Bu da İsveç Ergenekon’ u *

İsveç’te, fabrikaların, kiliselerin, kamu binalarının sirenleri her yıl dört kez çalar. Mart, haziran, eylül ve aralık aylarının ilk pazartesi günlerinde uzun uzun çalan sirenler, soğuk savaş yıllarından kalan bir savaş hazırlığının habercisidir. 9 milyon nüfuslu İsveç, hiç bir ülkeyle sorun yaşamamasına karşın, her an bir işgale uğrayabileceği varsayımıyla savunma reflekslerini sürekli açık tutar. Sirenlerin çalmaya başlayacağı günler yaklaştığında, İsveç radyo ve televizyonu, halkı, bir işgal veya hava saldırısı durumunda nasık korunacakları, sığınaklarda neler neler yapacakları konusunda sürekli uyarır.
Güvenlik gerekçesiyle radyo ve televizyonun ana kumanda merkezi yerin altına kurulmuştur. Stockholm’ deki sekiz katlı radyo ve televizyon binasının, ilk bombalanacak hedefler arasında yer alacağı varsayılır. Bu olasılık dikkate alınarak yayın stüdyoları da yerin altına alınmıştır. Kurum çalışanlarının önemli bir bölümü, savaşta ilk silah altına alınacakların listesindedir. Bu personelin kullanacağı silah ve mermiler, işyerlerindeki odalarında, dolap ve çekmecelerinde hazır bekletilir. Silah altına ilk alınacak diğer sivil görevliler de üniformalarını, silah ve cephanelerini ev ve işyerlerinde saklar.
Savunma Bakanlığının, bir savaş anında kullanılacak malzemeleri, Stockholm’ un dışında, Solna semtindeki bir yeraltı deposunda gizlidir. Radyo ve televizyonun yedek teknik araç ve gereçleri de Stockholm yakınlarındaki bir dağın altındaki saklıdır. Bu dağın altında kurulu bir merkez radyosu, her an yayına başlayacak şekilde hazır beklemektedir. İsveçteki bütün konut, işyerleri ve kamu yapıları, bir savaş olasılığına göre projelendirilmiştir. Halkın gezip tozduğu büyük meydanların altı savaş sığınağı olarak düzenlenmiştir. Stockholm yakınlarındaki Nacka semtinde, savaş halinde devreye girecek bir yeraltı şehri kurulmuştur. Burası, fırınından, hastanelerine dek, binlerce kişiye uzun süre hizmet verebilecek şekilde düzenlenmiştir.

Arslan Mengüç, uzun yıllar İsveç radyosu türkçe yayınlar servisinde çalışmış 27 yıllık deneyimli bir gazetecidir. Bu bilgiler, Mengüç’ün, 2007 yılında İsveçte yayımlanan ”Anılarımdaki İsveç” adlı kitabında yer alıyor. Arslan Mengüç, kitabının sivil savunma ile ilgili bölümümü bir anısıyla sonlandırıyor:

” Hasan Buluş, Stockholm’deki liselerin birinde fizik öğretmenliği yapan Hakkarili bir Kürt sığınmacıydı. Aynı zamanda, ‘Hemvärn’ denilen milis kuvvetlerinde görevliydi. Evinin gardrobunda sakladığı silahları bize gösterirken (deneme atışı için) hangisini kullanmak istediğimizi sordu:

– Hafif makineli mi, yoksa piyade tüfeği mi? Gardroba sakladığı silahları aldıktan sonra, yandaki dolaptan haki renkli plastik bir kutu çıkardı. İlk bakışta sigara kartonlarını andıran kutunun içinde tam iki yüz adet piyade tüfeği mermisi vardı.
– O kadar mermiyi ne yapacağız?
– Yakacağız! Ama, boş kovanları toplamamız gerekiyor.Yenisini alırken bizden boş kovanları istiyorlar. Hem sonra, bana kovan başına bir kron ödüyorlar.
Biz, mermimiz bitecek endişesine kapılmadan keyifle atış yaparken, Hasan boş kovanları topladı.
Mengüç’ ün kitabını okurken, Türkiye’deki insanların Ergenekon Davasıyla nasl bir beyin fırtınasıyla karşı karşıya bırakıldıklarını düşündüm.
Makineli tüfeklerle atış yapma hobisine sahip Mengüç ve arkadaşı, şu sıralar Türkiye’de yaşamadıkları için kendilerini şanslı sayabilirlerdi…

_________________

[email protected]
* Bu Yazı, Cumhuriyet Gazetesi Pazar Dergi’de de yayımlandı

647830cookie-checkBu da İsveç Ergenekon’ u *

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.