Antalya’da deniz neden otel, şezlong, şemsiye ve büfeden ibaret görülüyor?

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye’de denizlerde av sezonu 1 Eylül’de başladı. 642 kilometrelik kıyı uzunluğu ile birçok ülkeden daha geniş kıyı alanına sahip Antalya’da ise barınağı ellerinden alınmak istenen balıkçılar sezona tedirgin giriyor…

Denizin sadece kıyısına şezlong ve şemsiye konulan, otel, villa inşa edilen bir alan olarak görüldüğü Antalya’da yalnızca 673 balıkçı gemisi bulunurken, buna karşın denize sırtını dönen kentte 1 milyon 300 binin üzerinde motorlu kara taşıtı var. Tüm dünyada yıllık 2,5 trilyon dolar ekonomik hacmi olan mavi ekonomi sektöründe Antalya, dünyanın en lezzetli kum gridalarının ve kırmızı karideslerinin, orkinoslarının yanı başında denizi sadece seyrediyor. Denizlerimizdeki onlarca istilacı tür bulunmasına rağmen balon balığı ve aslan balığı gibi son zamanlarda artık unutulan türlerin peşine takılarak denizcilik oynayan yerel yönetimlerin bu benzersiz potansiyele yaklaşımı da pek umut verici görünmüyor. Denizlerde av sezonu başlarken Antalya’nın denizine ve balıkçılığına bir göz attık…

Türkiye’nin turizm başkenti olarak tanıtılan Antalya’nın kıyı uzunluğu onlarca ülkeden daha fazla. Gazipaşa’dan Kaş’a 642 kilometrelik sahili olan Antalya binlerce yıldır bir deniz kenti. Antik çağda Akdeniz’in önemli limanları olan Kolonaros, Side, Attalia, Phaselis, Adriake (Myra) ve Patara gibi bugün Antalya’nın idari sınırları içerisinde yer alıyor.

DENİZ VE LİMANLAR SELÇUKLU’YU KARAYA SIKIŞMAKTAN ÇIKARDI

Selçukluların 13. Yüzyılda kuzeyde Sinop, güneyde Antalya’yı ele geçirme arzusunun nedeni kentlerin sahip olduğu limanlardı. Çünkü karayolu ulaşımının zor ve sınırlı olduğu Ortaçağda limanları kontrol eden devletler doğu batı arasında durmaksızın takas edilen malların yarattığı ticaret hacmini ve dolayısıyla bunun yarattığı zenginliği de kontrol ediyordu. Denizaşırı kültür ve uygarlıklarla ilişki kurmayı başarabilen kentlerin her zaman bulundukları bölgenin merkezi konumuna gelmesi bunun göstergesidir.

ANTALYA LİMANI TİCARET YOLLARININ ÖNEMLİ DURAĞIYDI

Osmanlı döneminde Mısır’ın fethine kadar Antalya, Alanya ve Finike limanları İskenderiye, Dimyat ve Lazkiye gibi limanlardan gelen malların nakledildiği bir tür kargo üssü gibiydi. Antalya limanına gelen mallar, Roma döneminden itibaren faal olan yol ağı üzerinden Konya, Bursa ve İstanbul gibi merkezlere ulaştırılıyordu. Hint baharatından Çin porselenine, kahveden karanfile, ipekten boncuğa akla gelebilecek her türlü mal ve eşya Anadolu içlerine kadar bu yolla taşınıyordu. Bugün bile Anadolu’da söylenen türkülerde, deyim ve atasözlerinde anılan pek çok ürün bu yolun dile ve kültüre kattıklarını gösterir.

AKDENİZ, İNSANI GİBİ AZLA YETİNEN BİR SU

Antalya için deniz sadece limandan ibaret değildi elbette. Balıkçılık ve denizin sağladığı olanaklar binlerce yıldır bölgede yaşamış olan halklar için ayrıcalıklar sunuyordu. Akdeniz’in tuzlu suları birçok başka denize göre yeterli ve bol ürün vermeyebilirdi belki ancak bunun getirdiği bazı avantajları keşfedip akıllıca kullanmak Akdeniz kentlerinin bir kısmını denizin sağladığı biyoçeşitlilik sayesinde yaşamını sürdürüyordu. Bir başka deyişle Akdeniz, tıpkı kıyısında yaşayan insanlar gibi azla yetinen bir suydu.

