Akıl Yönetimi

“Gerilim” , “baskı” vesaire denilen, buna neden olan tüm durumları ayrntılı analiz edebilirsek, biz yalnız başımıza suçluyuz. Fakat öte taraftan, materyalist bakış açısından ve kabahati basitçe diğerleri üzerine yükleyerek, uzaklaştırılırız.

Bizim insan bedenimiz, hiçbir zaman, tüm fonksiyonlarının nasıl eşuyumlu yapıldığını kimsenin anlamadığı kadar çok karmaşıktır. Hepimize karar verme yetenekleri hediye edilmiştir, fakat öte taraftan, hala, bir kararın alınacağı kritik durumlara gelindiği zaman, böylece eleştiriden kaçınmak için tehlikesiz bir oyun oynamayı deneriz. En acıklı kısım, oyundan kaçmak değil, fakat olay yerinin arkasındaki faaliyet hakkında yorum yapmaktır.

Biz hepimiz kafa içinde takılıp dururuz. Bu ana problemdir ve kafadan kalbe indirilen ve tüm problemlerin ortadan kalktığı, bir ve tek çözümdür. Esrar kalır fakat problem gözden kaybolacaktır.

Yaşamda meydana gelen tüm deneyimler küçük bulutlara benzer; onlar gelir ve gider ve onlara fazla dikkat etmeye değmez. İnsan, onların gök, açık mavi sonsuz gök olduğunu ve ondan sonra bulutların hiçbirinin sizi rahatsız etmediğini daima hatırlamalıdır. Böyle küçük bulutlara dikkat etmeyiniz ve onlar asla davetsiz gelmeyecek.

Kimsenin sözlerimizle veya faaliyetlerimizle zarar görmediği bir şekilde hayatımızı yaşayabilmeliyiz. Beceri ve sanat ile yaratıcı bir şekilde yaşamalıyız. Duyarlı bir şeilde yaşayın ve asla iliştirilmiş olmayınız. Tüm depresynların kök nedenleri beklenti ve kaygıdır. Tek çözüm kopmuş kalmaktır.

Arı örneği bu bağlam içinde zikredilmeye değer. Arı, çiçeklerin tüm türlerinden bal toplar, fakat iliştirilmemiş kalır. O, güle, kadife çiçeğine, nilüfere vesaire gidecek. Bal toplayarak, çiçekten çiçeğe hareket edecektir, fakat iliştirilmez, yapışık kalmaz.

Diğer bir güzellik, arının birçok çiçekten bal toplamasına rağmen, hiçbir çiçeği asla tahrip etmez. O, neye ihtiyacı olduğunu, fakat sanatsal bir tarzda, çiçeğin kesinlikle aynı kaldığı böyle bir yetenek ile, toplar.

Yaşam asla statik değildir; o, sürekli ir an içindedir. Dolayısıyla, herhangi bir şeye yapışırsak, o, perişanlık getirir. Güzel bir güneşbatımı olduğu zaman, hepimiz ondan hoşlanalım, fakat onun üzerine yapışmayalım. Onu seyrederken kısa zamanda gözden kaybolacaktır. Ondan sonra gece düşecek, fakat onun hakkında endişelenmeyelim, gecenin kendine ait güzelliği vardır (Parlayan yıldızlar gökyüzünü süsleyecek).

Bundan böyle, eğer birisi güneş batışının güzelliğine iliştirilmiş kalırsa, onlar ağlıyor olacak, çünkü artık orada değildir ve o ağlamada, onlar gökyüzünde görünen parlayan yıldızların güzelliğini kaçıracak.

Biz hepimiz, ego ile, sahip olma isteğiyle, kıskançlık ile, kızgınlık ile kuşatılmış bir dünyada yaşıyoruz. İnsan, toptan tüm bu elemanlardan kaçınmalıdır, çünkü tüm bunlar, o kadar enerjiyi tahrip ediyor, birçok iyi fırsatı heba ediyor. Tüm bu enerjiler, barışa yol açan daha çok sevinç ekleyerek, diğerlerine yardım ederek ve oradaki topluma hizmet ederek iyi faaliyetler içine dönüştürülmelidir.

Yerine getirdiğimiz her türlü faaliyetler içinde devam eden, sistematik bir süreç vardır.

Adım 1-Bir duygu yaratma:-
Bu temel adımdır ve doğal olarak, bizi izleyen tüm faaliyetler yüzünden, çok ilk bakış içinde nesneye doğru bir duygu yaratıyoruz. Bu nedenle, meşhur özdeyiş “İlk intiba, en iyi intibadır” tüm zamanlarda daima doğru kalır. Fakat öte yandan, bu mantığa karşı olacak olan, tüm aklınız içindeki birçok soru var olacaktır. Bekleyelim ve görelim…….

Örnek:-
Bir insan, görüşme için görünürse, ve, eğer o, danışma bölümünden, temiz yönlendirilirse, o, otomatik olarak, bu yerin iyi bir atmosfer sağlayacağı, aklında bir duygu yaratır. Fakat öte yandan, aslında, o, herşeye müracaat etmeyebilir. Hala, eğer akıl ilk anda olumlu bir duygu yaratırsa, görüşmede de iyi icra etmesine gerçekten yardım edecektir.

