AÇIK GAZETE’DEN… AB için(de) tango

Türkiye’nin AB üyeliği bir kara sevda öyküsüne dönüştü… Türkiye’nin AB sevdasının nedeni  AB’ye katılan her ülkede çok büyük gelir artışları yaşanması ve ekonomik gelişmelerinin hızlanması sayılabilir. Hükümet ve iş dünyasının AB çekiciliğinin kökeninde bu yatıyor… Sivil toplum örgütleri açısından ise AB üyeliği daha çok demokrasi anlamında…

Türkiye’nin AB ile aşmaya çalıştığı gündemdeki sorunu ise 3 Ekim’de görüşmelerin söz verildiği gibi başlaması… Ajans haberlerine göre (henüz Fransa tarafından doğrulanmasa da) AB’nin Türkiye’den müzakere öncesinde Kıbrıs’ı tanıma isteği, müzakereler başladığında üyelik öncesine ertelendi. Böylece gündemdeki tıkanıklık aşıldı.

İNGİLTERE’NİN DESTEĞİ

AB içindeki tartışmaların basına yansıdığınca AB Dönem Başkanı İngiltere’nin, Türkiye karşıtı çatlak sesleri susturmaya çalıştığı anlaşılıyor. Financial Times tıkanıklığın açılmasını şöyle yorumladı:

“Ancak İngiltere, Türkiye’nin limanlarını Kıbrıs bandıralı gemilere açması konusunda ısrarcı olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de ikna etmek zorundadir. Bazı AB yetkilileri, Fransa’nın desteğini yitiren Kıbrıs’ın da, AB daimi temsilcilerinin Çarşamba günkü toplantısında ele alınacak deklerasyonun bu şekilde yayımlanmasına onay vermesini umuyor. Öte yandan Fransa’nın, deklerasyonun dilinin sertleştirilmesi ve üyeliğe alternatif önerilerin vurgulanması konusundaki ısrarının sürmesi de olası. Ancak henüz bunun işaretlerini vermiş değil.”

İngiltere’nin Türkiye’ye yakınlığı ya da Kıbrıs ısrarının olmamasının nedeni üç nokta ile özetlenebilir:

– ABD ile birlikte Büyük Ortadoğu Projesi’nde Türkiye’ye islam dünyasıyla batı arasında NATO’dakine benzer bir kalkan ya da tampon ülke misyonu yüklenmesi. ABD ile Irak işgaline katılan İngiltere’nin diğer ülkelerden daha çok İslam korkusu yaşaması,
– Türkiye’nin İngiltere Kıbrıs Özel Temsilcisi Lord Hannay’in hazırladığı ve BM’de Annan Planı diye anılan Kıbrıs Barış Planı’na Türkiye’nin yeşil ışık yakması ve KKTC’nin evet demesi… İngiltere’nin savunduğu Plan’ın rafa kaldırılmasına karşın değişikliklerle uygulama alanı bulma şansının yüksek olması,
– ABD’nin müttefiki olan Türkiye’nin AB içinde İngiltere’nin yanında yer alacağı savı…

İngiltere bu desteğinde samimi mi? diye sorulursa yanıtı iki dönem öncesi Sosyalist Birlikten milletvekili adayı olan Howard Center “Hayır!” diye yanıtlıyor ve İngiltere’nin kötü polislerin çoğunlukta olduğunu bildiğinden iyi polis rolünü oynadığını söylüyor.

FRANSA’NIN KÖSTEĞİ

İngiltere’nin Türkiye’ye ılımlı yaklaşırken Fransa’nın başını çektiği Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Hollanda’nın Türkiye’ye karşı  şahinler grubunu oluşturduğu söylenebilir.
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, hasta yatağında Türkiye’nin Ankara Protokolü’nün imzasından doğan yükümlülüklerine tamamen uyması gerektiğini vurgulayan bir karşı deklarasyona gerek olduğunu söyledi.

Fransa’nın Türkiye karşıtlığı üç noktada işlenebilir:

– Toplumsal bilinçaltında eski sömürgesi Müslüman Cezayir tepkisi
– AB içinde dengelerin, İngiltere aracılığıyla perde arkasında ABD lehine değişme kaygısı
– Türkiye’nin AB üyeliğinden AB’nin kazanmayı planladığı her şeyi Türkiye’nin zaten sunmuş olması…

Ayrıca Fransa’nın AB içinde daha dürüst bir politika izleyerek açık bir politikayla lafı evirip çevirmeden, oyalama taktiği yapmadan açıkca söylediği de öne sürülebilir.

TÜRKİYE İSTENMEYEN BİR ÜYE

Türkiye’de her AB masasından kalkıldığında davullu zurnalı düğün bayram yapılarak hükümetin başarı hanesine kredi yazılmaya çalışıldı. Oysa her masadan kalkışta bir sonraki oturum için sıkıntı yaratacak kararlara imza atılmıştı. Öte yandan Türkiye’deki ulusal basın Avrupa basınından farklı olarak AB’nin Türkiye karşıtlığını hükümetin başarısını gölgelemesin diye hep yumuşatarak vermeyi gelenek haline getirdi…

AB ülkelerinde yapılan son bir kamuoyu araştırması, Türkiye’nin üyeliğine destek verenlerin oranında düşüş yaşanıyor. 9 ülkede yapılan ankete göre kararsız kalanların oranı ise yüzde 42. Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya, Hollanda, Portekiz, Polonya ve Slovakya’da toplam 11 bin kişiyle yapılan araştırmaya göre Türkiye’nin üyeliğine verilen destek yüzde 22’ye geriledi.
 
