‘Bir Gün Mutlaka’

‘Endişe’li ‘Yol’dan ‘Umut’a: ‘Bir Gün Mutlaka’


Yılmaz Güney, 1937 yılında Adana’nın Yenice köyünde topraksız köylü bir ailenin çocuğu olarak doğdu. 1984 yılının 9 Eylül’ünde sürgünde bulunduğu Paris’te yaşamını yitirdi. 47 yıllık kısa yaşamının ardında sinemadan siyasete kalıcı izler bırakan sanatçıyı, Güzel’e sorduk. Sözünü kesmeden de dinledik…


***


Yılmaz Güney, “abilik” yapmıştır bir çok insana: Kazım’a, Bekir’e, Naki’ye sormalı. Yılmaz Güney, kendi deyişiyle, “siyasal yanı ağır basan bir sanatçı”dır. Kürtlüğünü hiçbir zaman ve hiçbir yerde inkar etmeyen. Askerliğini yaptığı Muş’un o havası, kökenleriyle ve geniş ailesiyle daha sıkı bağlar kurmasına yolaçtı.


Muş’un o havası, hani bilirsiniz: Dostluk, yoldaşlık, arkadaşlık, hevallik ve karçiçekleri kokar. Mesteder.


O yeşillik. O yiğit insanlar. Ve hele o güzelim dağlar. Evet, Yenice, Adana, Ankara, İstanbul tamam ama Muş’un yeri ayrıdır. Vakti yetseydi Güney Muş’a “Güzelleme” yazacaktı mutlaka.


Yılmaz Güney şair ve yazardı. Birçok kitabı bunun ispatıdır: Boynu Bükük Öldüler örneğin. Sanık ve diğerleri mutlaka okunmalı. Yazma eylemini onca işi, onca koşturmacası arasında yapabildi.


Güney aynı zamanda bir siyasi liderdi. Gerçek bir ihtilalcı: “Ben Devrim’i Maksim Gorki’si de olurum, Lenin’i de olurum” diyebilecek kadar. Hem iyi bir sanatçıydı hem de kendine özgü ve o günlerin koşullarında son derece yenilikçi yaklaşımlarıyla iyi bir siyasetçiydi. Üç çiltlik Siyasi Yazılar’ı bu açıdan okunmaya değer. ( Mayıs Yayınları, Berlin, 1985) sadece yazmakla da kalmadı. Hapishane yıllarında ve Paris’li günlerinde çevresindeki yoldaşlarıyla dönemin bütün siyasi gelişmelerine üstüne düşeni yapmaya çalıştı. Kimi konuda bizzat eylem yapılmasını da sağladı. Sadece sanatçı olarak değil, iyi bir siyasetçi ve yenilikçi bir lider olarak da Güney anılmalı.


Aktör, “Çirkin Kral” adı altında, senaryo yazarı ( Bir kısmına imza bile atmadan) ve kendine özgü, yani bir eşi bir daha zor bulunur cisnsinden yönetmendir Güney: Sinema dünyasında kendi buluşu birçok yeni teknik geliştirdi. Sinema okuluna falan gitmeden. Zaten o yıllarda sinema okulu diye bir şey de yoktu. Herşeyi bizzat çözdü: Film seyrederek, film seyrederek.


Bir filmin nasıl yaratıldığını a’sından z’sine kadar öğrendi. Bir film yapmak için bazan parası bile olmazdı ama bu Yılmaz Güney’dir kardeşim, para bulmanın da kendine özgü yollarını geliştirdi. Tek başına sinema, tek başına bir filmin herşeyi olabildi: Senaryo yazarı, yönetmeni, başrol oyuncusu ve dağıtımcısı.


Aktör olarak alışılmış tiplerin tamamen dışında kalıyordu. O yıllarda aktör olmak için ille İstanbullu oklmak gerekirken bizimki Adanalı, Kürt ve neredeyse çelimsizdi. O günlerin yakılıklı “asıl oğlanlarını” anımsayınız: Orhan Günşiray’lar, Ayhan Işık’lar, Ekrem Bora’lar. Her biri birer “Yunan Tanrısı”. Yılmaz ise bir diri bir kemik, kendi halinde, sessiz “hoş gülen”, sevimli ama o zamanlaraın ölçütlerine göre “çirkin” (Elbette bir de bunu o günlerin güzelim İstanbullu kadınlarına sormak lazım: Onlar aynı kanıda değildi çünkü: “hem çirkin, hem yakışıklı, hem de çekici” diyenleri az değildi).


