Doğa, Yerel yönetim(ler) ve alternatif yaşam

Kapitalizmin doğayı talan eden rantçı politikalarına, yerel düzeyde alternatif yaklaşımlar, kamucu, özünde anti-kapitalist yöntem ve uygulamalarla olasıdır.

Kapitalizmin azgınlaşan, çevresel tahribat ve ekolojik yıkımı, tek tek birey ve bir bütün olarak topluma yerleşmiş hastalıklı yaşam tarzı ve tüketim alışkanlıklarının yeniden gözden geçirilmesi, farklı, değişik birey ve toplum değerleri yaratılması temelinde durdurula bilinir. Sermayenin doğayı rant unsuru olarak algılama ve talanına karşı, ‘çevrenin’; toplumun bütününü ilgilendiren, insana ait yaşamsal ‘alan’ olarak saptanması, ortaklaşa alınacak karar ve bu kararların verileceği alt yapıyı oluşturacak yerel kurumların ivedilikle yaşama geçilmesi gerekmektedir. Doğayla olan ilişkimizi, kapitalizmin rant yasaları değil, aksine; çocuklarımıza, gelecek nesillere sorumluluğumuz temelinde oluşturacağımız değerler üzerinden yeniden belirlemeliyiz. 

Kent merkezli, yerel, toplumsal hareketler, kapitalizm karşıtlığını, hangi eksende ortaklığı dönüştüre bilir sorusu, içinde yanıtını içeren bir önermedir. Doğayı kar dürtüsünün azgın, yeniden üretim ve her şeye rağmen sürekli büyümenin malzemesi kabul eden vahşi kapitalist anlayışa, yanıt;

 ‘ Doğamıza, yeşilimize, suyumuza dokunma. Biz; doğamızı, yeşilimizi ve suyumuzu yönetebiliriz.’

 Bu şiarla bir araya gelerek, kapitalist karşıtlığını kotarıp, kuramsal altyapıyı oluşturarak, örgütlenip ona(kapitalizm) karşı koyabiliriz.

Kapitalizm ve Doğa

Kapitalizmin yasaları, sermayeyi büyütmeyi ve sömürüyü azgınlaştırırken iki kaynağı ‘işçiyi ve doğayı acımasızca sömürür(1)

Kapitalizmin doğayla ilişkisi; sermayenin yeniden üretimine dayanan ‘hep ve sürekli’ büyüme zorunluluğu,  azgın, yok edici bu özelliğin, çevresel ekolojik felaketleri yaratan sistemde- işin acı tarafı -döngüye dâhil olan insanın, doğayı algılamasında ki ahlaki ve düşünsel sapkınlıklarını da içerir ve süreç; topyekûn yanlışlıklar zinciri oluşturur. Bütünden bireye, doğayı rant unsuru algılayan anlayış ve felsefenin, sistem düzeyinde; anti-kapitalist, birey bazında; doğayı rant kaynağı kabullenmeyi ret eden anlayışa eğrilmesi, örgütlü savaşımı ve bilinçlenmeyi gerektirir. Birey bazında ki başkalaşım; tüketim alışkanlıklarında ki değişimden,  bölüşüm ve imece kültürünü yaşam parolası olarak özümsemiş insana olan serüven ve bu algının kalıcı bir şekilde yaşantımıza yerleşmesini gerektirmektedir.

Sadece emeği değil, yaşama özgü her şeyi ve özellikle doğayı metalaştıran kapitalizmin, her şeye rağmen yeniden üretim, her şeye rağmen büyüyerek üretim çıkmazı, üzerinde yaşadığımız toprağı,  içtiğimiz suyu bize yabancılaştırarak yine bize satar. Ve yine kapitalizm, gün gelir ‘gölgesini satamayacağı ağacı keser’(2) 

İnsan ve Doğa 

Kapitalizm doğanın bir parçası olan bizi, doğanın ‘dışsal ekonomik unsuru(externality)’ olarak, tüketici konumuna koyar, bizim olan toprak ve suyu bize pazarlar.

