YUSUF YAVUZ* / AÇIK GAZETE KAŞ
Savaşın gölgesinde yaşanan dramatik bir insan öyküsü…
Yıllar sonra Kaş’a gelebilen Halid’in ilk işi, eşi ve kızıyla birlikte diğer umut yolcularına da mezar yaptırmak olur. Halid, gazeteci arkadaşımız Yusuf Yavuz ile dertleşirken ‘Tek dileğim başkaları aynı acıyı yaşamasın’ dedi… Halid’in dileği dileğimiz, ‘Kimseler bu acıları yaşamasın artık!’
Kaş ilçe mezarlığında bulunan yüzlerce mezarın arasında, üzerinde yazılı isimlerden oraya ait olmadığı anlaşılan büyükçe bir mezar.. Körfez savaşının parçaladığı binlerce aileden birine, Kuzey Iraklı Galawesch Mustafa ve onun 3 yaşındaki kızı Hassti Mustafa’ya ait. 1997 yılında, savaşın ve yoksulluğun silikleştirdiği hayatlarına yeni bir umut aramak için çıktıkları yolculuğun son durağı, Kaş mezarlığı.. Kuzey Irak’tan, Almanya’da bulunan eşinin yanına gidebilmek için kendilerini, Türkiye ve Meis (Yunan adası) üzerinden Almanya’ya götürecek olan, içi mültecilerle dolu teknenin, 1997 Mart’ında Kaş açıklarında batması sonucu, Galawesch ve Hassti Mustafa ile birlikte sekiz Iraklı daha boğularak can vermişlerdi.
Bu korkunç kazanın ardından, karısı ve küçük kızının izini süren ve onların Kaş’tan Meis’e geçerken boğularak can verdiklerini öğrenen Iraklı mülteci Halid Mustafa, hiç değilse karısı ve kızının gömülü olduğu yeri bularak onlara bir mezar yaptırmak için, Antalya’nın Kaş ilçesine geldi. Halid Mustafa ile, Irak’tan, Almanya’ya kadar uzanan yaşamı, savaşın parçaladığı hayatlar ve boğularak ölen ailesi üzerine konuştuk.
– Almanya’ya kaçak olarak gitmeye ne zaman karar verdiniz?
-Aslında Irak’ta bir çok insan bu yolla (kaçak olarak ) başka ülkelere gidiyordu. Ben de Körfez Savaşı’ndan sonra gitme planları yapıyordum. Körfez savaşı sırasında Irak ordusunda askerdim.
Yıllardır bombaların, silah seslerinin gölgesinde yaşadığım Irak’tan bir an önce kaçıp kurtulmak, kendime ve aileme yeni bir gelecek hazırlamak istiyordum. 1997 yılında, yani ailemin boğulmasından bir buçuk ay önce, üç bin dolar verip bir kaçakçıyla anlaştık. Beni Türkiye üzerinden sahte kimlik ve pasaportla Almanya’ya götürdü. Orada barınınca ailemi de yanıma alacaktım. Kısa bir süre sonra bir yakınım yardımcı olup ailem için de bir kaçakçı ile anlaştı ve eşim ile üç yaşındaki kızım da Almanya’ya, benim yanıma gelmek üzere yola çıktılar.
– Bu süre içinde ailenizle hiç iletişim kurabildiniz mi?
-Zaten Almanya’da kaçak olduğum için fazla ortalığa çıkamıyordum. Daha önce giden bazı tanıdıklarım bana yardımcı oluyorlardı. Ama ailemle fazla konuşamıyorduk, tek yapabildiğim ailemin gelmesini beklemekti…
– Peki ailenizin bir tekne kazasında boğularak öldüğünü nasıl haber aldınız?
– Önce haberim olmadı. Ben onların gelmelerini bekliyorum. Kazadan bir kaç kişi kurtulmuş. Kurtulanlardan biri, Almanya’daki Iraklılara haber vermiş ve eşim ile kızımın Türkiye’de, Kaş’tan Meis’e tekneyle geçerken boğularak öldüklerini söylemiş.
– Batan teknede başka tanıdıklarınız var mıydı yani?
– Üç dört kişiyi tanıyordum. Bunlardan ikisi yüzerek kurtulmuşlar. Kazadan bir kaç gün sonra Almanya’ya gelenler onlar. Dediklerine göre, tekneci sekiz kişilik tekneye on sekiz yolcu almışlar. Bunun üzerine tekne Meis’e ulaşmadan batmış.
– Haberi aldığınızda neredeydiniz peki?
-O sırada çalışıyordum. Bir süreliğine çalıştığım büfeden çıkıp kaldığım yere gitmek üzere yürüdüm. Orada bana yardımcı olan Iraklı bir tanıdık kaza haberini söyleyince, düşüp bayılmışım. Düşerken çenem kırılmış.. Beni hastaneye götürmüşler. (Çenesinde bulunan yara izini gösteriyor) Üç gün komada kalmışım. Uyanınca sanki bir boşluktaydım. Hep kızımı görüyordum.. Irak’ta, evimizdeyiz.. Karım da bir ağacın altında oturuyor. Kızımdan saklanıyorum, ona bir sürpriz yapacağım ..
