‘Türk solu titreyip kendine gelmeli’

Fikret Başkaya, Londra’da Tohum Kültür Merkezi’nde “AB veTürkiye” başlıklı bir konferans verdi. Londra’da yaşayan sosyalistlerin oluşturduğu “Londra Sohbet’in konuğu olarak da 16 Ocak günü Z Bar da sohbet toplantısı yaptı. Başkaya’nın sohbet diliyle anlattıklarını aynen aktarıyoruz…


– Irak’ın işgali bazı Kürtler tarafından kurtarıcı olarak görülüyor. Bazıları da işgalci emperyalist olarak mücadele edilmesi gerektiğine inanıyor. Türkiye’deki sol çevrelerce Irak’ın durumu nasıl algılanıyor?


– Bir kere Kürtler düzeyinde Kürtler’in hemen hemen bütkün fraksiyonu PKK de başlarda olmak üzere Irak’taki oluşumu gayet olumlu olarak görüyorlar. Bir defa Kürtler’in eline bir fırsat çıktığını ve arada bir bağımsız oluşumun gerçekleştirilmekte olduğunu düşünüyorlar… Türk kesimine gelince… Sol fraksiyonlar Irak’taki emperyalist gücün işgali olarak görüyor ve suçlayıcı bakıyor. Fakat net olarak da bu yansımıyor. Türk solunda Ortadoğu’daki temel meselelerde görüşü olmamıştır. Örneğin, Ermeni, Kıbrıs ve Kürt sorunundaki tavrı net değildir.Fakat radikal freksiyonların tavrı olumsuzlama şeklindedir. Onun dışındaki “resmi” ya da “‘seçim solu’ ne denirse resmi politikanın dışında söylemleri bile yok… Biliyorsunuz bu Barzani ve Talabani, bence tamamiyle siyonistler ve ABD’lilerin onlara sundukları alanda ABD’yi yoklayarak oynuyorlar.


Şimdi II’nci Dünya savaşı’ndan sonra egemen güç ABD’dir. 1980’e kadar ABD’nin Ortadoğu’ya ilgisi o kadar net değildi. “Ortadoğu’ya hakim olabilirsen dünyaya hakim olabilirsin” diyen Carter Doktrini’nden sonra Ortadoğu’yu merkez kabul etti. Ortadoğu’ya şekil veren esas İngilizler’dir… I’nci ve II.’nci Dünya Savaşı’nda bu görülüyor. 1980’den sonra esas ABD’lilerin ilgisine giriyor ve şu anda Büyük Ortadoğu Projesi’yle de ABD’nin 21’nci yüzyıldaki emperyal çıkarlarına uyumlu haline getirmek için de oraya müdahale bulunuyor… Bölgedeki otokratik teokratik rejimleri dönüşüme uğratmak eşyanın tabiatına aykırı zaten. ABD oradaki aşınmış yönetimleri de biraz sarsarak Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmeye çalışıyor. Oradaki Kürtler de oyun alanı edinmiş bulunmaktadır.


– Ortadoğu’daki sorunun çözümü nedir?


– Oradaki sorunun çözümü; eninde sonunda oradaki halkların ABD’yi süratle defetmesi gerekir. Bu da gayek mümkün bir şey. Ütopya değil. Sosyalistlerin, kendilerini ilerici diye tanımlayanlarda o bölgeye ilişkin çok net tahlilleri olması gerekir. Öyle Avrupa merkezli bir yaban bir ideolojik yabancılaşma var ki solcumuzda, aydınımızda zaten kendi gerçekliğine yabancılaşmış. Kendi gözüyle ne Ortadoğu’ya bakabiliyor ne de Türkiye’ye… Bakması da aslında mümkün değil aldığı eğitim gereği… Mesala ben devlet üniversitesinde hocayken öğrenciler “Hocam ben yurtdışına gideceğim” diyordu. Ben de “Filipinlere, Kahire’ye mi yoksa Yeni Delhi’ye mi?” diye soruyordum. “Yok ya Hocam Almanya’ya gideceğim…” diyordu. Nasıl bir tay doğduğunda anasının memesine yönelirse bizim insanımızda kafasını kaldırdı mı Batı’ya bakıyor ve sırtını da kendi bölgesine, gerçekliğine dönüyor. Ortalma bir insana “Bana biraz Suriye’den bahset” deseniz. İnan ki Beşşar Esat’ın adını bile bilmez… Son zamanlarda belki Harriri davalarından duymuştur… Ortadoğu’ya yönelik doğru dürüst bir bakış yok. Bunun olması gerekir ki neler olup bittiğine ilişkin değerlendirme yapabilelim. Böyle kendisine ilerici diyen ortalama bir kesim Büyük Ortadoğu Projesi hakkında “Ama o rejimlerde Hocam çok lakayik. Biraz sarsmak gerekir. Hakikaten ABD’nin o bölgede böyle bir asgari bir insani politik kaygısı olduğunu düşünüyor. Onun için ben de “Bizim gibilerin ABD’yi teşhir etmesi, ideolojik bir açılım sunması gerekir” diyorum.


