lefkoşa’nın kanalizasyon sisteminden ‘gelmiş geçmiş iki toplumlu projelerin en başarılısı’ diye sözeder ve Demetriades ve Akıncı’nın, daha sonra Kıbrıs Rum basınında iki tuvalette karşılıklı, pantolonları inmiş halde oturur ve tek bir sifon zincirini çekerken gösteren bir karikatürde hicvedildiklerini anlatır.

Mustafa Akıncı, barış ve birleşik Kıbrıs platformları üzerinde şeffaf ve açık bir kampanya yürüttü. Politikalarının odak noktası, Kıbrs sorununda bir anlaşma sağlanmasıydı. Seçmenlere, Kıbrıs’ın daha fazla kaybedecek zamanı bulunmadığını söyledi. ‘“Acıyı en iyi, onu çekenler bilir. Barışı da en çok, o acıyı yaşayanlar ister” dediği aktarıldı. Kampanya süresince Türkiye ve Kıbrıslı Türkler arasında daha olgun, daha eşit bir ilişki çağrısı yaptı. ‘Anavatan, yavru vatan’ ilişkisi yerine, artık ‘kardeşçe’ bir ilişkiden sözedilmesini istedi.

Yıllardır Kıbrıs’ı yakından izleyenlerimiz açısından Mustafa Akıncı yeni bir şey söylemiyordu. Akıncı’nın, Türkiye’nin büyükelçileri ve askeri temsilcilerinde yaygın olan ‘sömürge valisi’ üslubuna itiraz ettiğine daha önce de tanık olmuştuk.

Kendisi de Kıbrıslı Türk olan meslek büyüğümüz Yusuf Kanlı, Hurriyet Daily News gazetesindeki köşesinde Akıncı’nın her zaman dürüst ve açıksözlü bir politikacı olduğunu, sözgelimi polis ve itfaiyenin Türk askeri kontrolünde olması konusunda yıllardır muhalefet ettiğini belirtti.

Yusuf Kanlı, Akıncı’nın, “1999 yılında başbakan yardımcısıyken, bu itirazı yüzünden zamanın askeri komutanı tarafından herkesin önünde azarlanıp, küçük düşürüldüğünde geri adım atmadı. ‘Paşa, unutmayın burası benim vatanım” dediğini hatırlattı.

Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ağzından çıkanı kulağı duymuyor’ azarına Akıncı’nın derhal ve efendice yanıt vermesine şaşırmadık.

Akıncı “Dün sonuçlanan seçimler, benim programımı, düşüncelerimi ve paylaştıklarımı halkıma anlatarak, halkımın onay verdiği düşüncelerdir. Neden rahatsız olunuyor, iki kardeş ilişkisinden anlamakta zorlandım. Yavrunun büyümesini istemiyor mu Türkiye? Biz hep yavru mu kalalım, ayaklarımızın üzerinde durmasını beceremeyelim mi? Artık yetişkin bir ülke olmayalım mı? Söylediklerimin arkasındayım. Sadece kulaklarımla duymuyorum, kalbimle de beynimle de konuşuyorum. Söylediklerim inandıklarımdır, doğru olandır” dedi.

İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisinin önde gelen diğer bazı isimlerinden gelen daha da ağır ve hakaret içeren yorumlara Akıncı’nın makamından münasip bir karşılık gecikmedi. Eski cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve eski başbakanlardan Gazi Mağosa milletvekili Ferdi Soyer de Akıncı’ya destek oldular; diğer bazı siyasi parti liderleri ve sendikacılar ise Türkiye’den gelen kaba yorumları yaptıkları açıklamalarla kınadılar.

Mustafa Akıncı, ilkeli bir kişi olmasının yanısıra, deneyimli ve sağduyulu bir siyasetçi. Türkiye’yle ağız dalaşına girmenin tehlikelerinin farkında. Nitekim, hemen gerginliği giderecek adımlar atti. Kıbrıslı Rum cumhurbaşkanı Anastassiades’le yapmayı planladığı görüşmeyi erteledi, cumhurbaşkanı olarak ilk ziyaretini Ankara’ya geerçekleştireceğini açıkladı.

