Sessiz sedasız…

Meclis koridorları, yine telaşlı günlerini yaşıyor, bazıları için tarihi günler, bazıları için olağan günler. Fakat, meclis koridorlarında dolaşanların çoğunun haberi olmadan bazı yasal düzenlemeler meclise ulaşmakta ve mecliste dinlemeden / anlamadan el kaldırma ile sonlanan yasal düzenlemeler olmaktadır. Meclis, vekillere emanet edilmiş, vatan millete!

Bugünlerde tartışılan konuların içinde, millet tanımı üzerindedir. Millet kimdir, ne anlatmaktadır, kimler temsil eder vs. vs. … diye uzanan bir çok soru sorulmakta ve ekranlar karşısında bazıları da kavga etmektedirler. Millet diye kabul edilen çoğunluk ise, sessizce bu kavgaları ekranlar aracılığı ile izlemekte ve kendisince yorum yapmakta, bazıları da homurdanmaktadır. Ne vekil duyar bu homurdanmayı, ne de milletin çoğunluğu. Günlük yaşam kavgası içinde, bir balon gibi gökyüzüne çıkar sonra yok olur gider. Köylü toplumda yaşasaydık, saman alevi gibi derdik!

Gıda mühendislerinden yeni düzenlemeler ile ilgili mailler alıyorum. Üretim yapan yerlerin bazılarından gıda mühendisi bulundurma zorunluluğu ortadan kalkıyor! Günümüzde nasıl olsa her kes gıda mühendisi, gıdanın nerede, nasıl ve hangi koşullarda üretileceğine piyasa koşulları ve parası olanın inisiyatifi belirliyor. Bir de diplomalı birilerini işin içine karıştırdın mı, maliyeti yükseliyor! Halkımızın daha ucuz gıda tüketebilmesi için bazı çalışanların ortadan kaldırılması gereklidir! Diye düşünmüş bazı vekiller ve önerge vermişler meclise… Bize düşün ise, yasalar çıktıktan ve yürürlüğe girdikten sonra homurdanmaktır! Homurdanan seçmenini çok sever idare eden vekiller!

Gıda mühendisleri işini kaybedecekmiş, diplomalı işsizler ordusu içine gıda mühendislerinin de sayısal olarak katkı sunacakmış gibi sorular elbette sorulmaz, nasıl olsa diğer diplomalılar ne yapıyorsa gıda mühendisleri de onu yapacaklardır! Başka alanlarda iş arayacaklardır, eğer şanslılarsa ilaç firmaları için pazarlamacılık görevi yapacaklardır! Üniversiteleri meslek yüksek okuluna dönderenler, sınavların gerekliliğini savunuyorlar. İşe girmek için yapılan sınavların neden gerekliliğini millete anlatıyorlar! Millet elbette önüne ne gelirse kabul ediyor, en iyi kazığı kim atarı seçip, onu seçme peşinde koşuyor! Çünkü millet acıların çocuğudur ve acılar içinde yaşamaya alışmışken, refah gibi anlamsız şeyler ile uğraşmasının da anlamı yoktur… Her koyun kendi bacağından asıldığına göre, millet içindeki bireyler kendisini kurtarma peşindedirler. Her birey kendisini kurtardığına ve kurtaracağına inandığı için öyle davranıyorlar. Onlar bildiklerinden değil aslında, o şekilde eğitim verildiği için doğru kabul ediyorlar. Dile kolay 30 yıl olmuş, 30 yıl aynı nakarat söylene söylenen doğru olmuş yanlışlıklar.

Gıda mühendisleri; “uyanın bu iş bizim mesleğimizin kağıt üzerinde kalacağı bir yasal düzenlemedir, bizim kontrolümüz altında dahi insan sağlığına aykırı üretim yapanlar, bir de bizim hepten kontrol dışımıza düştüğünde neler olabileceğini hayal bile edemiyoruz. Bize sahip çıkmanızı istemiyoruz ama sağlığınıza sahip çıkın!” diye haykırmaktalar.

Sağlığımıza sahip çıkmak mı, ne kadar uzak bir kelime değil mi? GDO’lu ürünleri, seralarda yetişen zamansız sebze ve meyveleri, çekirdeği olmayan meyveleri yemeğe alıştık! Organik diye kandırmaca pazarlar kuruldu, organik ve doğal olduğu söylenen gıda ürünlerini pahalı alır olduk! Her şeye alıştık! Dünyanın global olduğunu unuttuk, Çernobillin etkisinin bu gök kubbe altında her alan için etkileyeceğini düşünmedik! Buzların erimesini buzul ülkesinin insanın sorunu olarak gördük! Biz kendi bacağımızı kurtarma telaşına düştük, çocuğumuzun geleceği için dershanelere inanılmaz paralar ödedik, sınavlara giriş için harçlar ödedik, inanılmazı başarmak için dünyadan elimiz eteğimizi çektik, hedefimize kilitlendik. Öğrenmedik, var olan yolu gözümüz kapalı geçmek için bir birimizle kıyasıya yarışır hale geldik! Üzerime kimin kırbacının geldiğini düşünmedik, bir gelelim dedik hedefe, hedefe odaklandık, hedef yolu üzerinde bir çok dostumuzu kanser hastalığına, başka hastalıkların pençesine attığımızı düşünmedik… Hedefimize ulaşmak için dostlukları yok saydık, önümüze ne engel çıktıysa onu yıkıp yok etmek için her şey yaptık! Alternatiflerin var olduğunu düşünmedik, önümüze çıkan kapalı kapıyı omuzladık, kırmak için uğraştık, bazılarını kırdık, bazılarının önünde hala umutsuzca omuz vuruyor duruyoruz… Biz doğuluyuz, düşünmeyiz başka kapıların olacağını, önüne gelip durduğumuz kapıyı ya açıp geçeriz, ya da ömür boyu orada bekleriz!

Gıda mühendislerin elinden çalışma alanları alınıyor, onların çalışma alanı kısıtlanıyorsa, bizim sağlık için güvencelerimizin de daha da azaldığı anlamına geliyor. Kontrol dışına düşecek olan üretim alanlardan, daha çok kar elde etmek için sağlığımızın hangi alanı ile oynayacaklarını kim bilebilir, kim söyleyebilir?

Gıda mühendislerinin yaptığı açıklamaya kulaklarımızı kabartalım, kulaklarımızı kabartmıyorsak eğer, yarın başımıza gelecek her hangi bir hastalıktan, zehirlenmekten, sorumlu aramayalım, çünkü var olan piyasa; daha çok para kazanmak için her yolu mubah görüyor ve denetim dışına çıkmaya çalışıyor. Gıda üretim alanlarının denetim altından çıkıp ve kontrol dışı üretimin yapılacağı alanlar olmasını istiyorsak sessiz kalalım derim! Millet olarak sessiz kalmaya alışmadık mı? Kitlesel olarak kanser olmaya alışmıyor muyuz? Kitlesel salgınlıklarda düşünmeden para harcamıyor muyuz? Verimlilik piyasa için şart! Verimliğin anlamı daha çok para kazanmaktır! Diğer alanlarda verimlilik istemek demek, sosyal devleti istemek demektir ki, günümüz normları için çağ dışıdır! Çağa uyum sağlıyoruz! Çağın tanımlamaları içinde yaşamaya alışıyoruz! Sessiz kaldığımız sürece, yok olacağız!


—————————————
http://cemoezkan.blogcu.com

1586170cookie-checkSessiz sedasız…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.