Ankete katılanların yüzde 29’u da Türkiye’nin AB üyeliğinin iyi olmayacağını söyledi. Kararsız kalanların oranı ise yüzde 42. Katılımcıların yüzde 53’ü ayrıca, Türkiye’nin üyeliğinin AB ekonomisi için zararlı olacağı görüşünü savundu. Türkiye’nin birliğin ekonomisine yararlı olacağını düşünenlerin oranıysa yüzde 34’te kaldı.

Buna karşın araştırmaya katılanların yüzde 59’u Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğu için AB üyesi olmaması gerektiği yönündeki görüşe karşı çıktı. Ankette Türkiye’nin fakir bir ülke olduğu için AB’ye girmemesi yönündeki gerekçeye inanmadığını söyleyenlerin oranı yüzde 62 olarak belirlendi. Yine yüzde 62’lik bir oran da Türkiye’nin nüfusunun kalabalık olduğu için AB’ye alınmaması gerektiği fikrine katılmıyor.

German Marshall Fund’un raporunda ayrıca Türk halkının da AB üyeliğine desteğinin daha müzakereler başlamadan yüzde 73’ten yüzde 63’e gerilediğine dikkat çekildi.

KIBRIS BAHANE!

2000’de dönemin AB’nin Türkiye Temsilcisi Karen Fogg’un İstanbul’da işadamlarıyla bir yemeğinde gazeteci olarak bulunmuştum. Fogg, Türkiye-AB ilişkilerinde tavşan havuç örneğini vermişti. Tavşan koştukca önündeki havuçta kendisiyle beraber koşacak ve asla havucu yakalayamayacaktı. Türkiye istenilenleri yaparken yeni bahaneler bulunacağını ima eden Fogg, Türkiye’de pek sevilmedi ama o günkü cesur konuşması unutulur gibi de değildi hani…

Düşünün Kıbrıs Rum Kesimi’ne sorununuzu çözün gelin sizi AB’ye alalım denilmedi, Türkiye’ye garantör olarak Kıbrıs sorunu çöz sonra üye yapalım deniliyor… Üstelik Kopenhag Kriterleri’nde Kıbrıs ön şart olarak getirilmeyeceği sözüne karşın… Buradaki en büyük mesaj Türkiye bu sorunu çözse bile bir başka bahane arkadan gelecek… Kıbrıs ya da Yunanistan’ın AB’nin bahanesi olarak kullanıldığını düşünmek gerekiyor…

Hamaset ölçüsünde tekrarlanıp durulan bir söylem de AB’nin Türkiye’ye muhtaç olduğu çünkü bu üyeliğin medeniyetler çatışmasını önleneceği… İşte  İngiltere’deki Yeni İşçi Partisi milletvekili Michael Meacher; 11 Eylül’ü gizli servislerin yarattığını ve olaylarının gerçek faillerini bulmak ve gerçeği ortaya çıkarmak konusunda karşı bir direniş olduğunu öne sürdü. Eğer bir “medeniyet çatışması”ndan söz ediliyorsa bunu CIA, MI6 ya da Mossad’ın organize ettiğini söylemek paranoya olmaz. Bunu çözmek de Türkiye’nin AB üyeliğinden geçmez sanırım…

Ya da “AB Türkiye’ye muhtaç çünkü böyle giderse Avrupa ekonomisi 50 yıl sonra yalnızca emeklililerin maaşlarını ödemek için üretim yapmak zorunda kalacak. Yaş dengesi ciddi bir şekilde bozulacak. Genç dinamik bir nüfusa ihtiyacı var” deniliyor. AB, Türkiye’den serbest dolaşım hakkı tanımadan istediği ölçüde emeği ithal edebilecek güçte… İşte Türkiye-İngiltere arasındaki Ankara Anlaşması… Bir anlamda kağıt üzerinde Türk işadamlarının serbet dolaşım hakkı İngiltere tarafından yıllar önce tanınmış. İngiltere bu hukuksal taahhütünü ihtiyacına göre yerine getiriyor. Başvurulara bazen yeşil ışık yakıyor, bazen kırmızı… Yani yazılı hak hukuk, hak getire…

Türkiye şimdi müzakerelerin 3 Ekim’de başlamasına odaklandı. Müzakereler gününde başlasa ne olacak ki? Diğer aday ülkelerden farklı olarak; “Önü açık görüşmeler sonunda Türkiye’nin AB’ye tam üyelik anlamına gelmeyecek” de ne demek!

Artık AB konusunda gerçekci olmak gerekir. AB’de istenmeyen bir ülkeyiz! Başbakan esti gürledi “Çeker gideriz!” dedi ama bir adamın adı çıkacağına canı çıksın derler ya… Takiyyeci olduğundan ciddiye almak zor… Nereye gidecekmiş ki? Gitse gitse iktidardan gider…

Türkiye’nin gideceği bir yer var o da Venezuela, Küba, Zimbabve, İran, Çin ve Kuzey Kore ile bağımsızlar hareketini canlandırması… Ortaasya’dan Afrika’ya yeni açılımlar yapması ve AB’ye tanıdığı kapitülasyonları da askıya alması… Çünkü kara sevda öykülerinde ne yazık ki pek mutlu sona rastlanmadı şimdiye dek…

1082400cookie-checkAÇIK GAZETE’DEN… AB için(de) tango
Önceki haberAkşahin Isparta’da konuştu
Sonraki haberDikkatsizlik ve hız ölüm getirdi
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.