AVUSTURYA’DAN… Türkiye’ye Avrupa’dan çifte tokat

Güncel gelişmeler yakamı bıraksa, gurbetçi ve Avusturyalı kadın portreleri yazmak istiyorum; hatta yazıp da bir tarafa bırktığım portre yazıları güncelliğini bile yitirecek.
Sadece gurbetçi ve kadın portreleri yazmaya kalksam, yayın yönetmenimiz ne der acaba, kendisinden  yazılı uyarı almış olan birisi olarak merak da  etmiyor değilim. 
Bir Nobel edebiyat ödülü verildi. Bunu da Orhan Pamuk aldı. Edebiyatçılığını pek bilmem. Kütüphanemde bulunan kitaplarını ayrı ayrı okumaya çalıştım.  İlk onuncu sayfaya bile gelemeden bıraktım. O kitapları elime alıp da, okumanın bana işkence olacağını düşünerek ve bir daha sayfalarını açmamak kaydıyla kitaplığımın en uzak köşesine yerleştirmiştim.

Nobel Ödülü alan Orhan Pamuk’un kitaplarını kütüphanemdeki en uzak köşesinden alıp da okur muyum, bilmiyorum.

Orhan Pamuk’un edebiyatçılığı ile kendisine sorulan soruya Alman edebiyat elestirmeni  Marcel Reich Ranicki “Sorunuza cevap veremiyecegim, çünkü kendisini hiç okumadım, hem dünyanın bütün edebiyatçılarını okumak zorunda değilim” demiş. Haksız sayılmaz, ben de öyle düşünüyorum. Hatta isteyen varsa,  posta masraflarını karşılamaları kaydıyla kendisine bende olan kitaplarını hediye edebilirim.

Sadece ben mi okumadım Orhan Pamuk’u? Hayır. Oğlumun kirvesi yıllar önce,  Orhan Pamuk’u Viyana’ya davet etmişti. Edebiyatçılar binasında bir okuma organize edilmişti. Orhan Pamuk’un o günkü okumasının sonundaki sohbeti benim yönetmem istenmişti. Yahu tanımadığım birisinin edebiyat akşamını ben nasıl yönetebilirdim ki! Her neyse kirvemizin eşi başka birisini bulmuştu da, o yükten kurtulmuştum.

Okumanın başlamasından önce yeni Avro milyonerimiz Pamuk bir uyarıda bulunmuştu. “Bu akşam edebiyat konuşmak istiyorum, bana siyasi sorular sormayın” demişti. Orhan Pamuk okumasını bitirmiş, söz dinleyicilerle sohbete gelmişti. Uzun bir süren sessizlikten sonra Viyana’da sevilen mimar bir ağabeyimiz sesizliğin bozulmasında imdada yetişmiş ve söz istemişti. Söz alan mimar,  Orhan Pamuk’un kitapları veya edebiyatçılığına yönelik olmayan ve  tam da onun önceden bana  siyasi soru sormayın uyarısına rağmen, siyasi bir soru sormuştu. Bu sorudan yazarımız pek hoşlanmamıştı, bundan dolayı da mimar ağabeyi kelimenin tam anlamıyla haşlamıştı. Daha sonra neye uğradığına şaşıran Viyanalı mimar, “yanlış bir söz mü söyledim” diye çevresine bakıyordu.

Orhan Pamuk’un bu haşlamasından sonra bir iki zorlama soru çıkmış, o sorular hakkında konuşulmuş, toplantı da bitmişti. O zaman,  salonda benim dışındakilerin de Orhan Pamuk’u okumadıklarını soru sorulmayışından hissetmiştim. Viyana’da Talip Apaydın, Fakir Baykurt, Bekir Yıldız, Nihat Behram, Servert Tanilli gibi nice değerli yazarları ağırlamıştık. Toplantılarının canlılığı, soruların bitmek bilmeyişi görülmeye değerdi. Koca koca adamların Talip Apaydın’nın ve Fakir Baykurt’un toplantılarında hıçkırıklarla ağlamalarını bütün canlılığı ile ağlarım. Ağlayanlardan birisi sonra aile dostlarım arasına dahil oldu da bana “fakir köylü çocukları olarak onlardan öğrendim, oları karşımda görünce hislerime sahip olamadım” demişti.