Marx sermayenin ilkel birikim sürecini(enclosure-çitleme,çevirme ) olarak adlandırır. İngiltere’de halkın ortaklaşa kullandığı arazilerin kralın onayıyla asiller tarafından çitlerle çevrilmesini ve köylülerin ortak kullandıkları topraklardan sokulup atılmalarını ve şehirlere sürülmesini detaylı olarak resmeder.(3) Günümüzde bu süreç, bölgemizde  toprağın, tahrik edici suni değer artışından dolayı, ‘gönüllülük esasında’  toprağını satan köylünün parasal zenginleşirken, topraksızlaştığı  ironiye   dönüşmüştür.

Doğa duyarlılığı 

Doğa duyarlılığı; ancak, sermayenin çevreyi kıyıcı yaklaşımına, direnen doğanın, dışımızda ki ‘ maddi determinizmine’  tavrımızı belirleyip, reaksiyonumuzu verdiğimizde bir anlam kazanır ve bir üst denkleme eğrilerek, yaşamda, insan ögesini içeren ‘ iradi ’ devrimsel aşamaya geçer. Ekolojik hassasiyet, kitleler tarafından kuramsal çerçeveye oturtularak, anti-kapitalist nitelik kazanarak antagonist çelişkiye dönüşür. Ve ‘Doğa’ duyarlılığı sınıf mücadelesinin yeni bir boyutu olur.

Hayallerimiz.

Ne tür bir çevrede yaşamak istiyoruz sorusunu yanıtlamak, yalnızca çevreyi tanımlamakla değil, aksine nasıl insan duyarlılığını, insan ilişkileri yaşamak istiyoruz saptamasını da kapsamak zorundadır. Çevre duyarlılığı;  yaşadığımız kenti, kiminle ve nasıl yöneteceğiz ilave soru ve sorunsalları da içermelidir.  Yereli algılama ve değiştirme isteği sınıf temelli bir eksene oturmak zorundadır.

Çelişkilerin bilincine vardıkça, çözüm; kendisini kulağımıza fısıldar. Biz yeter ki çelişkileri görmeyi becerelim. Ve hayal kurmayı unutmayalım. ‘ ütopyaların hedeflerini reddetmeyelim ama farklı araçları, yaşam gerçeğinde görüp ve formalize edelim.’(4) Gelecek göklerden inip bize gelmeyecek, biz onu oluşturup ona gideceğiz.

Günümüzde sınıf bilinci; yöresel ortak sorunlarla mücadele etmede, mahalle kültürüyle birleşerek, anti-kapitalist savaşımın günümüz versiyonuna yeni farklı boyutlar katabilir.

Biz, ilçemizin kamuya (belediye) ait toprakların imara açılmasına hayır diyoruz.

Biz, tarım arazilerinin imara açılmasına hayır diyoruz. 

Biz, zeytin ağaçlarımızın kesilmesine hayır diyoruz. 

Ve biz, bizimle bütün bu ‘hayır’ları söyleyen adayı seçip, onunla yola devam etmek istiyoruz.

Gelin doğa kavramından bizim ne algıladığımızı K.Marx’ tan yapacağımız alıntıyla bitirelim.

 ‘Ne bir toplum, ne bir ırk, ne de tüm çağdaş toplumların tamamı toprakların sahibidir. Onlar sadece kullanıcıları, sadece yararlanılacılarıdır ve birer aile babası gibi iyileştirerek onu gelecek nesillere bırakmak zorundadır’(5)

Saygılar

___________________

N.Kazım Öztürk

  1. Fikret  başkaya Başka bir uygarlık için manifesto-Yordam Kitap
  2. K:Marx 
  3. K:Marx Kapital Cilt 3
  4. Michael Lebowil 21 yüzyıl için sosyalizm
  5. K.Marx

 

2763940cookie-checkDoğa, Yerel yönetim(ler) ve alternatif yaşam

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.