– Türk solunun belli başlı aşması gereken sorunları nelerdir?


– Türkiye’deki resmi tarih ve resmi ideolojiyle ilgili sorun çok önemlidir… Çünkü solcu da senin, “solcuyum” diyen de… O resmi ideoloji ve resmi tarih üzerine oluşmuş bilincin üzerine bazı kavramları yama şeklinde “anti emperyalizm” gibi kavramları eklemiştir. Biraz altını kazıdığınız zaman görüyorsunuz… Son dönemlerde müthiş bir milliyetçi pompalama var. Sipariş üzerine kitaplar çıkartıyorlar. Genel Kurmay’ın ısmarladığı “Çılgın Türkler’ basmaya matbaalar Ankara’da yetişemedi… Hatta falan yerdeki tabur komutanı 800 tane istedi… Bilmem neredeki alay komutanı bin 500 kitap istedi. Akıl almaz bir şey… Şu ana kadar 140 baskı yapmış. Normalde Türkiye’de kitaplar 500-1000 arası basıyor. Bizim için utanç verici bir şey…


Aslında Türkiye’deki sol hareketin yeniden bir çıkış yapabilmesi, yeniden bir itibar kazanabilmesi için, yeniden söylediklerinin kıymeti harbiyesi olabilmesi için eskiden yapması gereken bir takım şeyleri yapması gerekir… Birincisi tarihiyle hesaplaşmalı… Bir kere tarih çalışması lazım. Ben çok önemsiyorum. Özgür Üniversite’de, “Resmi Tarih Çalışmaları” diye seminerler yapıyoruz. Bir tanesini yayınladık da şimdi ikincisini bu ay içinde, seneye de üçüncüsünü yayınlayacağız. Ayrıca 30-40 uzun makaleden oluşan resmi ideoloji sözlüğü hazırlığı yapıyoruz. Örneğin Kubilay Olayı’ndaki gerçekler gibi… İkincisi solun hiç bir konuda ipe sapa gelir bir şeyi yok. Bir kere internasyonalizm konusunda, Kürt sorunu gibi konularda söyleyecek sözünün oluşturulması gerekiyor. Baştan sonra yeniden bilgilenme olmalı. Bir Afrika atasözü diyor ki “Nereden geldiğini bilmeyen nereye gideceğini de bilemez…” Hakikaten de öyledir. Eninde sonunda dönüp dolaşıp geliyor resmi söyleme yaslanıyor.


Sovyet sistemi çöktü. Yalnız Türkiye’de değil bütün dünyadaki yaklaşım, “Biz zaten böyle olacağını biliyoruz” niteliğindeydi. Kimse ikinci Enternasyonel’e doğru geri giderek bir tahlil yapmaya yanaşmadı. Bence bu yapılmalı. Yeni bir çekilme, “faşistlerin titreyin kendize gelin” tam da bizim için gerekiyor. Titreme ve kendine gelme… İdeolojik olarak tutarsızsan siyaset yapma kapasiten orada büyük bir aşınmaya uğruyor. Yapamıyorsun…


– Ütopyanın yeniden inşası nasıl bir süreç izler?


–  Avrupa Merkezli ideolojik yabancılaşma konusunu neden önemsememiz gerekiyor? Halkla ilişki kuramazsınız bu kafayla. Mümkünatı yok! Kendi gerçekliğine yabancılaşmışsan sen, kendi toplumuna, coğrafyana da yabancılaşırsın. O zaman bir şey yapmaya kalktığın zanam kitleyle bağ kurma şansını daha baştan kaybediyorsun.