SOYLULARIN GİYSİLERİ RENGİNİ AKDENİZ’İN SULARINDAN ALIYOR

Bir Likya kenti olan Aperlai ve çevresindeki koylarda bulunan bir tür deniz yumuşakçası olan mureks (dikenli deniz salyangozu) kabuğundan elde edilen boya, soyluluk simgesi olarak görülen mor giysiler için üretilen kumaşlara rengini veriyordu. Bugün bu boyanın elde edildiği işliklerin kalıntıları ve katmanlaşmış mureks kabukları Andriake (Demre) limanının kalıntıları arasında görülebilir.

CARETTA KABUĞUNDAN BEŞİKLER YAPAN İNSANLARIN COĞRAFYASI

Phaselis’in kuruluş efsanesinde anlatılan kurutulmuş balık öyküsü, Anadolu Akdeniz’i kıyısına dizilmiş kentlerin binlerce yıldır denizin nimetleriyle iç içe olduğunu gösterir. Usta Yönetmen Okan Uysaler’in (1942-1991) Halikarnas Balıkçısı’nın romanlarından uyarlayarak TRT için çektiği ‘Parmak Damgası’ adlı dizi filmdeki Balıkçı Mahmut karakteri, kıyı insanlarının Akdeniz’le kurduğu tutkulu ilişkinin bir başka yüzünü yansıtır. Aytaç Arman’ın (1949-2019) oynadığı o unutulmaz karakterde Balıkçı Mahmut, bütün sevdiklerini denizde kaybeden ve kendisini de denize bırakmak istemeyip, “toprak neyine yetmiyor” diyen anasına, “Çocukluğumda deniz kaplumbağasını beşik yapmasaydın bana” sözleriyle karşı çıkar.

POSEİDON’DAN BERİ ANLATILIP DURAN DENİZ ÖYKÜLERİ

Balıkçı Mahmut’un çocukluğunda Akdeniz’in deniz kaplumbağalarının kabuklarından yapılan beşiklerde sallanarak büyümesi, denizin kokusu ve onu çağıran seslerin büyülü çağrışımları kıyı halklarının Poseidon’dan bu yana binlerce yıldır yarı esrik yarı gerçek yaşamının bir parçası olmuştur. Bugün bile denizle ilgili türlü öykülerin anlatıldığı Akdeniz kentlerinin insanlarının ruh kökleri binlerce yıldır birbirine eklenip duran yazılmamış bir kitabın sayfalarından çıkıp gelmiş gibidir.

ANTALYA KÖRFEZİ: DENİZİN VE DAĞLARIN GÖRKEMLİ DANSI

Dağın, ormanın, yaylanın ve benzersiz bir biyolojik çeşitliliğin kenti olan Antalya, aynın zamanda bir deniz kenti. Antalya Körfezi’nin batısında yükselen Beydağları karada nasıl görkemli ve etkileyiciyle, denizin içinde de sanki gölgesi düşer gibi aynı şekilde koyakları, küçük zirveleri ve mağaralarıyla bir tür deniz altı dağları yaratıyor. Finike- Demre arasındaki denizaltı dağları da denizel biyoçeşitlilik açısından taşıdığı önem nedeniyle 2013 yılında ülkenin ilk denizaltı özel çevre koruma bölgesi olarak koruma altına alındı.

SON 40 YILDA KIYILARINI VE DENİZİNİ TURİZME KAPTIRAN KENT

Antalya’nın denizle kurduğu ilişki son 40 yılda büyük bir dönüşüm geçirdi. 1980’lerden başlayarak hızla artan kıyılardaki turizm tahsisleri, kenti bugün birçok ülkeden çok daha fazla 5 yıldızlı oteli bulunan bir turizm bölgesi haline getirdi. Denizi daha çok kıyılarında şezlong ve şemsiyelerin sıralandığı, koylarına otellerin, restoranların inşa edildiği bir alan olarak kullanmak, Antalya gibi deniz kenti için yavaş yavaş kendini öldürmekten başka bir şey değil.

