‘Çocuğa şiddet, çok yaygın’

– Çocuk istismarı nedir, hangi durumlarda çocuk istismarı ve ihmaliyle karşı karşıya gelmiş oluruz? Kaç tip istismar vardır?
– Çocuk istismarı ve ihmali kavramı tarihsel bağlamda ve kültürler arasında farklılıklar göstermektedir. Tarihsel olarak çocukların sahip olunan bir maldan bugün hak ve özgürlüklere sahip bireyler olarak kabul edilmelerine doğru bir süreç göze çarpmaktadır.


Dünya Sağlık Örgütü’nün geniş kapsamlı tanımına göre; çocuğun sağlığını, fiziksel gelişimini, psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen bir yetişkin, toplumu veya ülkesi tarafından, bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlar çocuk istismarı olarak kabul edilir. Bu tanım, çocuğun istismar olarak algılamadığı veya yetişkinin de istismar olarak kabul etmediği eylemleri de kapsamaktadır.


18 yaş grubundaki çocuğun kendisine bakmakla yükümlü kişi veya kişiler tarafından zarar verici olan, kaza dışı ve önlenebilir, çocuğun fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini engelleyen, gerçekleştiği toplumun kültür değerleri dışında kalan ve uzmanlar tarafından istismar kabul edilen bir davranışa maruz kalması çocuk istismarı ve/veya ihmalidir.


İstismar ebeveynin veya çocuğa bakmakla yükümlü kişinin aktif eylemleri/yaptıkları sonucunda çocuğun hasar görmesidir, ihmalde ise ebeveynin yapmayı ihmal ettikleri (pasif eylemler neticesinde çocukta örselenme görülür. İstismar, fiziksel, cinsel, duygusal olarak 3 tipte incelenir, ihmal ise, çocuğun bakımı ve gözetiminde, fiziksel ihtiyaçları (beslenme, barınma, giyim, hijyen), sağlık ihtiyaçları (aşılar, tedaviler), zihinsel/duygusal ihtiyaçlarının (eğitimin sağlanması ve takibi, sevilme, güvenilme, takdir edilme) sağlanmasında ebeveynin pasif kalması, gerekenleri yapmaması söz konusudur. Tabii, ihmal biraz daha zor tespit edilebilecek bir konu, ebeveynin var olanı mı vermediği, yoksa olmayanı mı veremediği önemli bir ayrım, ki ikinci durumda aslında sorumluluk ebeveynden çok devletin olmalıdır.”


– Toplumun çocuk istismarına karşı kayıtsız olduğuna dair bir kanı var, sizce bunun nedeni nedir?
– Sosyo-kültürel ve ekonomik hareketliliğe sahip ülkelerde istismar ve ihmal prevalansının artışı dikkat çekicidir. Türkiye de ekonomik hareketliliği yüksek, genç bir nüfusa sahiptir. Kültürel değerler bağlamında çocuk olgusu ve çocuk haklarını değerlendiren bir araştırmada, toplumumuzda çocuğa verilen değerin yüksekliğiyle beraber, fiziksel ceza uygulanmasının yaygınlığına dikkat çekilmiştir.


Türk ailesinin çocuk yetiştirme pratikleri genellikle ataerkil otoriteye dayanan, kısıtlayıcı ve aşırı koruyucu tutumlar içermekte, çocuktan beklenti olarak da saygılı olma, boyun eğicilik, uysallık ve kurallara uygun hareket etme davranışları gözlemlenmektedir. Öte yandan, Batı toplumlarında görülenden farklı olarak, sevgi gösterme ve otoriter davranışların bir arada ve bağımsız eksenler olarak var olabildiği ortaya konmuştur. Bu bağlamda Türk toplumunda çocuğa gösterilen sevgi ve şefkatin yanı sıra fiziksel cezaların yaygınlığı dikkat çekicidir. Bununla beraber, duygusal kontrol yöntemleri (utandırma, ayıplama) de disiplin aracı olarak kullanılır. Duygusal ve fiziksel istismar,  belki adli bir vaka haline dönüşmediği sürece istismar olarak farkına bile varılmayan bir olgudur, ancak cinsel istismar veya ağır fiziksel istismar söz konusu olduğunda toplumda ciddi infial yaşandığını da görmekteyiz. Toplumun duyarsız olduğunu düşünmüyorum, sadece nelerin istismar kapsamına girdiği konusunda belki sınırlar ancak ağır vakaları içine alabilecek şekilde.


