Son günlerde yaptığı çıkışlarla adından en çok söz edilen politikacılardan olan Serdar Denktaş, eylemlere destek kararı başta olmak üzere, tüm merak edilenleri Açık Gazete ve Haberdar’dan Yurdagül Beyoğlu’na anlattı.
Seçimlerden sonra imzalanan paketin, KKTC insanına uygun olmadığı ve mali uygulamaların ekonomik fayda sağlamadığını savunan Denktaş, geçmişte yaşanan bir kutuplaşmaya engel olmak için sendikal platform üyelerine gidişatı işaret eden birer mektup gönderdiğini, işbirliği yapmaya hazır olduğunu söylediğini kaydetti.
Sendikal platform üyeleriyle fikir ayrılıkları olduğunu kaydeden Denktaş, eylem birliğinin, hükümetin istifa ettirilmesi ve paket uygulamalarının ortadan kaldırılması asgari müşterekinden oluştuğunu belirtti.
Yeni kurulan KKHY’nın, Türkiye’deki bir şirketin yüzde 49 ortağı olduğunu savunan Denktaş, “eğer yatırımcılar bunu bilerek imza atmışlarsa mesele yok. Eğer bilmiyorlarsa Bakanlar Kurulu dolandırıcılık yapmıştır” ifadelerini kullandı.
– Öncelikle; eylemlere destek kararınızın gerekçesini alabilir miyiz?
– Seçimlerden sonra bu paket imzalandığında, paketin insanımızın karakterine uygun olmadığını, tepkiler doğuracağını ve bu uygulamanın ekonomiye fayda sağlamayacağını söylemekteydim. Aradan geçen süreç içerisinde mali uygulamaların ekonomik hayata olumlu yansımadığı gerçeği çıktı. Adını reform koyarak konuyla ilgili alınması gereken tedbirlerin verimliliği artırmadığı, aksine kamuyu tam anlamıyla çalışamaz hale getirdiği görüldü ve bu da bizi eylem noktasına taşıdı.
“SENDİKAL EYLEMLER PANKARTLAR NEDENİYLE TEPKİ ÇEKTİ”
Sendikaların yapmış olduğu eylemler, platformun kararı dışında açılan birtakım pankartlara müdahale edilmemiş olması nedeniyle halkımızın tepkisini çektiği için düşük geçmekteydi. Kutuplaşmayı geçmişte yaşadık ve bunun olumsuzluklarından kurtulabilmek için Mehmet Ali Talat ile hükümet olma görevi üstlendik. Yeniden o noktaya dönüş olmazdı.
“HÜKÜMETİN İSTİFASI ASGARİ MÜŞTEREĞİMİZ”
Sendikal platform üyelerine mektup yazarak durumu ve gidişatı izah ettim. İşbirliği yapmaya hazır olduğumuzu izah ettim ve siyasi partilerin davet edildiği bir toplantı yapıldı. 28 Ocak’la birlikte başlayacak eylem birliği bizim açımızdan sendikal platformla aramızda var olan, ‘bu hükümetin istifa ettirilmesi’, paket uygulamalarının ortadan kaldırılması asgari müşterekinden oluşmuştur. Platform üyesi sendikalarla teker teker ve bir bütün olarak fikir ayrılıklarımız var ve olmaya devam edecektir. Yine aynı şekilde, destek verecek diğer siyasi partilerle de fikir ayrılıklarımız vardır. Ne biz kendi inanç ve ideolojilerimizi diğer parti ve sendikalara empoze ediyoruz, ne de onlar bize bir empoze girişiminde bulunabilir. Burada mesele ayrılıkları tartışarak birbirimizi ikna etmek değil, müşterekleri ortaya çıkararak birlikte hareket edebilmektedir. Sendikal platformun kend ilkeleri bizim düşüncelerimizle çelişse de birlikte hareket edebilmenin önünü tıkamamalıydı.
– Bir sağ partinin sol partilerle işbirliği içine girerek sağ iktidara karşı eylem birliği yapması alışılmış bir durum değil. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Bu eylemde CTP, TDP, YKP birlikte hareket edeceğiz. Olaya sağ-sol olarak bakmıyoruz. Uygulamada yanlışlık varsa ve inadına yapılmaya devam ediliyorsa buna dur demek her KKTC yurttaşının görevidir. Biz bugünkü ortamda ortaya konulan taleplerdeki farklılıkları öne çıkararak bu eylem birlikteliğinin başlamasını engellersek bir müddet sonra savunduklarımızı hayata geçirecek, onları birlikte başaracak bir halkın varlığı zemininde kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırız. Bizim bu eyleme katılımımızı UBP ve ÖRP istismar etmeye çalışacaktır ve etmeye başlamışlardır. Bu istismar, KKTC’de yıllardan beridir üst düzeyde yapılarak siyasi rant elde edilebilmiştir. Ama artık bıçağın kemiğe dayandığı şu anda bizimde, halkımızı ve devletimizi ilgilendiren bu noktada ‘aman partimiz zarar görmesin, yanlış anlaşılmayalım’ psikolojisi içine girmemiz büyük hata olurdu.
“MECLİSE TAŞIDIKLARI TASARILARI OKUMUYORLAR”
– TC Hükümetinin kimi zaman böyle paketlerle geldiğini biliyoruz. Bu paketin farkı neydi?