BALIKÇILAR YÜZLERCE YILLIK LİMANLARINDAN UZAKLAŞTIRILDI

Kentin sularında bir zamanlar kılıç balıkları ve orkinosları avlayarak ömür geçiren balıkçılar önce Kaleiçi Yat Limanı’ndan uzaklaştırıldı, kalanları ise bir kenar süsü olarak Korsan temalı tur teknelerinin işgali altındaki limanın bir köşesinde bırakıldı. Kaleiçi Yat Limanı’ndan giden balıkçılar, Kemer yolu üzerinde, Topçam Mevkii’nde inşa edilen Antalya Balıkçı Barınağı’na taşındı. İki ayrı su ürünleri kooperatifinin kiralama yoluyla işlettiği barınak, Antalya’nın hemen hemen çoğu kıyı ilçesinde yaşanan soruna maruz kaldı ve geleneksel balıkçı teknelerinin yerini giderek turizm ya da özel amaçlı yat ve tekneler almaya başladı. Denizinden, kotayla avlanan mavi yüzgeçli orkinos, kum gridası, kırmızı karides gibi lüks restoranların menülerini süsleyen ürünlerin avlanabildiği Antalya’da balıkçılık giderek can çekişirken, turizmin belirleyiciliğinde süren kıyı kullanımı kısa vadeli kazançlar ve bireysel keyifler uğruna tur tekneciliği giderek özendirildi.

BARINAKTAKİ BALIKÇILARA TAHLİYE YAZISI

Kentin hemen yakınında ve turizm rantının yüksek olduğu bir bölgede yer alan Antalya Balıkçı Barınağı, biraz da kötü yönetildiği ve sözleşme kurallarına uyulmadığı gerekçeleriyle  Geçtiğimiz Temmuz ayında Tarım İl Müdürlüğü tarafından alınan tahliye kararıyla karşı karşıya kaldı. Tarım İl Müdürlüğü, 10 Ekim 2019 tarihinde 10 yıllığına Yeni Liman Su Ürünleri Kooperatifi ile Yeşil Antalya Su Ürünleri Kooperatifi’nin ortak girişimine kiralanan barınakla ilgili sözleşmeyi, işletmede ve iki kooperatif arasında yaşanan sorunlar yüzünden feshetme kararı aldı. İl Müdürlüğünün balıkçılara gönderdiği 17 Temmuz 2023 tarihli fesih kararını bildiren yazıda, “Balıkçı barınağı kira sözleşmesinin telafisi güç zararlar doğmaması açısından ivedilikle feshedilmesi” gerektiği belirtiliyor.

BARINAĞA KAYYUM ATANACAK

Verilen sürenin dolmasının ardından barınaktaki iki kooperatife üye balıkçıların tahliyesi için harekete geçildi. Ancak edindiğimiz bilgilere göre yönetimi artık Tarım İl Müdürlüğü’ne geçen Antalya Balıkçı Barınağı’ndan balıkçılar henüz tamamen tahliye edilmedi. Bu geçiş döneminde bir üst birlik olan SÜRKOOP’tan bir yöneticinin barınağa “Kayyum” olarak atanacağı ve geçiş döneminde yapılacak idari ve imar planı kapsamındaki düzenlemelerin ardından bu alan yeniden ihaleye çıkarılacak.

RANTIN KIYISINDAKİ BARINAĞI BALIKÇILARA YEDİRİRLER Mİ?