– Çocuk istismarı konusunda ön planda olan cinsel istismar konusudur. Buna rağmen bu konuda da toplumuzun kayıtsız olduğu gözleniyor. Bunun nedenleri nelerdir? Bu tür istismarlar gizleniyor mu? Yoksa bu suskunluğun nedeni bilgisizlik mi?
– Toplumun kesinlikle kayıtsız olduğunu düşünmüyorum. Ortaya çıkan vakalar için ciddi bir öfke ve kaygı uyanır toplumda. Ancak cinsel istismar, veya yetişkinlere karşı işlenen cinsel suçların pek azından haberdar oluruz. Mağdurlar olayı yıllarca saklayabilirler. Burada çok karmaşık çeşitli dinamikler söz konusudur. Mağdur, kendinde sorumluluk arar,’ben ne yaptım da başıma bu geldi, neden ben, kesin benim yaptığım bir şey…’diye sorgulama sürer gider, ağır bir suçluluk duygusu ve utanç içinde yaşanır, bu süreç yıllar sürebilir. Çok çeşitli ilişkisel, duygusal, cinsel sorunlarla karşı karşıya kalınabilir. Özellikle aile içinde yaşandığında, faili koruma arzusu (fail hem sevilen, hem de zarar veren kişidir), aile birliğine zarar vermekten kaçınma (açıklarsam, aile dağılır) gibi düşüncelerle de istismar saklanır. Burada da görülen, çocuğun içine düştüğü baş edilmesi çok zor çelişkili/çatışmalı duygular ile tekrar tamiri oldukça güç olan temel güven duygusunun zarar görmesidir.


– Çocuklara cinsel istismar derken sokakta yaşayan çocuklara yapılan cinsel ve fiziksel istismar olduğu kadar ailelerde de yaşanan istismar söz konusu. Ensest konusunda Türkiye ne durumda sizce? Dedesinden, amcasından hatta hatta babasından cinsel taciz gören, tecavüze uğrayan çocuklar var. Bu çocukların kız ve erkek olabiliyor.
– Kesinlikle, cinsel istismar mağdurları kızlar olabileceği gibi erkekler de olabilir. Ancak, erkeklerin mağduriyetlerini açıklamaları, hatta kendi içlerinde kabullenmeleri daha zor. Zira, erkekler de bir de işin içine toplumsal cinsiyet kimliğinin, erkeklik rolünün sarsılması devreye giriyor. ‘Yeterince erkek değil miyim de bu başıma geldi’, veya ‘ben şimdi eşcinsel mi oldum?’, sorgulaması, toplumun bakışı ve etiketlemesi de erkek mağdurların mağduriyetlerini öğrenmemize engel olan kaçınma nedenleri arasındadır.


Ensest de bir önceki soruda da belirtmiş olduğum gibi durum daha da karışık hal alır. Aile içinde yaşandığında, bir yabancının bir kerelik, ani gelişen bir saldırısından ya da girişiminden çok daha farklı bir süreç görülür, ve hatta daha da travmatik olduğunu düşünmekteyiz. İçinde tehdit ve kandırmacanın da yer aldığı, çocuğun da işbirlikçi kılındığı, gizleme ile yıllarca devam eden bir süreç söz konusudur. Hem de çocuğu örseleyen kişi belki de en çok sevdiği, ilgisini en çok aradığı kişidir. Bu durumda çocuk için içinden çıkılmaz bir duygusal çatışma ortaya çıkar. Faili koruma biraz da bundandır.”


– Olgun yaştaki erkeklerin 9-10 yaşlarında kız çocuklarıyla para karşılığı ilişkiye girdiğine dair haberler çıkıyor medyada. Yine okul çıkışında çocuklara cinsel tacizde bulunanlarla ilgili haberler duyuyoruz. Çocukları nasıl koruma altına alabiliriz. Bazen aileler çocuklarını istismar edebiliyor çünkü. Çocukla ilgili koruyucu ve destekleyici tedbirler nelerdir?
– Gerçekten de çocukların cinsel sömürü aracı olarak kullanılması son 10 yılda korkunç boyutlara ulaştı. Çocukların pornografide kullanılması ve buna olan ilgi, giderek bazı kişilerde  çocuklarında cinsel nesne olarak algılanmasına neden olabiliyor, ki bu çok tehlikeli bir durum. Bunun dışında tabii ki bir cinsel sapkınlık olarak pedofili dediğimiz, cinsel uyarım ve doyumun ancak ergenlik öncesi bir çocukla yaşanabildiği bir psikiyatrik bozukluk var. Bu kişiler gerçekten ciddi biçimde hasta ve tedavisi de maalesef imkansıza yakın, çok zor…bu kişilerin bir şeylerin etkisinde kalarak, pornografiden dolayı, veya cinsel açlıktan çocuklara yöneldiklerini söylemek mümkün değil, bu kişilerde temel olarak cinsellik nesnesi çocuklar…