Dünya solunun Avrupa Merkezli olması büyük bir handikaptır. Bundan sonra Avrupa merkezli olmayan yeni bir söyleme ve anlayışa ihtiyacımız var. Çok kapsamlı bir ideolojik tartışma gerekir. Tabii şimdi bir de yenilgi tablosu da var zaten. İdelojik olarak sosyalist ütopyanın aşınmışlığı, insanlarda moralsizlik… Tabii ütopyanın yeniden inşası, yeniden kurulması “Önümüzdeki bir kaç on yılda” mı diyeyim, uzun zaman alacaktır. Avrupa merkezci yabancılaşmanın tahribatının farkında olmadığın zaman elin kolun bağlı olacaktır…


Marksizm’e gelince… Karl Marks öldükten sonra oluşturulan Marksiszm’in kendisiyle pek ilişkisi yok. Çünkü teori dondurulmuş, teori fetişleştirilmiş, teori bir takım örgüt ve partilerin falan meşrulaştırılmış ideolojisi haline getirilmiş… Daha sonra kendisine “sosyalist” diyen devletlerin durumunu meşrulaştıran bir ideolojiye dönüşmüş… Dolayısıyla oralarda da bir problem var. Hakikaten III: Enternasyonel’in sosyalizmi son derece problemli… Marksizm, SSCB’nin çıkarlarının bir ögesi olarak görüldü. Şimdiki siyasi islam dediklerinin Müslümanlığı  kullanması gibi… Heriflerin dinle minle ilgisi yok ama referans olarak dini kullanıyor. El Kaide refaransını dine dayandırmış. Başka bir şeye de dayandırabilirdi… Ben DİSK’te Siyasal ve Sosyal İşler Dairesi Müdürü’ydüm. O dönemde ne yapılırsa “İşçi sınıfı biliminin gereği” deniliyordu. Hayret ediyordum… Böyle bir laf olur mu? Ne demek işçi sınıfı bilimi…


Birincisi Avrupa merkezcilikte yabancılaşmayı önemsememiz gerekir… O zaman bile fotoğrafın tamamına bakamıyoruz hâlâ… İkincisi de Marksizm’deki tahribatı da gözönüne tutmak gerekir.


– Sol, AB’ye nasıl bakmalı?


– Avrupa’nın solu bazı fraksiyonları dışında tuttuğunuzda AB projesine onay veriyor… Avrupa Anayasası’nı onaylıyor. Halbüki Avrupa Anayasası, IMF Programı gibi bir şey… Fakat şöyle bir tuzak var… Diyorlar ki “Bu her ne kadar ekonomik bir bölge olarak çıksa da bu Anayasa ile siyasi bir projeye dönüştü. Üçüncü adım da sosyal Avrupa’dır…”


Böyle bir oyalama taktiği de var. Türkiye’deki sol, Avrupa’ya bakarak “Avrupa içinde sosyal Avrupa için mücadele edebilir” anlayışında… Bu son derece saçma geliyor bana. Böyle bir şey olamaz… Ben cepheden onu teşhir ederek bunun içinde sosyal ilerleme falan olmadığını aktarmalıyız. Bu projenin netivce itibariyle bir Atlantik Projesi’dir.


ABD’nin Avrupa projesi olduğu konusunda kafaların net olması gerekir… Ben AB tartışmalarına bakıldığında kimse işin o boyutuyla ilgili değil. Birincisi baştan itibaren ABD’nin hegomonik denetiminde yol alan projedir. İkincisi liberal virüs tarafından iğfal edilmiş bir süreçtir… Bu bağlamda Avrupa’nın bir geleceği yoktur. Genişledikce zaafa uğrayan ve silikleşen bir projedir zaten… ABD hakikaten Türkiye’yi de sokmak için çaba sarfediyor. İngiltere’yi de soktuğu zaman zaten büyük bir zaaf  “truva atı”” olarak girmişti… Doğu Avrupa’nın SSCB uydusu ülkelerin girmesi ikinci bir zaaf… Şimdi Türkiye’yi de bir taraftan sokmaya çalışıyor…


