İNGİLTERE'DEN… Erkeklerin sesi

“… Sanırım yalnızlıktan kaynaklı. Yabancı bir ülkede olmak. Yabancı bir dil. Ve arkadaşsızlık. Mesela; Türkiye’deyken daha özgürdük. Arkadaşlarımız vardı. Sevdiklerimiz vardı çevremizde. Bir köyde yaşıyorduk. Ağaçlar, yeşillik… Buraya geldik arkadaşlarımız yok… Kimsemiz yok. Yerine yabancı bir dil var… Ağabeyim İngilizce öğrenmeyi çok istedi. Çok çaba gösterdi öğrenebilmek için. En iyi eğitimi almak için bir sürü okul değiştirdi. Ama geldiğimizde ekonomik durumumuzda pek  iyi değildi. Bazen okula gidemiyordu. Çünkü otobüs ücretini ödeyecek parası yoktu cebinde. Değişik bir ülke. Değişik bir dil. Ekonomik şartlar da etkiledi onu. Sonra hasta oldu.  Onun hastalığının sebebi bunlar…”

Bu sözler, Derman’ın ruh sağlığı araştırmasına katılan bir gencin ruh sağlığı bozulmuş olan ağabeyi için sarf ettiği sözler. Derman’ın Hackney belediyesi sınırları içinde yaşayan Türk, Kürt ve Kıbrıslı Türk erkeklerin ruh sağlığını inceleyen akademik raporunda yer verilmiş bu sözlere. Raporun sonuçları kısa bir süre önce yayımlandı.  Voice of Men” yani “Erkeklerin sesi” başlığını taşıyan araştırmada, toplumumuzun içinde bulunduğu psikolojik durumu gösteren önemli bulgular var. Belki de “Erkeklerin çığlığı” demek daha doğru olacak bu rapora.  Evet bu güne kadar sesini duyuramayan, toplumsal tabular ve önyargılar nedeniyle hep sorunlarını içine atan ve bastıran erkeklerin çığlığı niteliğinde bir rapor. Raporda dikkatimi çeken bazı bulguları paylaşmak istedim sizlerle:
‘Kendiniz, bir akrabanız veya bir tanıdığınız ruh sağlığı sorunu yaşıyor  mu” sorusuna ankete katılanların yüzde 76’sı ‘evet’ şeklinde yanıt verirken, yüzde 94’ü kendisinin, herhangi bir akrabasının veya bir tanıdıklarının ruh sağlığı konusunda geçmişte yardım aldığını kaydediyor.
Araştırmada ortaya çıkan ruh sağlığı sorunları arasında depresyon yüzde 49’la en popüler sorun olurken, yüzde 23 uykusuzluk sorunu, yüzde 12 kaygı, yüzde 11 panik atak, yüzde 16 yalnızlık, yüzde 6 ise şizofreni yaşadığını kaydediyor. Raporda bazı öne çıkan başlıklar arasında göçmenlik, kültür şoku, kimlik çatışması, bilgi yetersizliği, dil engeli dikkat çekerken, gençlerde göçmenlik sonrası yaşanan sorunlarla bağlantılı olarak da uyuşturucu bağımlılığı ve mafya benzeri organizasyonlara katılma var.

Hizmetlerden habersiziz!

Türk, Kürt ve Kıbrıslı Türk göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin başında olan Hackney’de değerlendirmeye alınan 100 gösterge arasında yüzde 81’inin Hackney’de ruh sağlığı alanında verilen hizmetlerden habersiz olması ise diğer dikkati çeken sonuçlar arasında. Ankete katılanların yüzde 58’i hizmetlere ulaşmada yaşanan sorunlarla ilgili soruyu yanıtsız bırakırken, yine yüzde 7’si ise dil sorunu yüzünden hizmetlere ulaşamadığını belirtiyor. 

Kurumlara güven yok

Ruh sağlığı yaşayanlardan  yüzde 31’ı ilaç ile tedavi, yüzde 30’u konuşma ile terapi yöntemini kullanırken, ankete katılanların yüzde 42’si servis veren kurumlara güvenmediğini söylüyor. 
Katılımcılar ruh sağlığını olumsuz etkileyen faktörler arasında sığınma sürecinde yaşanan bürokratik sorunları özellikle de ‘oturum’ ile ilgili durumları ve  kültür çatışmasını gösterdi.  Araştırmaya katılanlar arasında yeni gelenlerde, bürokratik durumdan kaynaklı psikolojik sorunlar ortaya çıkarken, oturum sorununu halleden göçmenlerde ise daha çok göçmenlik sonrası adaptasyon, kimlik ve  ve kültürel çatışma sorunu yaşanıyor. 
 
Sonuç ve öneriler

Derman raporun sonuç ve öneriler bölümünde temel noktalar şu şekilde sıralanıyor: Türkçe konuşan erkek terapist ve ruh sağlığı çalışanlarının sayısının arttırılması, 24 saat  hizmet veren etkili ve hızlı çalışan bir yardım hattı, ücretsiz İngilizce kursları, gençler için daha fazla sosyal faaliyet olanakları, 2010 yılına kadar bu alanda hizmet veren kurumlar arasında ilişkilerin geliştirilmesi, kültürel farklılıkların farkında olan bir ruh sağlığı servisi sağlamak, ruh sağlığı hizmetlerini daha kaliteli hale getirmek, servis kullanıcılarının memnuniyet oranını arttırmak, bu alanda çalışanlara daha fazla meslek içi eğitim vermek, toplumdaki ruh sağlığı bilincini yükseltmek ve önleyici programları geliştirmek.
 
Derman’ın sağlık alanında verdiği hizmetler tüm kurumlara örnek teşkil etmeli. Özellikle son dönemlerde erkekler arasında artan intihar olaylarını da göz önünde bulundurduğumuz da Derman’ın bu ve benzeri çalışmalarının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Bunlar mutlaka desteklenmeli. Bir diğer üzerinde durulması gereken husus ise, toplumumuzda akıl hastalıklarına ve ruhsal sorunlara ilişkin ön yargılarla ilgili. Bu ön yargılar çoğu kez insanlarımızın tedaviye başlamalarına ya engel oluyor ya da tedaviyi ciddi ölçüde geciktiriyor. Bu durum sadece eğitim düzeyi düşük olan ve kırsal kesimden gelen kişilerde değil, eğitim düzeyi yüksek kişilerde ve kentsel alanda gelenlerde de yaşanabiliyor. Çünkü Türk, Kürt, Kıbrıslı Türk fark etmiyor, sonuçta sahip olduğumuz “maço” kültürünün bir sonucu olarak, özellikle de erkekler arasında “deli” damgası yeme korkusu tedavi olanaklarını kısıtlıyor ve engelliyor.
Ama geç mi kaldık? Bence hayır. Ne olursa olsun hala vaktimiz var. Ben hala umutluyum.  Özellikle de Derman gibi özveriyle çalışan kurumlarımız bulundukça ve iyi niyetli insanlarımız oldukça ben bu tabuların aşılabileceğine ve daha sağlıklı bir topluma kavuşma şansımız olduğuna inanıyorum.

650260cookie-checkİNGİLTERE'DEN… Erkeklerin sesi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.