– Çocukları nasıl koruruz?
– Ebeveyn olarak veya çocuktan sorumlu büyükler olarak benim gördüğüm, araştırmalarımızdan da çıkan önemli bir nokta, gözetim. Çocuğun, saat kaçta nerede olduğu, kimlerle olduğu, eve gelip gelmediği, bunlar bilinmeli. Özellikle cinsel istismarda fail genellikle pek de ebeveynin takip etmediği çocukları seçiyor. Büyükleri tarafından takip edildiği, izlendiği belli bir olması caydırıcı olabilir. Bir de gözetime sahip olmayan çocuklar, genellikle ilgilenilmeyen umursanmayan çocuklar, bu çocuklar özellikle dışarıdan gelecek ilgiye, görülmeye, beğenilmeye çok ihtiyaç duyuyorlar. Bu durumda diğer insanların her türlü yaklaşımına ilgi almak için açık hale gelebiliyorlar. Tabii ki kastım, zaptiye gibi çocuğun hayatını ele geçirmek değil, gizlilik her zaman mümkün, çocuğu mercek altına alıyoruz, sadece ulaşabileceğimiz bir mesafede duruyoruz.


Son olarak da çocuklarımızı cinsel istismar konusunda bilgilendirmek ve uyarmak lazım. Öncelikle çocuk sizinle her şeyi ama her şeyi konuşabileceğini bilmeli. Bu sadece istismar için değil, ilişkide genel olarak şöyle bir prensip olmalı aslında ‘kötü bir şey yaşarsan, bir derdin olursa, en önce ve mutlaka benimle konuş, ne olursa olsun asla sana kızmam böyle bir durumda, bir derdin olduğunda sana dünyada en fazla yardım edebilecek kişi benim’. Bu birinci kısım. İkinci kısımda da, yine cinsellikle ilgili soruların başladığı yaşlardan itibaren, çocuğun kendi kelimeleri ile şöyle bir mesaj verilmesi uygundur, örn.,  ‘Vücudumuzun özel bölgeleri var, bunlar denize girerken örttüğümüz yerler, kimseye gösterilmez, kimsenin bakmasına dokunmasına izin verme, kimseninkine de bakılmaz dokunulmaz’. Böyle konulardan normalde kaçınıyoruz. Halbuki, kimseden bir şey alma, yeme, kim i demeden kapıyı açma, kibritle, çakmakla oynama diye devam eden bir genel uyarılar silsilesi hemen her ailede var, bu konuda işte bu uyarılar listesine eklenmeli. Bu gerçekten koruyucu bir mesaj. Tabii yine burada, aslında bir kural, prensip koyarken onu yine değerlerimizle ilişkilendirmemiz gerekir. Yani ailede çıplaklığın ve mahremiyetin ölçüsü de önemli bu konuda, modernlik adına, ayar kaçabiliyor bazen. Yani tamam çıplaklık, doğallık, cinselliğinden utanmasın, ama kendini korumayı ve sakınmayı da çocuk büyüklerinden öğrenecek. Belli bir yaştan itibaren giyinip soyunurken, banyo yaparken kapı kapanmalı mesela.”   


– Çocuğun istismara uğraması durumunda hangi kuruma kimler başvurabilir?
– Yeni TCK ile artık bir suçun işlendiğinden haberdar olan herkesin bildirim yükümlülüğü var, bu çok önemli. Genelde aile içi meselere kimse karışmak istemiyor, ailenin mahremiyetine müdahale gibi anlaşılıyor. Artık, şiddetten haberdar olan herkes, en yakın karakola bildirimde bulunabilir. Karakol dışında, savcılığa giderek, doğrudan savcıya suç duyurusunda bulunabilirsiniz.


– Çocuk pornografisi ve çocuk fuhuşu nedir? Bunlar da çocuk istismarlarından ikisi? Bunlar ülkemizde yaygın mıdır?
– Çocuk ponografisi, daha öncede söylediğim gibi giderek büyüyen bir problem. Çocukların pornografide kullanılması ve çocukların seks işçisi olarak çalıştırılmaları, cinsel istismarın bir türü. Çocukları pornografik malzeme üretiminde kullananlar kadar, gidip bu filmleri fotoğrafları alanlar, bilgisayarlarına indirenler de suçlu. Geçtiğimiz hafta sanırım uluslar arası çapta bir operasyon yaptı emniyet, internet ortamındaki sitelerin  kullanıcıları arasında Türklerin oranı dörtte bir gibi bir şey, çok korkutucu tabii. Çok sıkı tedbirler alınıyor, bir de insanların gerçekten, bu filmleri tek başlarına oturup bilgisayarlarında izlemenin bile istismarın parçası olmak olduğunu bilmeleri lazım.


