Londra’da sıcaklar çekilmez hal almaya başladı. Üstelik okulların kapanmasıyla eş dost da memlekete gidince bir garip sessizlik ortaya çıkıyor. Toplum esnafı da işlerin düşmesinden yakınıyor. Bu yazı da geçen haftanın bellekte kalan haberlerini sizinle yorumlamak istiyorum.
Mesut Özil bile ırkçılık mağduru… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çektirdiği fotoğraftan ötürü Almanya’da bazılarınca eleştirilen Mesut Özil, Alman Milli Takımı’nı bıraktığını açıkladı. Mesut Özdil, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
“Alman Futbol Federasyonu ve diğer birçok kişinin bana olan davranışı nedeniyle artık Almanya Milli Takımı formasını giymek istemiyorum. Bu kararı vermek benim için çok zor oldu. Çünkü takım arkadaşlarım için, teknik ekip için, Alman halkı için her zaman her şeyimi verdim. Ama Alman Futbol Federasyonu’ndaki üst düzey yetkililerinin bana karşı tutumları, benim Türk kökenime saygı duymamaları ve beni bir politik propagandaya dönüştürmeleri, artık yeter dedirtti. Almanya’ya vergi ödememe, Alman okullarına bağışlarda bulunmama ve Almanya’yla Dünya Kupası’nı kazanmama rağmen, hâlâ topluma kabul edilmedim çünkü onların gözünde hala göçmenim. Kazandığımızda ‘Alman’, kaybettiğimizde ‘göçmen’ oluyorum. Podolski ve Klose, hiçbir zaman Polonyalı-Alman olarak görülmedi, ben neden Türk-Alman olarak görüldüm? Türk ve Müslüman olduğum için mi? Türklüğüme saygı göstermemeleri artık bardağı taşıran son damla oldu.”
Almanya’da Mesut Özdil bile ırkçılığa uğruyorsa sıradan göçmenin halini siz düşünün.
***
Chatham House’dan Türkiye için korkutan analiz açıklaması geldi: Koşar adımlarla ekonomik çöküşe gidiyor… Chatham House’da Türkiye projesini yöneten ve Türkiye’nin iç ve dış politikası konusunda uzman isimlerden Fadi Hakura, Time’da Türkiye’nin ekonomideki son durumuna ve gidişatına ilişkin bir analiz kaleme aldı. Analizde Türkiye için adeta korku filmi gibi bir ekonomik tablo çizildi. Hakura, “Audi tarzı ekonomi, Ferrari tarzı büyüme” başlığıyla şu yorumu yapıyor:
“Erdoğan ilerlemeyi aynalı gökdelenler, gösterişli dev altyapı projeleri ve yüksek büyüme rakamlarıyla özdeş görüyor. Türkiye’nin orta boy Audi tarzı ekonomisini, üst segmentteki Ferrari tarzı büyüme oranlarına ulaştırmak için gaza basıyor da basıyor. Oysa her tamircinin bilebileceği gibi, böyle taktiklerin uzun vadede başarılı olma şansı yoktur. Motor sonunda yanar… Erdoğan’ın Milliyetçi müttefiki MHP hükümette yer almayı reddederek elini göstermiş oldu. MHP lideri Devlet Bahçeli, 2001 yılında üç partili koalisyonun ortaklarından biriyken patlamış olan mali krizden dersini almış olmalı. Dolayısıyla bir ekonomik krizin sorumluluğuyla lekelenme riskini almaktansa, dışarıdan etki etmeyi tercih etti.”
***
Prof. Dr. İbrahim Sirkeci ile geçen gün uzun uzadıya sohbet etme şansım oldu. Prof. Dr. Sirkeci seçimi kaybetmesine karşın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarılı olduğunu söyledi. Tabii bu yorum ilginç gelse de hoca rakamlarla açıklayınca hak veriyorsunuz. Özet olarak Türkiye’nin seçim haritasını göz önüne getiriniz. Batıdaki kıyılarda CHP gerisinde AKP kazanmış görünüyor. Bu bölgelerdeki doğurganlık oranına bakıldığında AKP’li iller, CHP’li illeri katlıyor.
Bu günlerde CHP cadı kazanı gibi. Kurultay yapılsın lider değişsin diyenlerle, ayak diretenlerin kavgası sürüyor. Bu tür bilimsel yaklaşımlara kafa yoracak zamanları yok. Oysa seçimden hemen sonra kaybetmenin nedeni bilimsel olarak ele alınıp, kurultay çağrılmalıydı. Sanırım AKP’nin şansı CHP gibi bir ana muhalefet partisine ve MHP gibi de bir yavru muhalefete sahip olması.
İşte böyle sevgili okur. Yazın bol su içmeyi unutmayın.