Sanırım 1980’lerin sonuydu… Nokta, Türkiye’nin en ses getiren dergilerindendi. Ben de Nokta’nın İngiltere temsilcisiydim.
O yıllarda İngiltere’nin dört bir yanından gelen yüzlerce Müslüman Londra’da buluşup Müslüman Parlamentosu’nu kurdular…
Bu haberi yerinde Nokta için izlemiştim. Aralarında Türkler’in de bulunduğu Müslüman delegeler seçim yapıp yönetim kurullarını oluşturdular. Toplantıda konuşma yapan İran kökenli bir Müslüman, “Bundan sonra bizi Westminster Parlamentosu değil, Müslüman Parlamentosu temsil edecektir. Şimdi delegeler yönetiyor ama yakında yapacağımız genel seçimlerde delegelerin yerini kendi milletvekillerimiz alacak” dedi…
Bu büyük bir haberdi… Nokta yazı işleri de haberi önemsedi ve iki tam sayfa ayırdı… Ertesi günkü İngiltere basını ise beni şaşırttı. Sanırım yalnızca The Guardian’da kibrit kutusu kadar bir haber çıktı…
Bu haber benim için gazetecilik dersi de oldu… Savcılık, istihbarat, hükümet ve cümlesiyle devlet kurumları bu Müslüman Parlamentosu’nu mutlaka izlediler. İnsanların düşüncelerini ifade özgürlüğünden sayıp bir girişimde bulunmadılar. Sanırım basın da bu oluşumun gücü ve ciddiyetini tartıp, kibrit kutusu kadar yere layık gördü. Ve Müslüman Parlamentosu bir kaç yıl içinde söndü gitti…
Bu olayın Türkiye’de olduğunu düşünün… Türk vatandaşı Ermeniler’den bazıları , Ermeni Parlamentosu’nu ilan edip TBMM’yi tanımıyoruz deseler ne olurdu? “Allah muhafaza kan gövdeyi götürürdü…” dediğinizi duyar gibiyim…
***
Bir başka örnek de Pink Floyd’un kurucularından Roger Waters’in “İngiltere’nin geçmişinden utanıyorum” demesi…
Geçen hafta Şili’de bir televizyon programına katılan Waters, bir İngiliz olarak, ülkesinin geçmişinden gurur duymadığını söyledi.
Waters, “Sömürgecilik geçmişimizden utanıyorum. 150 yıldır olabildiğince herkesten çalan, sömüren, tecavüz eden batmayan İngiliz İmparatorluğu güneşinden nasıl gurur duyabilirsiniz ki?” diye sordu…
Başta faşist BNP olmak üzere İngiliz milliyetçilerinin Waters’a kızdığı kesin… Ama hepsi bu kadar… Waters düşüncesini ifade etme özgürlüğünü korkmadan kullandı. Doğru ya da yanlış böyle düşünüyor.
Damarlarında asil İngiliz kanı taşımaktan gurur duyanlar rahatça lafazanlık ederken Waters’in üstelik gerçeğe daha yakın düşüncesini rahatça açıklayabilmesi (üstelik bir başka ülkede) “insan haklarının korunması ve demokrasinin sindirilmesi ile de ilintili” olduğu söylenebilir…
Hrant Dink ve Orhan Pamuk’a karşı açılan Türklüğe hakaret davalarını hatırlayın… Sonrasında da Dink’in başına gelenleri…
Sanırım “Türkiye’de demokrasi var” diyebilmek için başka demokrasileri görüp kıyaslama şansınız olmalı… Biz yurtdışında yaşayan gazetecilere de çok iş düşüyor. Çoook…