– Cinsel istismara uğrayan çocuğun ileride cinsel sağlığı olumsuz etkilenecektir. Aileler bu konuda çok bilinçli olmadığı için ne tür bir yapılanmanın içine girilmeli?
– Çocuğun rehabilitasyonu da aslında devletin sorumluluğunda. Yani çocukta herhangi bir belirti olsun olmasın, mutlaka bir uzman değerlendirmesin geçmeli ve yuardım sağlanmalı. Üniversite hastanelerinin çocuk psikiyatrisi bölümlerinin konu hakkında bilinçli olduklarını düşünüyorum. Özel yardım almak isteyenler için de çocuk psikoterapistleri ve psikiyatrlarına baş vurulabilir.


– BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin çocuk ihmali ve istismarının önlenmesine yönelik getirdiği düzenlemeler nelerdir?
– Çocuk hakları ve özgürlükleri TC’nin de taraf devlet olduğu, Birleşmiş Milletler tarafından 1989’da kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile düzenlenmiştir. Milletler arası hukuktan doğan yükümlülükler nedeniyle, TC’nin de taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin maddeleri çocuk istismarı ve ihmali konusunda düzenleyici olarak kabul edilmektedir.


Sözleşmede, çocukların sömürü ve ihmalden korunmasına ilişkin, Md 19, 32, 33, 34, 35, ve 36 ‘da öngörülen düzenlemede çocuk istismarı ve ihmalinin kapsamı belirlenmiştir:


Madde 39 ile de, şiddete maruz kalmış çocukların rehabilitasyonu görevi devletin sorumluluk çerçevesine dahil edilmiştir. Silahlı çatışma mağduru olan çocukların bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunmaları, toplumla bütünleşmelerinin sağlanması için devletlerin gerekli tedbirleri almaları ön görülmektedir. Taraf devletlerin, silahlı çatışma, işkence, ihmal, kötü muamele ve sömürü mağduru çocukların sağlıklarına kavuşturulmaları sorumluluğunu üstlenmeleri ön görülmüştür.


Çocuğun fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki gelişiminde optimal koşulların düzenlenmesi görevi, aile kadar toplumun ve devletin de yüklendiği sorumluluğun çerçevesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi ile belirlenmiş ve güvence altına alınmıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğun insan hakları ve çocuklara özgü temel ihtiyaçlara dair bazı standardlar getirilmiştir. Çocuğun istismar ve ihmalden korunması, çocuğun gelişiminde optimal koşulların sağlanması için temel bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır. 


Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre 18 yaşın altındaki her birey çocuk olarak kabul edilmektedir. Yukarıda bahsi geçen maddelerle de çocukların sömürü ve kötü muameleden korunmalarının gereği ve sömürü ile kötü muamelenin şartları belirtilmiştir.”


– Peki bizde çocukla ilgili istismar ve ihmal konularında ulusal düzenlemeler ve ilgili kanunlar nelerdir?
– Çocuk koruma kanunu, zemini TCK, TMK ve Uluslararası Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’dir. Çocukların yargılanmasından, mağdur çocuklar için hangi tedbirlerin alınacağına kadar çok detaylı düzenlemeler içerir. Farklı tedbirler var, yani ilk akla gelen en son oluyor, çocuğun aileden alınarak kuruma yerleştirilmesi. O noktaya gelene kadar mümkün olduğunca çocuğun aile veya yakınları tarafından bakılırken, devlet tarafından aileye gereken desteğin sağlanması söz konusu.”


– Dayak suç mudur? Yaptırımı var mıdır?
– Dayak suçtur. Aile efradına kötü muamele olarak görünür. Yasal işlem için biraz daha tıbbi olarak belirlenebilir bir şiddet derecesinden söz ediyoruz. Ancak sürekli olarak iytiş kakış dayak, fiziksel olarak izi kalmasa bile çocukta çok derin duygusal etkiler bırakır. Bir yandan da kaba dayak ülkemizde o kadar olağan görünüyor ki, birçok aile tarafından, norm dışı algılanmıyor. Yani ne çocuk ne aile olmaması gereken bir durum olduğunun farkında olmayabiliyor.