Barınakta zaman içinde değişen teknelerin niteliği, aslında balıkçılı teknelerinin yerini burada da ağırlıklı olarak tur teknelerinin alacağını gösteriyor. Kaleiçi’ndeki Yat Limanı’ndan sürülen balıkçılar, kendileri için yapılan barınakta da yine kenar süsü olarak bir köşeye yerleştirilecekler ve Antalya kıyılarında mesleğini sağlıklı biçimde ve günün koşullarına uygun şekilde yapabileceği alanlardan mahrum kalan bu insanlar giderek denize küsecek. Kentte turizm vizyonu doğrultusunda yeni rant alanları yaratma konusunda pek mahir olan idarecilerin son dönemde barınağa yaptığı ziyaretler ve kapalı kapılar arkasında sürüp giden görüşmeler ve “burayı balıkçılara yedirirler mi?” fısıltıları, Limanını Katar’a kaptıran Antalya’nın balıkçı barınağını da benzer şekilde yeni bir rant alanı olarak birilerine kaptıracağına işaret ediyor.

DENİZLERDE YENİ AV SEZONU AÇILIRKEN BALIKÇISI ÖKSÜZ KENT

Antalyalı balıkçıları belirsiz bir geleceğin beklediği şu günlerde 2023-2024 Su Ürünleri Av Sezonu 1 Eylül itibari ile açıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sezon açılışı nedeniyle gerçekleştirilen İstanbul, Poyrazköy’deki törende sektördeki gelişmelere değindi. Vatandaşların sağlıklı ve güvenilir bir şekilde balık tüketmesi için denetimleri daha da artıracaklarını, balıkçılık ve su ürünleri sektöründeki sorunlara çözüm bulmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun da çalışmalarını sürdürdüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hükümet ve Meclis el ele vererek, balıkçılarımızın tavsiyeleriyle sektörün sıkıntılarına çözüm yollarını geliştireceğiz” ifadesini kullandı.

ANTALYA’DA 673 BALIKÇI GEMİSİ, 1 MİLYON 300 BİN KARA TAŞITI VAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da altını çizdiği vatandaşın sağlıklı ve güvenilir şekilde balık tüketmesi hedefi, aynı zamanda bol ve ucuz protein kaynağı olarak bilinen su ürünlerinin sürdürülebilir şekilde üretilebilmesi açısından da önemli. Bunun için de balıkçılığın desteklenmesi şart. Ancak denize olan kıyı uzunluğu 642 kilometre olan Antalya’da yalnızca 673 balıkçı gemisi var. Tarım İl Müdürlüğü’nün 2017 yılı verilerine göre yaklaşık 3 milyon nüfuslu kentte kayıtlı 8883 amatör balıkçı, 19.949 da ticari balıkçı var. Antalya’da denizden karaya doğru baktığımızda ise Nisan 2023 tarihi itibari ile toplam 1.361.279 motorlu kara taşıtı (Otomobil, otobüs, kamyon vb.) olduğunu görüyoruz.

642 KM’LİK KIYISI OLAN KENTTE YILDA 6797 TON ÜRÜN

İl Müdürlüğü verilerine göre kentin denize sırtını nasıl döndüğü su ürünleri üretim miktarlarına bakarak da anlaşılabiliyor. Kıyı hattı boyunca toplam 5 balıkçı barınağı var. Daha güncel bir veriye ulaşılamadığı için 2017 yılındaki verileri esas alıyoruz. Buna göre Antalya’da avcılık ve yetiştiricilikten yılda toplam 6797 ton su ürünleri elde edilmiş görünüyor. Yetiştiricilik daha çok teşvik edilirken Antalya özelinde olduğu gibi denizlerde ve iç sulardaki balık avcılığından elde edilen ürünler ise giderek azalıyor. Tarım Bakanlığı verilerine göre 2011 yılında toplam 514.775 ton olan ülke genelindeki su ürünleri avcılığı, 2021 yılında 328.165 tona gerilemiş. Buna karşın 2011’de 188.790 ton olan su ürünleri yetiştiriciliği ise 2021’de 471.686 tona yükselmiş.

