Kanada açılımı (IV)

Kanada sadece ölene değil “burnu kanayan” askerine dahi duyarlı.
Kanada hükümeti Afganistan’a asker gönderme kararı aldığı için pişman ama yapacağı fazla birşey yok.
Ufak tefek suçlamalar olsa da, hiç kimse ordu komutanını hedef almıyor.
“Hedefte önce başbakan”diyor, oyunu veren halk ve gelecek seçimlere hazırlanan muhalefet kanadı.

Sivil yönetim- asker kavgası sorununu geride bırakmış Kanada.
Askerlerin sivil mahkemede yargılanması sorununu da çözmüş.
Anayasa Mahkemesiyle hükümetin bir sorunu yok.
Üstelik Anayasası bizimki gibi askeri anayasa değil.
Siviller yapmış anayasayı
Hani bizdeki anamuhalefet “Bir iktidar çoğunlukta da olsa sivil anayasa yapamaz” diyor ya, buna Batılılar sanırım çok gülüyor.

Bunu şöyle yorumluyorlar sanırım:
“Türkiye’de halk askeri anayasalara şerbetlenmiş bir kere. 1924 ve sonrası çıkan anayasalar meclis tarafından yapıldı ama sivil anayasalar değil. 1961 anayasası hiç sivil değil. Çünkü askeri darbeden sonra askerlerin seçtiği aydınlardan ve çoğu CHP’lilerden oluşan Kurucu Meclis tarafından yapılmış.
Gelelim 1982 Anayasasına. Bu da yine askerlerin seçtikleri kişiler tarafından dikte ettirilerek Danışma Meclisi tarafından çıkarılmış bir anayasa. Türkiye’de normal meclisler neden sivil anayasa yapamazlar anlaşılır gibi değil. Yani Anayasayı hep askerlerin kurdukları meclisler yapacaksa, o zaman sık sık darbe yapılması bekleniyor denebilir”

Bence tahmin doğru.
23 yıldır askeri anayasa ile yönetilen Türkiye’de, 2010 yılında hala darbe tartışmaları yapılıyor.
Tartışması bir yana 2003’den bu yana gerçekleşemeyen darbe planı sayısı dahi akılda tutulacak gibi değil.
En az altı-yedi darbe tehlikesi atlatmışız nerdeyse.
Eldiven, Ay Işığı, Sarıkız, Balyoz ve Kafes derken kafalar iyice karışıyor.
Islak imza tartışmaları da cabası.
Ergenekonu söylemeye bile gerek yok.
İnsan dışarda olunca ve demokrasi ile yaşayan bir ülkede olunca “Neden biz bu kadar geri kaldık” diye hayıflanıyor.
Ülkemiz dünyanın en güzel coğrafi konumuna sahip.
İnsanları da öyle.
Ya siyaset ve siyasetciler?
Boğuşmak, kavga etmek, hoşgörülü olamamak, ülke sorunları için aralarında diyalog kuramamak gibi hastalıkları var bu siyasi partilerimizin.
İktidarı ile muhalefeti ile devamlı tepişiyorlar.
Tüm kötülüklerin anası 1982 anayasası aslında.

1982 Anayasası faşist deniyor.
Bu anayasa göre kurulmuş kurumlardan biri olan Anayasa Mahkemesinin aldığı kararlar ise alkışlanıyor.
Anlamak çok zor.
Anayasa sakat ise yanlış ise, hatalı ve evrensel değil ise:
O anayasaya dayanarak alınan kararlar nasıl “doğru” addedilir anlamak zor.
Bu, “iki yanlıştan bir doğru çıkar” demek gibi bir şey.
Ne demekse…

(devamı var)

1627180cookie-checkKanada açılımı (IV)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.