– Nedenleri ne isterse olsun, bu paket KKTC’nin yapısına, olanaklarına uygun bir paket değildir. UBP yönetimi hazırlıklı bir şekilde hükümete gelmediği için sadece vatandaşa yarattığı, ‘Türkiye’den en iyi para koparan parti’ imajıyla iktidara gelmiştir. Emirnameleri, tasarıları, Bakanlar Kurulundan geçirdikleri kararları eleştirdiğimizde verdikleri cevaplardan anlıyoruz ki, meclise taşıdıkları tasarıları okumamışlar.
“HEDEF, BU HÜKÜMETTEN KURTULMAK OLMALIDIR”
En basit örneği son KDV düzenlemeleri içinde, ülkenin gazetelerine getirdikler ek maliyetlerdir. Türkiye’de büyük patronların sahip olduğu gazeteler bu maliyetleri kaldırabilir ama bir avuç insanın özveriyle demokrasiye katkı koyduğu Kıbrıs’ta gazetelerin bu artıştan nasıl zarar göreceği, günün sonunda devletinde bundan zarara uğrayacağı düşünülmemiştir. Bu örnekteki gibi bu paketin Türkiye’de uygulanması faydalı bir sonuç ortaya çıkarabilir ama KKTC’nin kendi koşulları içinde tam tersi bir sonuç ortaya çıkar. O nedenle yapılması gereken kendi verimliliğimizi artıracak, bizi zaman içinde kendi ayakları üzerinde durmaya taşıyacak önlemler paketinin Lefkoşa’da hazırlanması, Lefkoşa’da tartışılması ve dış yardım için tek kapımız Ankara’da sonuçlandırılmasıdır. Mevcut hükümet bu yetenekten yoksundur. Öncelikle hedef bu hükümetten kurtulmak olmalıdır.
“TÜRKİYE’YE KARŞI OLAN TEPKİLERE ÜZÜLÜYORUZ”
DP olarak bizi en çok üzen şey bu hükümetin basiretsizliği nedeniyle yapılan uygulamalar sonrasında doğan tepkilerin insanımızı hem devlete, hem de Türkiye’ye soğuk bakar bir noktaya taşımasıdır. Türkiye bizim tarihsel anlamda en büyük gücümüzdür. Bizim yanlışlıkla seçtiğimiz bu hükümetin beceriksizliği yüzünden bu gücü kaybetme durumuna gelirsek çok üzülürüz.
“KIBRISLI TÜRKÜN TÜRKİYE’YE SIRTINI DÖNMESİNİ ASLA KABUL EDEMEYİZ”
Türkiye’den izlendiğinde ortaya konulan tepkiler, Türkiye karşıtı tepkiler olarak algılandıkça Türkiye insanının bize karşı bakışı değişir. Bu nedenle bu platformun eylemlerine destek verirken, bu tehlikeyi de görerek kararımızı oluşturduk. Kıbrıslı Türkün Türkiye’ye sırtını dönmesini asla kabul edemeyecek bir partiyiz. Aynı şekilde Türkiye’ye boyun eğer bir durumda olmayı da hazmetmeyiz. Bizim duruşumuz ve hedefimiz Ankara’yla göz göze bakarak konuşabilen, Türkiye’yle gönül gönüle yürümeye devam edebilen, refah içinde güçlü bir halkın varlığını ispat etmektir. Bunun sağlanamamasını biz yok oluş olarak görürüz.
– TC Yardım Heyeti’nin kaldırılması ile ilgili sözleriniz oldukça tepki aldı. Bunun anlamı neydi?
– Aradan geçen bunca yıldan sonra hala yardım heyeti varlığı dışarıdan bakıldığında güzel bir görüntü değildir. Türkiye KKTC dışında başka ülkelere de yardım yapmaktadır ama o ülkelerde Yardım Heyeti yoktur. Bu nedenle burada da olmaması gerekir. Yapılan yardımlar TC Büyükelçiliği bünyesi içinde var olan müşavirler tarafından kontrol edilebilir. Yardım Heyeti günlük hayatımıza o denli girmiştir ki, sivil toplum örgütleri veya vatandaş hükümete sözlü-yazılı şikayette bulunduğunda aynısını da Yardım Heyeti’ne göndermektedir. Bununla halkımızın demokrasi olgusunu da çarpıtılıyor. Doğru ve yanlışın ayar edilmesi noktasında sorun yaratıyor. Bunu söyler söylemez, “Serdar Türkiye karşıtıdır” propagandasını yaymaya çalışanlar oldu. Oysa TC Yardım Heyeti Türkiye’yi temsil eden bir heyet değildir. Türkiye hükümetlerinin kendilerine yakın olarak gördüğü bürokratların atandığı yerdir. TC’yi temsil eden büyükelçiliktir.
“HARCAMALARI ELÇİLİK TAKİP ETSİN”
Bizim talebimizde burada alınacak kararlarda yapılacak harcamaların direk olarak büyükelçilik tarafından takip edilmesidir. Dışa karşı, AB yardımlarından, -idare olarak- şikayetçi olduğumuzda Yardım Heyeti’nin uygulamaları bize örnek olarak gösterilir ve ciddiye alınmayız. Dış politika açısından baktığımızda talebimiz yerinde bir taleptir. Bu düşmanlık değil, saygısızlık değil, devletin devlet olması yönünde ortaya konmuş bir istemdir.
