Avustralya, 2001 yılında New York’taki ikiz kulelere yapılan saldırıdan bu yana ABD önderliğinde yürütülen “teröre karşı mücadele”de, şansının da yardımıyla, başarılı bir şekilde yer alıyor.
Bali’de patlayan bombalar, Avustralya’nın canını epeyce yaktı. İkiz kulelerde ölenlerin acısı Amerika’da nasıl unutulduysa; Madrit başta olmak üzere dünyanın her yerinde patlayan bombaların aldığı canların acısı nasıl unutulduysa, Avustralya’da Bali’nin yarattığı acı da unutuldu.
Avustralya’nın şansı, Bali’yi bir yana bırakırsak, Irak ve Afganistan’dan Avustralyalı askerlere ait ceset torbaları gelmemesi oldu. Baksanıza, infaz edil-mesi en muhtemel kişi, Douglas Wood bile Irak’tan sağ salim döndü. İçerde de, Avustralya’nın ABD koalisyonuna katılmasını cezalandırmaya yönelik bir terör felaketi yaşanmadı. Bu konudaki girişimler anlaşıldığı kadarıyla, şimdilik bertaraf edildi.
Başbakan Howard, bu şansının yarattığı ortamda rahat. Öte yandan, Irak Savaşı’nın dünyadaki en keskin savunucusu ABD’de “Irak’tan bir an önce geri çekilme” seçeneği her geçen gün daha yüksek sesle dile getiriliyor. Neredeyse 2,000 askerini kaybeden ABD’de Irağa gömülen para, her geçen gün daha çok tartışılıyor. Başkan Bush, geri çekilme tarihi açıklaması baskısına şimdilik direniyor, ancak üzerinde, dayanılması güç bir baskı var.
Avustralya’da ise bu sorunların hiç biri yok. Biraz önce belirttiğim gibi, ülke içinde huzursuzluk yaratacak en önemli unsur, can kaybı yok. Aksine, birçok şirket ve kişi, Irak’daki durumdan büyük kazançlar elde ediyor. Özel güvenlik görevleri, Bağdat’ta üstlendikleri görevin tehlike derecesine göre günlüğü binlerce dolara varan ücret karşılığı çalışıyor. Irak’ta alınnan kontrat sayısı her geçen gün artıyor.
Irak, bu ortamda kanıksanıyor. Avustralya, 2001’deki ikiz kuleler olayından sonra Af-ganistan’a asker göndermişti. Irak Savaşı gündeme gelince bu ül-kedeki askerlerini geri çekti. Gerek ABD’de, gerek Avustralya’da Irak Savaşı’nın başlamasına karşı çıkanların en önemli argümanı, Irak’ta başlatılacak bir savaşın, El Kaide’nin ortadan kaldırılması hedefini bulandıracağı, gerçek terör merkezi Afganistan’ı ikinci plana iteceği endişesiydi.
Bu endişe şimdilerde Avustralya’da hükümetin de dikkatini çeken bir fikir olmaya başladı. İşçi Partisi’nin baştan bu yana ortaya attığı “Afganistan ihmal ediliyor” fikri, hükümet kademelerinde de yankı buldu. Şimdi, Avustralya askerlerinin tekrar Afganistan’a geri dönmesi gündemde.
Bu ay içinde Başbakan John Howard, Was-hington’u ziyaret edecek. Bu ziyaret sırasında Afganistan’a 200- 300 asker gönderilmesi kararının açıklanması söz konusu olabilir. Karar, muhalefet tarafından da alkışlanacak.
Öte yandan Afganistan’da işler yolunda gitmiyor. El Kaide ve Taliban, ülkede etkinliğini artırıyor. Bu ülkede ayrıca Eylül ayında seçimler de yapılacak. Eğer giderse, Avustralya askerlerini orada zorlu bir sınav bekliyor.
***
Paula Abdul…
Tamam, itiraf ediyorum. Meşhurların neler yaptıklarını takip etmeye bayılırım. Sanki babamın oğulları, kızlarıymış gibi. Beni bu hale o çocukluk yıllarında okuduğum Kelebek Gazetesi getirdi. Hakkını yemeyeyim. Vitaminlerin ne kadar gerekli olduğu ve genç kalmanın 10 kuralını, 9 yaşımdayken Kelebek’ten öğrendim. Size bu hafta Paula Abdul’un nasıl siyasi işlere bulaştığını yazacağım:
Biliyorsunuz, pop yıldızları bu günlerde siyasetin göbeğine kadar girdi. Afrika’daki açlığa savaş açmış durumdalar. Gerçi, American Idol Jüri üyesi Paula Abdul, Live 8 Konserlerine katılmadı ama, o da kendi çapında siyaset yapıyor.
‘80’lerin pop yıldızı, California’daki manikür salonlarının “hijyen” kurallarına uymaları için savaş ilan etti, bir yasa teklifi ile ortaya çıktı. Abdul, Los Angeles’da manikür yaptırdığı bir salonda tırnağı enfeksiyon kapınca kendini bu “davaya” adadı. Abdul, manikür salonlarına karşı “sert tedbirler” istiyor. Manikürcünün tırnaklarını yaparken dezenfekte maddesi kullanmadığı için tırnağında bakteri oluşmasından şikayet eden yıldız, parlamento’da bir komiteye ifade de verdi.
Abdul kazayla bir öğün yemese, bahse girerim dünyadaki açlık sorununu kökünden çözer.