Kendisine sorulan siyasi sorulara bozulan Pamuk, aslında Türkiye’de hep siyaset yapan Türk halkına neler öğretti acaba! Türkiye’de yaptığı siyasetla yaşlı Avrupa kıtasında yankı buldu, bunun sonucunda da Nobel Ödülü kendisine verildi. Nobel Ödülü’nün Orhan Pamuk’a verilmesini, ödülün verildiği günün ertesinde Avusturya’nın gazete ve televizyonları birinci haber olarak verdiler. Hem de en ufak ayrıntılarıyla. Burada bir karşılaştırma yapmak istiyorum; İki yıl önce de Avusturyalı yazar Elfride Jelinek bu ödüle layık görülmüştü. Elfriede Jelinek’in almış olduğu Nobel, Orhan Pamuk’a verilen Nobel kadar Avusturya basınında yankı bulmamıştı.
Gazetelerın haber veriş biçimlerini aktarmak istiyorum. Hıristiyan muhafazakarların sesi olan Die Presse başlamak istiyorum, gazete haberi manşetten vermişti. “Avrupa’dan Türkiye’ye Çifte Tokat” başlığıyla manşete taşımış olduğu haberde, tokatın birisinin Orhan Pamuk’a verilen ödül; ikincisinin ise “Ermeni Yasası” olduğunu belirtiyordu. Birinci sayfada sadece Nobel Ödülü ve Fransa Parlamentosu’nun almış olduğu “Ermeni Yasası” kararına ayıran gazete, bu şekilde Türk kültürüne verilmiş ödül diye sevinç çığlıkları atanlara, hatta yazarın kendisine cevap veriyordu.  Gazete birinci sayfada “Avrupa’nın Türkiye Hükümeti’ne sert sinyaller gönderdiğini” belirtiyor ve “Nobel Ödülü’nün bir yıl önce mahkemeye çıkartılmış” olan yazar Orhan Pamuk’a verilmesini ve Fransız Parlamentosu’nun “Ermeni Soykırımı” yoktur diyenlerin Fransa’da cezalandırılacağına ait kanunun kabul edilmesinin, Ankara’nın düşünce özgürlüğüne bakışını ve kendi tarihi ile hesaplaşması için prangaya vurulduğu değerledirmesini yapıyordu.  İç sayfalarda edebiyat ve sanat bölümünde de bir sayfa Orhan Pamuk’un eserlerine değil de, daha çok siyasi düşüncesine ayrılmış ve sürekli  yazarın “1 milyon Ermeni’yi ve 30 bin Kürd’ü katlettik” sözüne yer veriyordu.

Gazete dengeyi düşünmüş olacak ki, ilerleyen sayfalarda da Türk Büyükelçisi Selim Yenel’e “Ermeni Soykırımı İddiası” başlıklı yarım sayfalık bir makale için yer vermişlerdi.

Avusturya’nın diğer önemli gazetesi Der Standard da  Die Presse gibi birinci sayfadan ve birinci haber olarak Orhan Pamuk’un ödülünü ve Fransız Parlamentosu’nun kararını okuyucusuna duyurmuş. Der Standard’ın manşeti Die Presse’nin manşetinin biraz daha ılımlı; “Türkiye’ye çifte eleştiri” denilmiş. Bu eleştiriler; “Nobel edebiyat Ödülü Orhan Pamuk’a” ve “Fransa Ermeni Soykırımını inkarı yasaklıyor” biçiminde değerlediriyor. Her iki gazete de Nobel Ödülü’nün verilmesi ile Fransa Parlamentosu’nun almış olduğu kararın tesadüf olmadığını vermiş oldukları habercilikle tesbit etmişler.  Der Standard gazetesi, bir yıl önce yargılanan ve  “Türkiye’de Ermeni tabusunu yıkan ve aleyhinde ‘ Türklüğe  hakaretten dolayı dava açılan’ yazar Orhan Pamuk’a verildi” derken, verilen ödülün Orhan Pamuk’un yazarlığına değil, siyasi tavrına verildiğine dikkat çekiyordu. Nobel Ödülü haberi ile Fransa Parlamentosu’nun vermiş olduğu karara ait haberin birbirlerini bütünleştirircesine okuyucuya iletiliyordu; “Nobel Ödülü’nün açıklandığı gün, Fransa’da Ermeni Soykırımı’nın inkarının hapis ve para cezası ile cezalandırılacağına ait yasa karara bağlanmıştır”.