– Biraz daha detaya girersek, ben Uluslararası Türkçe Olimpiyatı’nda okuduğu İstiklal Marşı ile binlerce kişiyi ağlatan dört yaşındaki Suğra Bal’ın istismar edildiğini düşünüyorum. Bu konuda sizin düşünceleriniz nelerdir?
– Neyin istismar olduğu toplumsal pratiklerle, normlarla da ilişkili. Bir taraftan bu yaşta bir çocuğun bu kadar uzun bir eseri ezberlemesi kapasitesinin üzerinde görünüyor. Öte yandan aldığı takdir ve beğeni onu tabii ki teşvik ediyor. İstismar diyemem, durumun özelliklerini bilmiyoruz. Ama aile tarafından yönlendirilirken, bu yönlendirmenin ne şekilde yapılmış olduğuna bağlı olarak durum değişir.


– Yine detaya girersek, aynı zamanda çocukların reklamlarda, filmlerde, medyada vs gibi yerlerde kullanılmasında da çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. Reklamcı gözüyle çocuk bir tüketici yani geniş bir pazar, hem de reklamda yer alan çekici bir öğe. Bu yüzden çocukların, kar amaçlı ve yetişkinler için tasarlanmış reklam ve benzeri etkinliklerin kötü etkilerinden korunması şart. Bunun için neler önerilebilir?
– Çocukların reklamlarda, dizilerde oynaması da belki ekonomik sömürü veya duygusal istismar olarak değerlendirilebilir duruma göre. Sonuçta çalışma koşulları ağır, çocuktan kimi zaman gücünün ve kapasitesinin üstünde, yaşıyla orantısız sorumluluklar üstlenmesi mümkün, ailenin çocuğu ekonomik getiri olarak görmesi tehlikesi var. Genel geçer bir ifade kullanmıyorum, ama her zaman olayın istismara dönüşme ihtimali var.


Çocukların tüketime özendirilecek bir kitle olarak görülerek, onları hedef alan reklamların yapılması da ayrı bir konu, burada da karar verme mekanizması, kişiliği tam oluşmamış kişilerin etki altında bırakılması söz konusu. Tam olarak istismar diyemesem de, zalimce bulduğumu söylemeliyim.”


FOTOĞRAF: Dr.Aslı Akdaş, Klinik Psikolog, Adli Bilimler Doktoru, Doğuş Üniversitesi, Psikoloji Bölümü.


DİĞER AYAKÜSTÜ SOHBETLER:


– İran PKK’yi neden bombalıyor?
– Serdar Denktaş: Mal mülk davaları en zor sorun
– ‘Kıbrıs’ta kısa dönemde çözüm olmaz’
– Tayvanlı yazardan ‘Sıcak bir öpücük’
– Kavakçı: Başörtü, dini bir mesele
– Perinçek: MHP tabanını dışlayarak solculuk yapılmaz!
– ‘Tek dileğim iki dengeli bir dünya…’
– ‘Beni en çok korkutan: Google’
– ‘Sorunumuz Yahudiler’le değil, siyonizmle’
– O bir ‘peynir avcısı’
– ‘Çernobil’den ders çıkarmadık’
– Bir kültür taşıyıcısı: Aydın Çukurova…
– Afşar Timuçin ile insana dair ne varsa…
– 12 Eylül iddianamesine ne oldu?
– Akın Birdal: Evren yargılanmalı!
– Hitler ile söyleşi…
– ‘Baş örtüsünü ilk kez Sumerliler taktı’
– ‘Türk solu titreyip kendine gelmeli’ 
– ‘Hepten pusulasız olmadığımız kanaatindeyim…’
– ‘Siyasi güç, her zaman kendi hukukunu yaratır’
– ABD işdünyasında çöküş
– ‘ABD Anayasası Patara’dan’
– Çocuklar öldürülmesin!
‘- ‘Bir Gün Mutlaka’
– ‘Derin devlet sorunları çözmek istemiyor’
– Kaş’taki gözyaşı
– ‘Son 15 yılda bilinçte sıçradık’
– Piref. H. Ökkeş ile ‘dörtköşe’ sohbet…
– Sorgun Ormanı’nı kurtaralım
– Devrim Bize Yakışırdı!
– G-8 protestosundan gözlemler…
-Başkaların hayalleri…
– Hurafeler gölgesinde Gelibolu…
Çokuluslu tekellere karşı ‘Adil Ticaret’
– Kuzey çikolata, Güney ekmek derdinde
– Fokları, katliamdan kurtaralım!
– Nükleer denemelerin faturası: Doğal felaketler
-Türkiye’de de nükleer silah istemiyoruz!
– Çocuk işçiler
– İsrail dünyanın 6’ncı büyük nükleer silahına sahip!
– Faşizm neden Almanya’da kök saldı? 
– Demirel davasında tekelci medya da suçludur


 

730250cookie-check‘Çocuğa şiddet, çok yaygın’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.