Ama kardeşim Yılmaz’ın o hali var ya o hali Anadolu ve Trakya halkını bir sardı bir sardı ki sormayın: İşte bu nedenle onu hemen bağırlarına bastılar. Artık o herkesin evinde ve herkesin “Yılmaz abi” siydi. Yılmaz’ın filmlerinin gösterildiği kışlık veya yazlık sinemalardaki havayı nasıl anlatmalı? Onlar işte Yılmaz’ın seyircileriydi: Seyredenler kendilerinden geçiyorlardı ve Yılmazla bütün seyirciler tam anlamıyla bütünmleşiyorlardı. Yılmaz diyelim birini kovalıyor, bir başkası da haince Yılmaz’ı arkasından izliyor: İnanmıyacaksınız ama bütün salon ayakta ve “Yılmaz abi, Yılmaz abi, arkana dikkkate et abi, bu adamın niyeti kötü” diye avaz avaz bağırıyor. Bu arada silahına sarılıp “izleyeni kurşun yağmuruna tutanlar bile oluyordu. Yılmaz abi için neler yapmadı bu halk? Ama Yılmaz abi de bizi çok ağlattı. Hele her filmin sonunda ölmesi yok mu? Çok kötü bir alışkanlığı vardı Yılmaz’ın her filmin sonunda ölüyordu. Gel de Yılmaz’ın ölümüne ağlama?


Yılmaz’a sinema dünyasının kapısını açan Yaşar Kemal’dir. “Adana Okulu”nun en iyi temsilcisi, hemşehrisinin elinden tutarak Atıf Yılmaz ile tanıştırdı. Ve bir sinema destanı böyle başladı. Siz hele bir Atıf Yılmaz’ın Hayallerim, Aşkım ve Ben isimli kitabını okuyunuz: Bir defa fena halde güleceksiniz: Çünkü Yılmaz “ hastalık hastası”dır. İkincisi Yılmaz’ın nasıl çarpıcı bir biçimde “yakışıklı” olduğunu birinci ağızdan dinleyeceksiniz. Çünkü Yılmaz, yaşamaya başladığı kadını önce Atıf Yılmaz’a ve eşi Ayşe Şasa’ya tanıştırır. Evet Adanalılar böyledir: İstanbul’larda  birbirlerine arka çıkarlar.


Yılmaz Güney sinemayı taklitçilikten kurtardı. Anadolu’dan ve Trakya’dan çıkan ve herkesin her zaman ve her yerde karşılaşabileceği insanları beyaz perdeye taşıdı.
Gerçekçi ve en asil anlamıyla halkçı anlamıyla halkçı bir sinemanın yerleşmesinde tartışmasız bir öncü ve bir lider konumunu aldı.


Söz yerine görüntülerin, resmin, fotoğrafın, biçimin ağırlık kazandığı bu Yılmaz Güney sinemsı hemen tuttu. Böylece 1960’lardan kalkan, yola çıkan Yılmaz Güney sineması 2000’lerin başına kadar geldi ve yürüyüşünü sürdürüyor.Yol’un açık olsun Yılmaz abi.


Bizi unutma mektup yaz kurban. Film gönder cano. Gözlerimiz yolda babo.


_____________
* İnsan Yılmaz Güney ( Kaynak yayınları, İstanbul 1994),
Özgür Yılmaz Güney (Güney Dergisi Yayınları, İstanbul 1966),
Yılmaz Güney Hazinesi ( Peri Yayınları, İstanbul 2004)


DİĞER AYAKÜSTÜ SOHBETLER:


– ‘Derin devlet sorunları çözmek istemiyor’


– Kaş’taki gözyaşı


– ‘Son 15 yılda bilinçte sıçradık’


– Piref. H. Ökkeş ile ‘dörtköşe’ sohbet…


– Sorgun Ormanı’nı kurtaralım


– Devrim Bize Yakışırdı!


– G-8 protestosundan gözlemler…


-Başkaların hayalleri…


– Hurafeler gölgesinde Gelibolu…


Çokuluslu tekellere karşı ‘Adil Ticaret’


– Kuzey çikolata, Güney ekmek derdinde


– Fokları, katliamdan kurtaralım!


– Nükleer denemelerin faturası: Doğal felaketler


-Türkiye’de de nükleer silah istemiyoruz!


– Faşizm neden Almanya’da kök saldı?


– Demirel davasında tekelci medya da suçludur

729770cookie-check‘Bir Gün Mutlaka’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.