Gazete,  ikinci sayfasında neden Nobel’in kendisine verildiğini anlatırken,  gene Pamuk’un edebiyatçılığına değil, Türkiye’de siyasi tavrına dikkat çekiliyor.  Gazete aynı sayfada Avusturyalı bazı yazarların tepkilerine yer veriyor. Yazarların henüz Orhan Pamuk’un kitaplarını tanımadıklarını belirtirken, son yıllarda yazarlığından çok “Alevi uzmanlığı” ile dikkat çeken Barbara Frischmuth, Pamuk için “tanıdığım en iyi hikayecilerden birisidir”  deyip mutluluğunu dile getiriordu. Başka bir yazar Franzobel ise “Bir kitabı elimde, ancak kitabın henüz havasına giremedim” sözünden sonra “Nobel Ödülü’nün rakmının büyüklüğüne rağmen, bana verilmiş olsaydı ödülü redederdim” ifadesini de eklemekte. Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik ise “Orhan Pamuk, iyi bir yazarlığının yanında, Avrupa değerlerinin savunucusu olarak onurlandırıldı” demekte.
Gazete üçüncü sayfasını da tümüyle Fransa’nın çıkartmış olduğu “Ermeni Soykırımı”na ayırmış ve yazıların hepsi Türkiye aleyhtarlığı ile doldurulmuş. Son sayfada yeralan “Günün Kişisi” köşesinde Orhan Pamuk’u konuk edilmiş.

Bir iki hafta önce bu köşenin konuğu İpek Çalışlar’dı. Hakkında açılan davadan dolayı  İpek Çalışlar’ın tanıtımı yapılmaktaydı. Okurken şu soruyu sordum: İpek Çalışlar Türkiye’nin bağımsızlığını savunduğu yıllarda bir kaç yıl hapis yatmıştı, o zamanlar bu Batılı “dostlar” neredelerdi acaba!

Orhan Pamuk ile ilgili Günün Kişisi’nin bulunduğu sayfada “Paris Arı Yuvasına Çomak Soktu” adlı makale yarım sayfalık ebatla dikkat çekiyor ve  “Ermeni Soykırımı”nın tanınmasının nedenlerini irdeliyordu.  Sondan bir önceki sayfa  ise Avrupalı gözü ile “Ermeni Soykırımı ve Nobel Ödülü” konusunda Alman – Fransız bir gazeteci ve siyaset bilimcisine yer ayırmışlar.  Alfred Grosse adlı  gazeteci ve siyaset bilimci Avrupa değerlerinin bütünlüğüne dikkate çekerken,  Fransa’da alınmış kararın Avrupa Birliği’nin diğer ülkelerinin de aynı kararı alması gerektiğini yazısında işliyordu. Bu yazıları toplayıp “Nobel Ödülü alan Orhan Pamuk ile Türkiye önemli bir tanıtım fırsatı yakalamıştır” diyenlere okumaları için sunmak aslında bir borçtur.

