Anne kurabiyesi…

Mutfak kapısından odalara ve hatta merdivenlerden dolaşıp sokağa kadar yayıldığı olur.   Komşunun şöyle bir iç geçirip ‘aman da ne güzel koktu efendim’ diyesi gelir. İşte o koku annemin kurabiyesine aittir, annemin evinden gelir ve annemin evi bir ailedir. Yumuşacık, kıyır kıyır, daima bağışlayıcı ve fakat daima kırık bir musıki gibi…


Çocukluğumun kurabiyelerinin vazgeçemediğim bir tadı vardır ağzımı buran. O kurabiyeler ki sonradan marka oldular lüx patiserie’lerde. Ama benim aile kavramımın gelişmesine yardımcı olan kurabiyelerin yerini asla dolduramadılar. Ne de olsa ilk imza anneme ait. Şimdikiler tuhaf pop şarkıları gibi. İçinde  ruhsuz bir serzeniş var sanki. Keşke annem yanımda olsa da bir un kurabiyesi yapsa,  evim buram buram ev koksa dediğim çok olur. Sahici gelir anne kurabiyelerim şimdiki içi çikolatayla doldurulmuş marka kurabiyelerin yanında… Sahici bir  ev olur evim o kokuyla… Sıradan olmayan çocukluk yıllarımın aheste hatıralarıyla…


Kışları ayaz, yazları kurak bozkır sıcağı… Hiç bir sokağın denize çıkmadığı nemli  bir dere yalnızlığıdır çocukluğum, buram buram vanilya kokan kurabiyenin her fırından çıkışında. Küçük, şekerli, ağzımda eriyen o masum tad… bir anne mucizesi…


Zarif bir kokusu vardır bu kurabiyenin. Üstünü kaplayan pudra şekerinin homojen dağılımı ve tepsiye tek tek sıralanışı, bana tertipli bir hayatın müjdesi gibi gelir. Öyle pürüzsüz ve öyle baştan çıkarıcıdır ki, o masum görüntüyü şeytani bir arzuyla mideye göndermek için çırpınırsınız. Eğer çocukluğunuzun mutfağında fırından yeni çıkmış bir kurabiyeyi tepsiden aşırma anısı yoksa, yani yanmamışsa o küçük parmaklarınızın ince derisi, kamaşmamışsa ağzınız ve kavrulmamışsa eğer dudaklarınız,  bu hikaye size hiç de tanıdık gelmeyecektir şüphesiz… Çünkü  şimdiki yetişkin halimiz, çocukluğumuzun üzerine sinen  geçmişimizde gizlidir. O masum şımarıklık, bizi anne huzurunu özlemeye itekler yaşımız alıp başını gittikçe… Un kurabiyesinin kokusunda  saklanır bazen çocukluğumuz, arada bir başını çıkarıp bize kendini hatırlatır…


Ben  severim annemin elinin değdiği her yemeği… ama en çok şu güzelim un kurabiyesini. ‘O’ halis muhlis ev yapımı bir kurabiyedir sarılırken boynuna. Gözlerini özlemle öperken dudaklarım kamaşır. Sanki yıllar önce, çok yıllar önce ki gibi… haylazca aşırdığım o kurabiyenin yaramaz kırıntıları yapışır ağzımın kenarına. Öyle huzur dolu, öyle de adrenalin yüklüdür şu hiçbirşey sandığınız kurabiye benim hayatımda.


Bir yağmur günü, büyük pencereden seyrettiğim istanbul’un mahmurluğunu, ani bir koku uyandırıverir. Evim işte o zaman ev olur koşarken ben fırını kapatmaya. Sanki hiç yalnız değilmişim, uzak bozkır memleketinin kurağından gelmemişim, annemin evinden o sarı katlı apartmanın 2.katından bir ikindi vakti ayrılmamışım gibi, hiç üzülmemişim hiç kalbim kırılmamış gibi, hep çocuk kalmışım gibi, ağzımda eriyiverir anne kurabiyesi… bir çırpıda geçen yıllar gibi…


Ben büyüdükçe, açlığımda büyür anne kurabiyesine. Sırf sinsin diye mutfağıma o koku, biten kurabiye tepsisine bir yenisini daha eklerim her hafta sonu. Hiç bir deneme annemin kurabiyesine benzemez ama, ben yine de çocukluğumu koyarım o sıcak fırına…


O sıcak fırın yüregimdir ve oraya giren hiçbirsey çıkamaz bir daha..


e-mail:[email protected]


SİBEL BENGÜ’NÜN DİĞER YAZILARI


– Çok sevgili sevgililer günü için…
– Açık reçete…
– Çocuk
– Sen de kimsin?
– Kar yağarken pencerenden…
– Bayramları nasıl bilirdiniz?
– Ne kadar buradasın?
– Bu hayat nasıl geçer?
– Aşık kimdir?
– Aşk ne değildir?
– Aşk nedir?
– Herşeyin bir şeyi vardır…
– İyi insan kimdir?
– Kaygı çok kaygan bir kelimedir…
– Bumerang aşklar…
– İstanbul’da yine yağmur var…
– Kelimeler, kelimeler, kelimeler…
– Bir şairin bildiği sevgi/ Attila İlhan için…
– Nedir, niyedir? Neyse…
– İnsan bazen kendini bırakıp delice gitmek istiyor…
– 3 kadın 1 kritik…
– Hayatın şablonu mu var?
– Haydi dostlar buyrun kahveye…
– Muhakkak…
Aşk’a herşey dahil…
Bir İstanbul hatırası
Kadın dediğin
– ‘Adam gibi adam’ dedikleri…
– Mantığım intihar, ruhum serseri… 
– Hiç-bir-şey anlamıyorum… 
– Hayal adalar… 
– Kırmızı başlıklı kızın nesi var?  
– İstanbul’a bir günlük firar… 
-Bırak deli desinler… 
-‘Sen benim rüzgar gülümsün…’ 
-Pardon tanışıyor muyuz? 
-İstanbul 
-Kıymık… 
-Siz mağrur musunuz? 
-Ne kadar önemsiyoruz yarınlarımızı? 
-Küçük şeyler… 
-Yürek mahrem bir bölgedir 
-Kiler… 
-Keşke


 

690120cookie-checkAnne kurabiyesi…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.