Osmanlı Devleti, I. Murat’tan itibaren düzenli ordularla ve Lâla Şahin Paşa, Evranos Bey, Hayreddin Paşa gibi değerli kumandanlar sayesinde, Ferecik’ten başlayarak, Gümülcine, İskeçe, Drama, Kavala, Serez ve Karaferya kasabalarını da eline geçirerek Batı Trakya’nın tamamını fethetmiştir (1363-1374). Batı Trakya’ya 1363 yılından önce de Anadolu’dan bazı Müslüman Türk boylarının gelip yerleştiğini biliyoruz. Gümülcine Kırmahalle Cami’nin içinde bizzat gördüğümüz (581 H. / 1185 M.) tarihli bir kabir taşı bulunmaktadır.Türklerin, Batı Trakya’daki varlığı tarihsel ıspatlara dayansa da, Yunan idaresince , Lozan Anlaşması’nın 45. maddesinde azınlığın “Müslüman azınlık” olarak tanımlanmış olması çerçevesinde Türk azınlık reddedilmektetir.Yunanistan devleti buradan yola çıkarak, Batı Trakya’daki Türk azınlığın kendi müftülerini seçmelerine izin vermemekte ve seçilen müftüleri de tanımamaktadır.Daha da önemlisi, bölgedeki Türkler baskı ve işkenceye maruz kalmışlardır.Eylül ay’ında kaybettiğimiz rahmetli İskece müftüsü Mehmet Emin Aga, bu baskılara en fazla maruz kalanlardan biriydi.Şimdilerde rahmetli M.Emin Aga’nın yerine yeni bir atanmış müftü düşünülüyor.Oysa ki; Türkler müftüyü kendileri seçmek istiyorlar.
Peki ama Türkiye Cumhuriyeti ne yapabilir yada ne yapmalıdır? Aslında Türkiye’nin elinde güçlü kozlar vardır.Ancak nedense etkili olamıyoruz.Her şeyden önce Dışişlerimizin bu konuda pek çok eksiği vardır.Bu eksiklerden biri, iki yada üç yılda bir değişen ilgili dışişleri görevlileridir.Batı Trakya’nın sembol lideri rahmetli Dr.Sadık Ahmet,bir konuşmasında, Türkiye’ye her geldiğimde Batı Trakya meselesini baştan tekrar anlatıyorum, zira her defasında ilgili dışişleri görevlisi değişiyor,demişti.Dışişlerimizdeki bu değişiklikler kimi zaman meclisteki siyasi değişiklikler sonucu partizan atamalar sonucu olmaktadır ki bu daha da kötüdür.
Dedik ki Türkiye’nin elinde bir takım kozlar var.Evet, bunların başında İstanbul’daki Fener Rum patrikhanesi geliyor.Yunanistan’ın, müftüleri kendi seçmesine karşılık Fener Rum patriği’ni Türkiye seçsin.Türkiye’nin bu gibi radikal tedbirleri artık alması gerekir.Aynı şekilde, Yunanistan’ın Makedonya ile olan “Makedonya” ismi dolayısıyle yaşadığı siyasi sıkıntılar var.Bunun üzerine oynamamız bize dış politikada avantaj sağlayabilir.Bu konuda Makedonya’ya destek verilmelidir.Zaten Makedonya’yı ilk tanıyan devlet olarak Türkiye, bu konuda bir başlangıç yapmıştır.Yunanistan’ın bir diğer uluslararası problemi Yanya şehri cıvarındaki Çamriya Arnavutları nedeniyle Arnavutlukla yaşadığı tarihi problemdir.Yunanistan buradaki Arnavutlara büyük bir asimilasyon uygulamıştır.Arnavutların, bu bölgedeki hakları için Türkiye’nin destek vermesi gerekir.
Yunanistan’la birçok konuda problem yaşıyoruz.Bunların en başında da Kıbrıs meselesi geliyor.Yunanistan Balkanlar’da Sırbistanı Stratejik ortak olarak kabul ettiğini açıklamıştı.Diğer taraftan Bulgaristan, Kıbrıs, Yunanistan ve Romanya’nın yeni bir AB savaş grubu oluşturacak teknik bir anlaşma imzalayacaklar.Bulgaristan Savunma Bakanı Vesselin Bliznakov ile Kıbrıslı mevkidaşı Nikos Simeonidis arasında 1 Kasım Çarşamba günü Larnaka’da yapılan görüşme sonrasında konu hakkında bir duyuru yapılmıştı.. Öte yandan, Sırp Ordusu genelkurmay 2. başkanı Tuğgeneral Zdravko Ponos üç günlük bir ziyaret için Sofya’ya giderek görüşmeler yaptılar..Bütün bu ülkelerin ortak özelliği Ortodoks olmaları.Bu arada Genel kurmay başkanı org.General Yaşar Büyükanıt paşa geçtiğimiz günlerde Yunanistanı ziyaret etti.Anlaşılan bölgede sıcak gelişmeler var.Türkiye’nin Balkanlardaki değişik ittifaklara karşı Arnavutluk, Makedonya,Bosna ve Kosova ile ortak çalışmalar yapması yararlı olabilir. Örneğin Arnavutluk’un Paşalimanındaki Deniz Üssü ve Korçe Hava Üssünde Türk Askeri kuvvetleri vardır ve bu güzel bir işbirliğidir.Aynı şekilde Kosovada ve Bosnada görev yapan Türk askerleri vardır.Yakında bağımsızlığa kavuşacak olan Kosovaya gerekli destek verilmeli ve bağımsızlığını ilk tanıyan Türkiye olmalıdır.Keza yine bu bölgelerdeki Türk yatırımlarının artırılması önemlidir.
