İskoçya Birleşik Krallık çatısından ayrılarak bağımsız olmaya “Hayır” dedi… Doğrusu sonucu hayalkırıklığına uğratsa da bu referandumu sevdim…
Ortaokuldaydım… Edebiyat hocası Hasan Yıldırım, özgürlüğü “Ben çocukken kuşları kapanla yakalardım… Onları beslemeye çalışırdım ama yiyip içmezlerdi. Yalnızca serbest bıraktığımda mutlu olurlardı. İşte özgürlük budur…” diye anlatmıştı.
İskoçya’nın ekonomik verileri yazıldı çizildi… İskoçya’da “Evet”çiler İngiltere tarafından sömürüldüğünü, birlikten yana olan İngiliz’ler de İskoçya’nın Birleşik Krallığı sömürdüğünü öne sürdüler. Oysa “bağımsızlık” söz konusu olunca gerisi fasa füso kalmalıydı. Hasan Hoca’nın kuşları misali…
Ne yazık ki bazı kuşlar vardır ki kafeslerine alışırlar, kanatları körelir ve asıl yaşam alanlarını unuturlar… Bir gün kafeslerinden kaçma şansları olduğunda da uçsuz bucaksız gökyüzünden vazgeçip, o minik hapisanelerine dönerler… Bağımsızlığa ancak bu tür kuş beyinli ‘Hayır’ derdi… İskoçya’nın ki de biraz öyle oldu…
Neyse dostlar referandum sürecinde dikkatimi çeken bir kaç noktayı sizlerle paylaşmak isterim…
– Radyoda referandum muhabbetinde bir İngiliz, referandumda “Hayır”cıları desteklediklerini söyleyerek İskoçya’nın asıl Birleşik Krallık kaynaklarını sömürdüğünü öne sürdü… Peşi sıra canlı yayına bağlanan bir İskoçyalı da “Öyleyse siz de biz ‘Evet’çileri destekleyin sırtınızda kambur olmayalım kardeşim” dedi… Öyle ya…
– Parkta çalışan orta yaşlı iki İngiliz işçisine referandum ile ilgili görüşlerini sordum… “İskoçların bileceği bir iştir…” dediler… Umarım bizim park işçileri de bu olgunluğa erişir.
– Bir diğer dikkatimi çeken de Birleşik Krallık hükümetinin “Hayır” çıkması durumunda İskoçya’ya daha çok özerklik sözü vermiş olması… Burada mantıksal bir hata vardı… “Daha fazla özerklik” iyiyse, “tam bağımsızlık” çok daha iyi demek değil miydi? İskoçya’da “Evet”çiler bu sözü pek kullanamadı gibi…
Ve İskoçya’da seçmenin yüzde 55’i “Hayır” dedi…
“Scottish National Party”nin Güney İskoçya Branşı Başkanı Sıtkı Nalcı da son “Hayır”lı değerlendirmeyi yaparken, “Sandık başındaydım. Bütün medya da gidişatın bağımsızlıktan yana olduğunu gördü… N’oldu anlayamadık. Sonuç tam tersi çıktı” dedi. Nalçı’ya “Santrala kedi girmediğine göre 007 James Bond’lar devrede olmalıydı” dedim…
Bağımsızlık rüyasının eninde sonunda gerçekleşeceğine inanan Nalcı, “İskoçya’daki Bağımsız Refarandum’unda ‘Hayır’ çıkmasına karşın, Birleşik Krallık’ın verdiği sözleri tutması durumunda yavaş bir şekilde ‘federal’ bir krallık veya hükümet sistemine geçişinin ilk işaretlerini görmeye başlıyacağız” diyor.
Türkiye’nin bu referandumdan çıkaracağı çok dersler olduğuna inanıyorum… Buzdağının görünen yüzüne göre; Birleşik Krallık’ın referandum hakkı tanıması bir çağdaşlıktı. Siyasilerin düzeyi düşürmeden görüşlerini savunmaları, “Vatan bölünmez” gibi şöven ve ucuz propagandalardan kaçınması bir olgunluktu. Kraliçe’nin yalnızca “Umuyorum ki halk geleceği konusunda çok dikkatli düşünecektir” sözüyle yetinmesi de övgüye değerdi.
***
Bizim topluma gelirsek, geçen hafta sonu IŞİD’e karşı protestolar gündemdeydi… “Britanya Demokratik Güç Birliği Platformu” geçen cumartesi ve Kürdistan İşçi Birliği gençleri de pazar günü merkez Londra’da IŞİD protestosu düzenlediler… Şeytani bir güç IŞİD, (şimdi efendilerince kontrol edilemez bir şekilde) saldırıyor, soykırım yapıyor, kelle kesiyor, kadınları esir pazarlarında satıyor, kültürel dokuyu yok ediyor. Tıpkı Ortaçağla ilgili bir bilgisayar oyunu gibi… Bu oyunun Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ABD, AB ve İsrail’den oluşan yazılımcıları ise hâlâ seyrediyor…
Protestoculara göre bu seyirdeki asıl amaç, IŞİD’in saldırdığı (Kürtçe ismi Rojava olan) Batı Kürdistan’da kapitalizme alternatif çok dinli, çok dilli bir modelin inşa edilmesinin önüne geçmek…