Nobel Ödülü’nü  Fransa Parlamentosu’nun almış olduğu kararla vermeyen ve haberi manşete taşımayan tek gazete Österreich olmuş ve Orhan Pamuk’a ait olduğu iddia edilen, Almanların Die Zeit gazetesinden alıntı yapılan  “7 sene çekmeceler için yazdım” cümlesini haberin başlığı olark kullanmış.  İyi bir aileden geldiği ve AB taraftarı olduğu ayrıca belirtilen Pamuk, 7 yıl sonra nasıl yürü ya kulum Nobel’i al da gel denilecegini iyi bildiğinden,  edebiyatçı olarak “tarihsel konulara ve siyasete ait sözler söylemiş”. 

Avusturya’nın en fazla okunan ve toplumda en etkili bulvar gazetesi Kronen Zeitung da Nobel ve Orhan Pamuk’u birinci sayfaya taşımış. “Türkiye’nin AB üyeliği için engel mi?” manşetinin altında Orhan Pamuk’un fotoğrafı ile ödülün kendisine verildiğine dair haber var. 

Birinci sayfada “yazarlığından öte Türkiye’de Kürt  politikasından ve Ermeni Soykırımına ait açıklamalarından dolayı ödülün kendisine verildiğini” belirten gazete, ödülün Orhan Pamuk’a verilmesini “Türkiye’nin AB üyeliğinin çok uzaklarda olduğunun kanıtıdır” diye yorumlamış.  Gazetenin iç sayfasında “Türkiye’den istenen Ermeni Soykırımı’nın tanınması talebi, daha önce üye olan ülkelerden istenilmemiştir” derken Macarların Beneş Kararnamesine dikkat çekiyordu.  Beneş Kararnamesi başka bir yazının konusu olabilir, ancak kısaca İkinci Dünya Savaşı sırasında Macaristan,  ülkelerinde bulunan Almanları ülkelerinin aleyhine çalışmaktan dolayı tehcire zorlanmışlardır. Bu süre içerisinde de onbinlerce Almanın öldürülmüş olduğu bilinmektedir.

1703 tarihinden bu yana yayın hayatında olan Wiener Zeitung ve diğer bulvar gazetesi Kurier’de Nobel ve Fransa Parlamentosu’nun kararlarını okuyucularına birinci sayfadan duyurdular. Wiener Zeitung “Nobel Edebiyat Ödülü”nü politik sinyal olarak değerlediriken, habere üç sayfa ayrımış. Diğer gazetelerden farklı olmayan haber ve yorumlar aynı şekilde dile getirilmekte.

Kurier gazetesi de ödül ve Pamuk’u birinci sayfaya taşımış ve ondaki vurgu da aynı; “Ülkesindeki politik tavrından dolayı, milli çevreyle kavgalı yazar”. Bu özelliğinden dolayı da ödülün kendisine verildiği belirtilmekte.

Bir gün önce Fransa’nın almış olduğu kararla, Orhan Pamuk’a verilen ödülü sayfalar dolusu haber yapan gazete, Orhan Pamuk’un Fransızların almış oldukları kararla ilgili “Fransızlar ayıp etmiş” açıklaması sadece iki gazetede yer bulmuş. O da gazetelerin gözden ırak köşelerinede kalmış.

Avusturya gazeteleri düşünce özgürlüğü diyerek, Türk demeyeyim, Türkiye kökenlilere manşetlerden sayfalarca yer ayırırken,  başörtüsü ile ilgili bilimsel bir açıklamasından dolayı aleyhinde dava açılan  92 yaşındaki, Sümerolog Dr.Muazzez İlmiye Çığ  ile ilgili ufacık bir haberi okuyucularına iletmediler. Nedendir acaba diye merak ettim. Merakımı gene Dr. Muazzez İlmiye Çığ giderdi,  kendisi ile yepılan söyleşide “şimdi bu davada ceza alsam bile Avrupa İnsan Hakları  Mehkemesine gitmem. Ülkemi şikayet edecek kadar alçalamam” demiş.  “Alçalmam” diyen Dr. Muazzez İlmiye Çığ’a da bir ödül verilir mi dersiniz!

 

1597110cookie-checkAVUSTURYA’DAN… Türkiye’ye Avrupa’dan çifte tokat

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.