Dostlar her yaz, adına İngilizce “tatil-holiday” demeyi tercih ettiğimiz aile ziyareti sonrasında memleketin halini sizlere aktarmaya çalışıyorum. Bu hafta sizlere Türkiye’de köşe dönme yollarını anlatmak istiyorum… Hem bu anlattıklarım AKP’nin 9’ncu seçim başarısı konusunda da ipuçları verir belki…
Türkiye’de köşe dönmek için Müslümanların kardeşliği “saadet zinciri” ne girmeniz yeterlidir. Bu konuda kursa falan gerek yok, önemli olan niyet ve azim…
Öncelikle iş bitiriciyseniz, profesyonel bir işiniz varsa ve para kazanmak için “herşeyi yaparım” diyorsanız yolun yarısını geçmiş sayılırsınız. Geriye AKP’li bir referans bulmanız gerekiyor. Unutmayın her AKP’li saadet zincirinin bir üyesidir.
Bu arada göze gireceğiniz partili ile aynı camide cuma namazını kılmak ve eşinizin başını da “çocukların geleceği için” kapatması kendi yarattığınız en “harbi” referansınız olacaktır. Bir de çocuklara Vakkas, Talip, Kuddusi, Zübeyr ya da Abdülmuttalip gibi sahabeden göbek adları uydurun. Tabii Recep ve Tayyip adları hassastır. Sizi çekemeyenler “Yalaka” falan derse durduk yere canınız sıkılabilir. Önemsediğiniz toplantı ve muhabbetlerde lafı döndürüp dolaştırıp çocuklara getiriniz…
Bir de Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarını takla attırıp kendi görüşünüz gibi dillendirin… Bir numaralı alkol, dekolte ve flört düşmanı kesilin. İsrail’e serbest atış ama Kürt ve Alevi düşmanlığını sinsice yapın. Ayrıca paralel yapının ABD bağlantısı ve ulusal güvenliği nasıl tehdit ettiğini, hatta paralelci bir komşunuzu doğru yola çektiğinizi kırık bir plak gibi sürekli tekrar edip durun. İşe yarayacaktır.
Eski mağdur hikayeleri de her zaman pirim yapar. Mesela falanca Orduevi’ne annenizin başörtüsünden dolayı alınmadığı zamanki cinnet anınızı ballandıra ballandıra anlatın? (Eğer mürekkep yalamış gruptansanız özellikle partililerle sohbetlerde dogmatik peygamber hikayelerinin yanısıra Financial Times’taki eleştirileri rakamlarla çürüten laflar edebiliyorsanız yükselişiniz asansörle olacaktır…)
Eğer zincire alınırsanız cumhurbaşkanından işsiz vatandaşa toplumda dikey olarak uzanan bu yeni sınıfta yolunuz ve bahtınız açık olacaktır. Artık sırtınız yere gelmeyecektir. İşsizseniz iş, işçiyseniz müdürlük, memursanız makam sizi bekliyor. İş dünyasındaysanız yaşadınız… Devlet kapısındaki işleriniz ve projelerinizde Allah “yürüme yorulursun, koş kulum” diyecektir…
Bütün bunları yaparken “takiyye” yaptığınızı hissettirmemeniz gerekiyor. Yoksa zincirden atılmakla kalmaz, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olursunuz Maazallah…
Zincire girmekle iş bitmiyor. Peki ne yapmalı? Aile çevresi, yoksul konu-komşuyu partili yapmalısınız. Sakın unutmayın sizin partili yaptığınız herkes sizin referansınız olacaktır ve onların zincire eklediği halka da size kredi yazacaktır… Yok öyle haybeye saadet zinciri! Ne kadar ekmek, o kadar köfte…
Ama sizin başarılı olacağınızdan eminim. Bu vesileyle elde ettiğiniz kazancınızın bir yüzdesini partinize, bir yüzdesini de bu zincirin sigortası olarak Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu TÜRGEV’in hesabına yatırmanız sizin de menfaatiniz icabıdır…
“Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyorsuz”, “Yaptığınız hırsızlık, usülsüzlük” gibi sağdan soldan çakanlar olursa “iftira” deyip çamura bile yatmayın, sadece pişkin davranın yeter… Onlara “herkes hırsız ama biz en azından çalışıyor, hizmet götürüyoruz” deyin. İnanın dumura uğrayacaklar ve “Hakketen lan…” deyip size hak bile vereceklerdir…
Gün gelir bu zincirde yükselirseniz o zaman tercih sizin, devletten bir koltuğu “bonus” olarak kapabilirsiniz… Siz isteyin yeter yahu… Elçilik mi, müsteşarlık mı? “Yok, benim gözüm paraya pula doymuyor valla” derseniz, ayıp falan etmezsiniz… Ayıp falan eskidendi gözünüzü sevim… Relax yahu… Özelleştirmelerden, TMSF’nin el koyup sattığı “kelepir” mallardan da yararlanabilirsiniz…
Bunlara dudak büktüyseniz dert etmeyin. Nasılsa cin şişeden çıktı. Dileyin ne dilerseniz? İsterseniz 4’ncü köprünün devletleştirilecek arazilerinden ufak ufak almaya başlayın. Bunlar AK Parti bonusudur, ananızın AK sütü gibi helal olsun size…
Hani “Eee bunları biliyorsun da sen niye köşeyi dönmüyorsun?” diye sorarsanız, “Hiç vaktim yok valla ‘saadet zinciri’nin külliyesini tutmaktan. Vakti geldiğinde bağımsız yargıya vermek üzere…” derim…