Avrupa’da sol bir gelenek, sol bir damar var… ABD’den farkı da bu. ABD’de sağ, sol yok. Modern demokrasinin beşiği gibi sunulsa da Pakistan gibi bir yer… ABD Protestan gericiliğinin hakim olduğu bir yer… Dolayısıyla sınıf mücadelesi bakımından Avrupa’da öyle değil… Avrupa sola doğru meyil edebilir. Bunun şartları var. O zaman girip de içinde birşeyler yapmak değil de cepheden müdahale daha uygun olacaktır…


– Küreselleşme ile emperyalizmin evrildiği nokta nasıl değerlendirmeli?


– Konuşmalarımda AB sermayesinin ABD ve Japon sermayesine karşı olduğu konusunda sorular gelmişti. Öyle bir şey yok tabii. Kollektif emperyalizmin unsuru olarak, Avrupa sermayesi ile ABD ya da Japon sermayesinin bir çelişkisi yok. II.Dünya Savaşından sonra emperyalizmler yok… Bir tek kollektif emperyalizm var. Bunun tepesinde de ABD var. Yani çok uluslu şirketlerin savunucusu olarak orada var. Küreselleşmiş denilen sermaye ne kadarı kiminle içiçe, ne kadarı kimin dışında… Kimin eli kimin cebinde zaten belli değilki. Bir bakıyornsunuz bir Alman tekeli öbür tarafa geçmiş. Bir bakıyorsunuz bir ABD tekeli, bir Japon tekelinin bir parçası haline gelmiş… Bizim II.Dünya Savaşı sonrasında oluşan tablo öncesinden çok farklı…


Peki “kollektif emperyalizm”in öbür dünyada karşılığı ne? O da kollektif sömürüdür… Mesala eskiden Kongo, Belçika’nın doğrudan sömürgesiyken. Şimri Kongo bütün emperyalistlerin kollektif sömürgesi haline geliyor…


Tamamen soğuk savaş döneminde oluşturulmuş bir AB projesi var. Bu proje bir Atlantik projesidir. Bu proje ne-liberalizm tarafından iğfal edilmiştir ve bir geleceği yoktur…


Şimdi AB’nin dünya siyasetinde sözünü dinleyen var mı? Yoktur… Bu iki şekilde olabilir. Bir, ABD’den bağımsızlaşır, bunun için bazılarıyla da birleşir… Mesala Çin, Rusya ya da Hindistan ile gibi… Bir odak oluşturabilir… İkinci olarak da sola kayarak üçüncü dünyanın ilerici sosyalist unsurlarına yönelebilir. O zaman da bir odak olabir ama bunun ikisi dışında seçenek yok. Benim bu konudaki düşüncem böyle…


DİĞER AYAKÜSTÜ SOHBETLER:


– ‘Hepten pusulasız olmadığımız kanaatindeyim…’


– ‘Siyasi güç, her zaman kendi hukukunu yaratır’


– ABD işdünyasında çöküş


– ‘ABD Anayasası Patara’dan’


– Çocuklar öldürülmesin!


‘- ‘Bir Gün Mutlaka’


– ‘Derin devlet sorunları çözmek istemiyor’


– Kaş’taki gözyaşı


– ‘Son 15 yılda bilinçte sıçradık’


– Piref. H. Ökkeş ile ‘dörtköşe’ sohbet…


– Sorgun Ormanı’nı kurtaralım


– Devrim Bize Yakışırdı!


– G-8 protestosundan gözlemler…


-Başkaların hayalleri…


– Hurafeler gölgesinde Gelibolu…


Çokuluslu tekellere karşı ‘Adil Ticaret’


– Kuzey çikolata, Güney ekmek derdinde


– Fokları, katliamdan kurtaralım!


– Nükleer denemelerin faturası: Doğal felaketler


-Türkiye’de de nükleer silah istemiyoruz!


 – Çocuk işçiler


– İsrail dünyanın 6’ncı büyük nükleer silahına sahip!


– Faşizm neden Almanya’da kök saldı?


– Demirel davasında tekelci medya da suçludur


   

729890cookie-check‘Türk solu titreyip kendine gelmeli’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.