ÇMİS’nin 50. Yılında, 30 Yılı Aşan Tanıklık

Bir dizi etkinlikle, 50.Yılını kutluyor. Bu etkinliklerin bir kısmına da katıldım. Ancak bu sendikanın geçmişine baktığımda, bu 50 yıl içinde, 30 yılı aşkın da, benim tanıklığım var. Anılarım var. Yazmak, aktarmak, paylaşmak ve tarihe not düşmek için şart oldu.

80’li yılların ilk yarısıydı. Kocabeyoğlu Pasajı’ndan İzmir Caddesi’ne geçince, Milliyet Gazetesi’nin binasına varmadan bir kaç apartman önce, sendikanın yeri galiba ikinci kattaydı. Kamu işveren sendikasından ayrılan, oradayken tanıdığım, Av.Sancar Bayazıt, sendikanın genel sekreteri olmuştu. İki-üç kişi vardı. Ruhi abi vardı. Işıklar içinde olsun, Ruhi Erginoğlu. Güleç yüzü ile anımsıyorum onu hep.

Sancar beyi kutlamaya gitmiştim. Sendika ile de ilk tanışmam öyle olmuştu. Yolum o tarafa düştüğünde uğrardım. Bir de (adı galiba) Mehmet amca vardı, iyi çay demlerdi. Sonra, Maltepe’de Akyol Han’a taşındılar. Sakarya ve Balıkesir’den sonra, ışıklar içinde olsun Nevzad Sudi Odyakmaz Yargıtay’a üye seçilerek Ankara’ya gelmişti. Sendikanın karşısında oturuyordu. Cansızoğlu Nakliyat işyerinde ki, Nevzad bey, Sancar bey ve Niyazi beyle buluşmalarımız, sonra bu Akyol Han’a taşınmıştı. Erzurum’da görev yaptığım süre içinde hafta sonları geldiğimde de, mutlaka burada buluşurduk. Bu buluşmalar ve çalışmalar bir kitabın hazırlanmasına ve yayımlanmasına yol açtı. Odyakmaz, Bayazıt ve iş müfettişi olarak üçlü imza ile 80’li yılların ilk yarısında çıkan ortak kitabımız. “Kıdem Tazminatı”.

Bu kitap da, Aşkale Çimento Fabrikası işyerinde gerçeleştirdiğim ve ilginç bulduğum raporum da yer almıştı. Sendikaya üye, Nuh Çimento, Afyon Çimento, Adana Çimento, Ankara Çimento gibi işyerlerinde de, iş müfettişi olarak denetimlerim oldu. Mardin Çimento’ya gidecektik bir gerçkleştiremedik.

Ünye Çimento da bir seminere de katılmıştım. Marmaris’de ve daha sonra başka seminerlerine de katıldım bir kaç kez.

İşyerlerini kapsayan Grup toplu iş sözleşmelerinin bir döneminde, resmi arabuluculuk da yaptım.

Çimento İşveren Dergisis’nin ilk yıllarında, sonra ortalarda, bir süre küçük notlarda olsa yazılarım bu dergide yer aldı.

Sendika, Maltepe faaliyetlerini sürdürürken daire sayısını üçe kadar çıkarıp, çalışanların sayısı da artmağa başlamıştı. Işıklar içinde olsun, Yargıtay’dan emkli olduktan sonra, Mükremin Poyraz bey sendika da Hukuk Müşaviri olmuştu. Sözü sohbeti tatlı bir insandı. Şehnaz Derya gelmişti sekreter olarak, Ruhi beyden sonra muhasebe görevini de yürütmeğe başlamıştı. Sessiz, sakin, gülümseyen yüzü ile incecik bir delikanlı da vardı. Hüsnü Karan, o da çok güzel çay demlerdi. Yanlış anımsamıyırsam babası Mehmet amca rahmetli olunca o işe alınmıştı. Genç yaşta onu da yitirdik. Işıklar içinde olsun.

Sendika’nın bu günlere ulaşmasında ki çizgide, Sancar beyin emeğini yadsıyamayız. Ancak, Yönetim olarak Mesud Erez’i de özellikle belirtmek gerekiyor. Başkanlığı döneminde sendika’nın büyümesi bir yana etkinliği de artmıştır. Maliye bürokrasisinden, politikaya ve parlamentoya geçen Mesut Erez, bir dönem Bakanlık da yapmıştı. Ara dönemde, yani askeri dönemde de görev alması, sanırım biraz Demirel tarafından hoş karşılanmamıştı. Sonra siyaseti de bırakmıştı. Eskişehir Bankası ile ilgili gelişen olaylar ve bankanın kapatılması sonrası gelişmeler, onu biraz kırdı ki, son yıllarını memleketi Kütahya ile Eskişehir’de tamamlamıştı. Ankara’dan, politikadan, sendikal yaşamdan sonra, adeta inzivaya çekilmişti. İyi bir “Devlet Adamı” idi.

90’lı yılların ilk yarısı. 12 Eylül yasası olan, 2821 sayılı Sendikalar Yayası’n da yapılan düznleme ile, sendika yönetimlerinde görev alacak olanlarla ilgili dönem sınırlaması getirilmişti. Sendika yönetcilirinin başında demoklasin kılcı gibi duruyordu, Mesut Erez ve Refik Baydur’un sendika yönetiminde görev almaları sona eriyordu. Seçilen insanlara, yasak getirererek seçilmesini yok saymak demokrasi ile bağdaşır değildi. O zamanki siyasi yönetimde bu görüşü benimsediğinden, bu sınırlamanın kaldırılması ile ligili taslak ve gerekçelerin hazırlanmasın da, dönemin Çalışma Genel Müdürü görevim nedeniyle, çorbada tuzumuz olmuştu. Ve tasarı yasalaştı. Mesut Erez’in başkanılığı devam etmişti. Refik Baydur’un başkanlığı da devam ediyor. Seçiliyorlarsa, bunu engellemek olmaz düşüncem, hala geçerliliğini koruyor.