TÜRKİYE’DEKİ KOTALARI TÜKETEN FİLOLAR AFRİKA’DA AVLANIYOR

Türk karasularındaki kotaları tüketen Karadenizli balıkçı filoları nasıl ki Moritanya başta olmak üzere çeşitli Afrika ülkelerine yönelerek onların dolduramadığı kotaları da avlıyorlarsa; Antalya’nın denizinde kotayla avlanan orkinos gibi balıkları da yine aynı şekilde Trabzonlu, Hataylı balıkçı filoları avlıyor. Kıyılarında turizmin borusunun öttüğü Antalya’da balıkçılar büyüyüp gelişemiyor. Babadan oğula geçen geleneksel balıkçılık bu nedenle çok önemli ancak Antalya’da balıkçılık hem zor, hem kazanç yönünden turizme göre daha az olduğu için gençler bu mesleğe yanaşmıyor. Tıpkı Parmak Damgası dizisindeki gibi Antalyalı balıkçılar çocuklarının bu mesleği yapmasını istemiyor. Okyanusların ve denizlerin korunması için tüm dünyada BM tarafından ilan edilen Okyanus 10 Yılı (2021-2030) bu bakımdan çok önemli.

TÜM DÜNYADA YILLIK 2,5 TRİLYON DOLARLIK HACME SAHİP EKONOMİ

Dünyanın yüzde 70’ini oluşturan suyun (okyanuslar, denizler ve tatlı su kaynakları) yarattığı yaşamsal değerin yanında ekonomik ve kültürel değeri de paha biçilmez ölçüde. ‘Mavi Ekonomi’ olarak adlandırılan okyanus ve denizlerin küresel ekonomik hacminin, bağlantılı sektörlerle birlikte yıllık 2,5 trilyon ABD Doları olduğu tahmin ediliyor. Bu, korunarak ve bilinçle sürdürüldüğü zaman büyük bir sosyo-ekonomik ve kültürel potansiyel anlamına geliyor.

BALON VE ASLAN BALIĞINA TAKILIP KALMAK

Antalya’da başta yerel yönetimler olmak üzere ilgili idari birimlerin ve sivil toplum örgütlerinin bu konuda yapabileceği çok şey var. Deniz ve kıyı koruma alanlarının artırılması ve bu alanların sağlıklı kullanılmasının yanında yıllardır kâğıt üzerinde kalan Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetmeliği kapsamında hazırlanan planların güncellenerek hayata geçirilmesi önemli. Göstermelik ve günü kurtarmaktan başka bir amacı olmayan içeriksiz, eksik ve yanlış bilgilerle dolu beyanlarla “denizcilik oynayan” idarecilerin bu alana faydadan çok zarar getirdiğini de bir kenara not etmek gerek. Denizlerimizde, kaya sokarı, gargur ve lokum balığı gibi çok sayıda yenilebilen istilacı tür bulunmasına rağmen balon balığı ve aslan balığı gibi son zamanlarda artık unutulan türlerin peşine takılarak denizcilik oynayan yerel yönetimlerin bu benzersiz potansiyele yaklaşımı da pek umut verici görünmüyor.

DÜNYANIN EN LEZİZ GRİDASININ YANIBAŞINDA CAN ÇEKİŞEN BALIKÇI

Antalya’daki yüzlerce balık lokantası ve restoranda tüketilen su ürünlerinin ne kadarının bu kentin denizlerinden geldiğini bilmiyoruz. Dünyanın en leziz gridasının, en güzel kırmızı karidesinin yanı başındaki kentin denizdeki potansiyeli ve stoklarının durumu hakkında bir veri yok elimizde. Kontrollü ve planlı bir su ürünleri yönetimiyle kentin denizindeki potansiyel Antalya’yı Akdeniz’in bu alandaki yıldızlarından biri yapabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sezon açılışında vurguladığı gibi, “Başta Moritanya olmak üzere Afrika ülkelerinde 50 balıkçı gemimiz, binden fazla tayfa ile avcılık yapıyor” ancak Türkiye’nin en önemli kıyı kentlerinden biri olan Antalya’da turizmin gölgesinde nefes almaya çalışan balıkçılık can çekişiyor.

 

2714710cookie-checkAntalya’da deniz neden otel, şezlong, şemsiye ve büfeden ibaret görülüyor?
Önceki haber“Enflasyon inecek” yalanı tutmuyor
Sonraki haberTEOMAN – BARIŞARAK, BARIŞTIRARAK
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.