Akıncı’nın seçim zaferi, Birleşmiş Milletler Özel temsilcisi Espen Barth Eide’nin geçen Ekim ayında askıya alınan görüşmeleri yeniden başlatmak için zemin hazırlayacağı ziyareti öncesine rastlıyor. Akıncı’nın ezici çoğunlukla seçilmesi, güneyde iyimserlik yarattıysa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert çıkışı beklentileri sarstı.

Kıbrıs sorununu yıllardır yakından izleyen yorumculardan biri, Leeds Üniversitesi öğretim üyesi ve Kıbrıs, Türk ve Yunan İlişkileri Birliğinin genel sekreteri Dr. Zenon Stavrinides. Dr. Stavrinides, Akıncı’nın seçim zaferini nasıl değerlendirdiğini sorduğumda, federal çözüm umutlarını bir ölçüde kuvvetlendirmekle beraber, yol üzerinde hala pek çok engel bulunduğunu söylerek yanıt verdi.

Stavrinides’e göre, BM gözetimindeki görüşmelerin başarısı için, Akıncı’nın -Türkiye’nin de izni ve onayıyla- Kıbrıslı Rumlar için kabul edilemez görülen bazı şartlardan vazgeçmesi gerekiyor. Bunlar arasında konfederasyon ve dış müdahale seçeneği de dahil güvenlik garantileri bulunuyor. Kıbrıslı Rumların ‘adalet’ inancına yanıt verecek adımlar arasında Maraş’ın ve Güzelyurt’un iadesini sayıyor.

Buna karşılık Anastassiades’in de, AKEL ve Demokratik Seferberlik partilerinin desteğiyle, Kıbrıslı Türklerin ‘adalet’ inancına karşılık gelecek adımlar atmasının zorunlu olacağını, sözgelimi Türk yerleşimcilerin adada yaşama hakkının kabul edilmesi, taşınmaz mallar ve Kıbrıslı Türklerin federal yapılardaki temsil düzeyi gibi çetrefilli konularda taviz vermesi gerekeceğini vurguluyor.

Her iki tarafın mucizevi bir şekilde anlaşmaya varması, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin onayladığı yeni bir Ban-Ki Moon planının ortaya çıkması durumunda bile, paralel halk oylamaları engelinin aşılması gerekiyor.

Zenon Stavrinides, hem Akıncı’yı hem de Anastassiades’i ‘kendi toplumlarının çıkarları doğrultusunda federal bir çözümü şahsen isteyen’ liderler olarak tanımlıyor. Ancak, her iki lidere rağmen, kayda değer bir ilerleme sağlanması olasılığını zayıf görüyor.

Akıncı’ya yönelik sözleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıslı Türkleri rencide etmesinin ilk örneği de değil. 2012 yılı Nisan ayında Kıbrıs’ın Türk ve Rum kesimlerine yaptığım gezi ardından Foreign Policy Brief ‘te ayrıntılı bir şekilde yazdığım gibi, adanın kuzeyinde Türkiye’nin artan dini, kültürel ve siyasi baskılarının neden olduğu huzursuzluk zaten epeydir sürmekteydi. Kıbrıslı Türkler, kimliklerini kaybetme endişesini bir süredir daha fazla hissediyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son çıkışı, Akıncı’ya oy vermeyen Kıbrıslı Türklerin de Türkiye’ye bakışını kuşkusuz etkileyecektir. Kıbrıslı Rum siyasetçiler arasında ‘askeri kontrol altına alan’ AKP iktidarına verilen kredinin tükenmesi ise, daha uzun zaman aldı. Bu haftanın gelişmeleri ardından ‘Erdoğan’la Boğaz’da oturup balık yiyerek, Kıbrıs sorununu görüşme’ hayali kuran siyasetçi sanırım artık kalmamıştır.

_______________________________

* Yazarın diğer yazıları için lütfen tıklayınız:
http://www.firdevstalkturkey.com/tr/

1572420cookie-checkAkıncı’nın seçim zaferi, Kıbrıs için bir dönüm noktası olabilir mi?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.