Yeni yıla girdik… Ben de pek çoğumuz gibi yılın muhasebesini yapıyorum içimden. Çizik attığım ya da yitirdiğim arkadaşlar, yeni dostluklarım, yıl boyu zamanı iyi kullanma becerim, kaçırdığım ya da değerlendirebildiğim fırsatlar, gezip ya da gezemediğim yerler, çocuklarla zamanı iyi kullanma becerim, kendimce projelerimi hayata geçirme oranım, atılım ya da tökezlemelerim ve daha iyi bir dünya için kendi çapımda acizane yaptıklarım ya da yapamadıklarım. Kafamdan neler geçiyor neler, bir bilseniz?
Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Acıyı bal eyledik” şiirinde söylediği gibi; “kanadık toprak olduk / çekildik bayrak olduk / döküldük yaprak olduk / geldik bugüne…”
***
Üniversite yıllarındayken 40 yıl evvelinden böyle bir dünya fotoğrafı gösterselerdi, oturur ağlardım herhalde. Yarım yüzyıl öncesindeki uyarılara rağmen iklim değişikliğinin doğayı ve insan sağlığını tehdit eder boyuta ulaşacağını, IŞİD gibi ortaçağ örgütünün doğacağını, Bush, Trump, Boris ve Erdoğan’ın demokratik yollarla seçilebileceğini, Afrika’da açlık ve susuzluğun artarak süreceğini, kronik krizlerine karşın kapitalizmin sinsi entrikalarıyla dünyada uydu hükümetlerin oluşturulacağını, teknolojideki onca gelişime karşın gelir düzeyinin düşeceği, konut sorununun artacağını, iş saatlerinin yerinde sayıp artı değerin artarak süreceğini, yeşil alanların azalırken beton imparatorluğunun kurulacağını, “biz” yerine “ben”in bu kadar arayı açacağını tahmin edemezdim.
Şairin dediği gibi; “ekmeği bol eyledik / acıyı bal eyledik / sıratı yol eyledik / geldik bugüne…”
***
İngiltere’deki bizim toplum açısından da öyle. Londra’ya 35 yıl önce ilk geldiğimde toplum nüfusu azdı. Çoğumuz Türkiye ya da Kıbrıs’tan kolu kanadı kırık gelmiştik. Çoğumuz işçi sınıfının haklı mücadelesinin eşitsizliğin, sömürünün, ayrımcılığın, doğa katliamının velhasılı bütün kötülüklerin üstesinden geleceğini biliyorduk.
Bugünkü toplumun fotoğrafını yine 35 yıl önce gösteselerdi inanmaz, şaşırırdım… Nasıl inanayım ki? Köylü kökenli göçmenlerin önce işçi olup sonra esnaflığa adım atacaklarını tahmin etsem de ezen sömüren çarkın bir parçası olacaklarını, işçilerine asgari ücretin yarısını vereceklerini düşünemezdim. Gençlerin çeteleşerek toplumun kangren yanını oluşturacaklarını, sokakların uyuşturucu kokacağını, kara ya da kirli para denilince bizim toplumun akla geleceğini, avukatların tüccar, doktorların işadamı olacağını tahmin edemezdim. İşin kötü yanı bütün ülkelerin işçilerinin birleşmesinin önünde takoz olan ulusalcılığın, tarikat ve cemaatlerin böylesine büyüyeceğini de bilemezdim.
Tabii diyalektik gereği her şey zıtlığı ile beraber, gecenin gündüze gebe olduğu gibi böylesi bir çürümüşlükten daha yaşanılabilir bir dünya doğacak. Akıl ve mantık eninde sonunda bilimsel, objektif doğruyu bulacak. Bu bağlamda 2020 dünyadaki ırkçı, gerici, faşist ve emperyalist saldırıların püskürtüldüğü bir yıl olsun diliyorum. Direnişin ilerleyişe döndüğü bir yıl olsun istiyorum. İnsanların daha çok empati yaptığı, birbirini anlamaya çalıştığı, bardağın yarısının dolu görüldüğü, sevginin kazandığı, gölgesiz düşünce özgürlüğünün olduğu, bakterilere virüslere ve kötü hücrelere karşı verilen mücadelenin de kazanıldığı, sanatın her eve güneş gibi girdiği bir yıl olsun istiyorum.
“Çok şey istiyorsun sen de” derseniz, “Daha durun! Hele bunlar bir gerçekleşsin, herkesin gereksinimine göre tükettiği bir yıl daha isteyeceğim” diyorum… Şairin dediği gibi; “ekilir ekin geliriz / ezilir un geliriz / bir gider bin geliriz / beni vurmak kurtuluş mu / kör olsanı demiyorum / kör olma da / gör beni”