Hep böyle, rüya gerçek arası süren birkaç gün yaşadım. Sonra hastanede olduğumu anladım. Çevremde doktorlar var. Sanki büyük bir kuyunun içindeydim.. kalkıp gitmek istiyordum, kıpırdayamıyordum bile. Her tarafım yara bere içindeydi. Birden ailemin başına gelen kazayı hatırlıyordum. O anlarda yaşadıklarımı anlatmam imkansız! Hastanede, çaresizlikten, hiç bir şey yapamamaktan ağlıyordum. Doktorlar bilmiyorlar ailemin başına geleni, söyleyemiyordum. Onlar, yaralarım yüzünden ağladığımı zannediyorlardı, oysa yaralarım değil kalbim acıyordu.
– Hastaneden çıktıktan sonra ne yaptınız. Yani bu kadar acı bir olay sizde Irak’a geri dönme isteği yaratmadı mı?
– Hastaneden ayrıldıktan sonra, kaldığım barınakta beş ay boyunca sadece boşluğa bakıp durdum.
Yaşamdan hiç bir beklentim kalmamıştı. Oradaki tanıdıklar bana yiyecek bir şeyler getiriyorlardı. İş yok, olsa da çalışamıyordum. Rüyalarımda hep kızımı görüyordum, bana gülümsüyordu. Kendimi hep suçlu hissediyordum. Onlar için bir şey yapamadım. Böyle sürüp giden günler, aylar geçti. Sonra kendimi biraz toparlayıp bir kaç işte çalıştım. Tek amacım ailemin gömülü olduğu yeri bulup onlara bir mezar yaptırmaktı. Onlara ait bir işaret, bir iz, bir fotoğraf; bir şeyler bulup içimdeki sıkıntıyı biraz olsun hafifletmek istiyordum.
Almanya’da tanıştığım bir Türk arkadaşa, bana bu konuda yardım edip edemeyeceğini sordum. Türk arkadaş, yardım edebileceğini söyleyince Türkiye’ye geldik.
Önceleri çok korkuyordum beni tutuklayacaklar diye ama korktuğum gibi olmadı.
Kaş Belediyesi personeli bize çok yardımcı oldu. Kazadan sonra, ölenlerin resimlerini çekip arşivlemişler. Bu resimlerden karım ve kızımı teşhis ettim. Görevlilerle birlikte gömülü oldukları yeri bulduk. Onlara bir mezar yaptırdım. Biraz olsun rahatladım. Beni en çok rahatlatan da, Belediyenin cesetleri defnederken, Müslüman olmalarından dolayı İslami kurallara uygun davranması. Defin sırasında başlarını kıbleye doğru vermişler, dua okutmuşlar. Olayı bilen, gören personelden bazıları anlattılar.. Bu beni çok mutlu etti. Türkiye’deki bu duyarlılığı asla unutmayacağım.
– Ailenizin mezarının yanına büyük bir mezar daha yaptırmışsınız. O mezar kimlere ait?
-Kazada ölen diğer Iraklıların da aynı bölgede gömülü olduklarını öğrenince onlar için de bir mezar yaptırdım. Toplam dört kişi yatıyor orada da.
– Ailenize bir mezar yaptırmak sizi rahatlattı mı?
-İçimdeki boşluk biraz olsun doldu, rahatladım. Ama bu onları geri getirmeyecek ne yazık ki. İçimdeki acı silinmiyor, hiçbir zaman da silinmeyecek. Şimdi tek isteğim, başka halklar, başka insanlar aynı acıları yaşamasın. Silahlar, bombalar sussun artık. Her gün Irak’taki yakınlarımı arıyordum ama artık aramaya cesaret edemiyorum. Yeni bir bomba, yeni bir ölüm, kötü bir haber alacağım korkusuyla arayamıyorum…
____________________
*Halid Mustafa ile yaptığımız sohbetten sonra, ailesinin mezarı başında ve kaldığı otelde çektiğimiz fotoğrafların yayımlanmaması konusunda bir ricası oldu. Hala tedirgindi.. Onun ricası üzerine sadece ailesi için yaptırdığı mezardan aldığımız görüntüleri yayımlayacağımızı bildirdik. Söyleşiyi Arapça’dan çeviren Aziz Nacar’a teşekkürler…
DİĞER AYAKÜSTÜ SOHBETLER:
– ‘Son 15 yılda bilinçte sıçradık’
– Piref. H. Ökkeş ile ‘dörtköşe’ sohbet…
– Sorgun Ormanı’nı kurtaralım
– Devrim Bize Yakışırdı!
– G-8 protestosundan gözlemler…
-Başkaların hayalleri…
– Hurafeler gölgesinde Gelibolu…
– Çokuluslu tekellere karşı ‘Adil Ticaret’
– Kuzey çikolata, Güney ekmek derdinde
– Fokları, katliamdan kurtaralım!
– Nükleer denemelerin faturası: Doğal felaketler
-Türkiye’de de nükleer silah istemiyoruz!
– Faşizm neden Almanya’da kök saldı?
– Demirel davasında tekelci medya da suçludur