Mesut Erez beyden sonra da sendika başkanlığını, uzun yıllar yine maliye bürokrasisi kökenli iş adamı Ahmet Eren yürüttü.

Çimento İşveren olarak, sonra Gaziosmanpaşa’da bir yer alındı ve sıfırdan bir bina yapıldı. Konferans Salonu dahil çok güzel bir Sendika merkezi olmuştu. Zaman zaman, Sancar beyle beraber inşaatın seyrine bakmaya da giderdik, sonra çok uğradığım bir yer olmuştur. Hüsnü’den sonra çayları Fikret yapmağa başlamıştı.

Sendika bir okul gibi, bir çok insanın yetişmesine ve akademik kariyer yapmasına da olanak sağlamıştır. Çalışma yaşamına bu açıdan da katlı vermiştir.

Bu süreçde kadro genişlediği gibi, etkinliği ve çalışmaları da ivme kazanıyordu. Işıklar içinde olsun babası da TİSK’de çalışan Burçak Çubukçu, Maltepe’den GOP’a geçen ekipden. Çalışma yaşamına ilişkin bu dönemde yüksek lisans eğitimini de tamamladı. Uzun yıllar çalıştı bu sendikada. Dergi de başlangıçta ve sürdürülmesin de çok emeği olmuştur.

Av. Ertan İren’de uzun yıllar çalıştı, sendika İstanbul’a taşınınca orada da çalıştı, şimdilerde Cam İşverenleri Sendikası’nın genel sekreteri oldu. Çimento’da çalışırken o da hem yüksek lisansını yaptı, hem doktorasını, bu çalışmalar sendika yayınları arasın da yer aldı.

Maltepe de sendika faaliyetini sürdürürken, Ankara Gazi Üniversitesi’n de okuyan genç bir öğrenci de staj için orada çalışmağa başladı. Eğitimi bitince de sendikada uzman olarak işe alındı. O da akademik kariyerini devam ettirdi. Yüksek Lisans ve doktora çalışmalarını tamamladı. Akademik çalışmalarını ve sendikada ki çalışmalarını, iş sağlığı ve güvenliği üzerine yoğunlaştırdı. Bu çalışmaları sendika yayınları arasında yer aldı. Dr. Serdar Şardan. Sendikanın genel sekreterliğini Sancar Bayazıt’tan sonra, şimdi o sürdürüyor.

Sendika bu arada İstanbul da bir yer alarak Yeniköy’e taşındı. Bu taşınmadan sonra, sendikanın yeni yerine bu güne kadar gitmek gerçekleşmedi. Yeni yerini de bir ziyaret emek gerekiyor. Çayları hala Fikret mi yapıyor bakalım.

Sendika’nın elli yıla, bu güne ulaşımında, üyelerden, seçilmişlere elbette emeği geçen bir çok insan var. Ben sendika da çalışan, emeği geçen ve şimdi sendikada olmayanların, ışıklar içinde olsunlar aramızda olmayanların bazılarını aktarmaya çalıştım.

Çalışma yaşamı, iş sağlığı ve güvenliği, sendikal yaşam ve toplu sözleşme düzeni, mesleki eğitim gibi konularda bir dizi yürüttükleri etkinlikleri sürdürüyorlar. Yurt dışında olduğum sürede, ellinci yıl etkinliği iki seminerlerini sonbahar da izleyememiştim. Önce, Esma Sultan’da ki panel ve toplantı, sonra da geçen cuma günü Çırağan’da ki etkinliklere katıldım. Politikacı, yargı temsilcisi, akademisyen, sendikacı, gazeteci, avukat, yönetci bir çok dost tanıdıklarla bir ara da olmak, güzel bir buluşmaydı.

Bu buluşmlar da yeterince değerlendirilemeyen bir de sergi var. Elli yıl değişik açılardan Türkiye’nin gelişimi belgelenmiş. Bu çalışma bütün görselliği ile mutlaka bir albüm olmalı. Bilemiyorum belki yapmışlardır, belki de basılıyordur. Ama bu sergi malzemesi, bu araştırma, sergi ile sona ermemeli. Bitmemeli. Belleğimizi tazelemek için arasıra bakılacak özel bir elli yıl albümü olarak, kalıcı hale getirilmelidir diye düşünüyorum.

Sendikanın, Çimento İşveren Dergisi, yayınını sürdürüyor. Bir çok kitap ve seminer çalışmaları da yayımlandı. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili sektöterel çalışmalar yoğunlukta. Bir çok açıdan, örnek bir işveren sendikası olarak ta değerlendirebiliriz.

Sözü bitirelim, noktayı koyalım.Yarım asırdan sonra, DALYA’ya doğru, başarılar. Emeği geçen ve geçecek olanları da kutlayarak.

_____________

Ankara, 2 Aralık 2014. Salı. [email protected]

1568060cookie-checkÇMİS’nin 50. Yılında, 30 Yılı Aşan Tanıklık

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.