Diğer örnek: –
Bahçede bir çiçek gördüğüm zaman, bunun en güzel çiçek olduğunun bir duygusunu yaraıyorum ve bu itibarla bahçeye değer ekliyorum. Bu duygu, birçok kere vurgulanır ve aklımız o duyguyu kabul eder. Bu bitkinin, çok uzun bir zamandan beri bahçede olabilir olduğu durumlar var olabilse bile, hala biz aynısının farkına varmış olmayabiliriz. Fakat eğer akıl bir duygu yaratırsa, o, mevcut durumu kuvvetlice koruyacaktır.

Adım 2 – Düşünce:-
Eğer aklımız o duyguyu kabul ederse, o, daha çok düşünmemizi cesaretlendirir. Çiçeği diğeriyle renk, görünüm, cazibe, güzel koku vesaire ile karşılaştırmaya başlayacağız ve lotun tamamında bunun en iyi çiçek olduğunun güvenini tazeleriz. Bu düşünce, bunun en güzel çiçek olduğu fikrini kuvvetlendirir. Hatta bu, gündelik yaşamımızın tamamına çok fazla uygulanabilir.

Doğum günü için birkaç giysi satın almayı planlayabilmiş olabiliriz ve biz onun bir duygusunu yaratacağız: hem serin denim hem de bir seksi ayar gömleksatın almalıyım. Şimdi ifadenin kendisinde bile, denimin serin ve ayar gömleğin seksi olduğunu nasıl belirtebilirim? Çünkü aklımda bunun en iyi olacağının bir duygusunu yarattım ve hangi mağazadan satın alacağımı düşünmekte olacağım. Hangi marka daha iyi? O ve hepsinde ne kadar iyi olacağım.
Mesele ne olursa olsun, tüm bu oyunlara aynı rolü alırsınız. O, sabahleyin bir uyandırma çağrısını başlatmaktan sizin daha iyi tarafı seçmeye kadar herhangi bir şey olabilir.

Adım 3- Tutum
Bu tutum, kavramlaştırdığımız o nesne veya fikre doğru, gerçekten tavrımızı şekillendirir. Biz daima, aklımızda çerçevesini çizdiğimiz o fikir ile her ne gördüğümüz ve hissettiğimizi karşılaştırırız.

Adım 4 – Alışkanlıklar
Bu tutumlar, açık bir şekilde, alışkanlıklarımız içinde yansıtılacaktır. Bu, bir örnekle daha iyi açıklanabilir.

Örnek:-
Eğer bir kişi aklında , alkol tüketiminin onun gerilimlerinin tamamından rahatlamasına yardım edecek olduğunun bir duygusunu yarattıysa, o vakit, o duygu, onun aklında, içmenin, stresten bağımsız bir hayat için, tek seçenek olduğu bir düşünce yaratacaktır. Bu düşünce onun aklının içine derin bir şekilde sokulacaktır ve o, tüm içicilerin daha az gerilimleri olacağının bir tutumuna sahip olacaktır. Ters boyut içinde bile, tüm içici olmayanlar stres dolu bir hayata sahip olacaktır. Hatta, birçok insanda çoğu kez, eğer içmezseniz hayatın bir artık ve hayatın güzelliğinden zevk almayacak olduğunuzu duyabiliriz. Eğer o ifadeyi ciddi olarak analiz edersek, o herhangi bir değer ekler mi? Böyle tutum, onun alışkanlıklarını çerçeveler ve, eğer en azından iki bahane tüketilmezse, o, günün çok sıkıcı olacağını hissedecektir.

Onların açığa vuruyor olduğu hoşlanma, aklımızda yaratıyor olduğumuz saf olarak, tekrar bir duygudur. Böyle bir konfor hissedilse bile, o, kısa bir zaman için safçadır.

Adım 5-Kişilik
Böyle alışkanlıklar kişiliğimizin bir kısmını oluşturur. Alışkanlıklar aniden evrim geçirmez; aklımızı o kadar kuvvetli bir şekilde yaparız ki o, kötü alışkanlıkları çözmek ve iyi olanları yeniden öğrenmek için, çok uzun zaman alır.
Bu, bir örnekle açıklanabilir (olumlu boyut).

Örnek:-
Hakkeden insanlara yardım etmeye alıştıkları bir aile içinde bir çocuk büyütülürse, çocuğun, insana hizmetin bizim temel görevimiz olduğu bir anlayışa sahip olmasına yardım eder. Bu, bir gün veya bir haftalık zaman içinde çocuk tarafından kavranılmayacaktır.Anne baba veya yaşlı üyeler, böyle eylemler ve hepsini niçin yapıyor olduklarına gelince, açıklıyor olacaktır.
Zaman seyri süresince, çocuk büyür ve onun aklında bir duygu, onun anne babasına benzer rastgelmiş olabilir: onun sınırı ve kapasitesi içinde muhtaca da yardım etmesi iyi olur. Böyle bir duygu düşünmeye yol açacaktır ve o, muhtaca nasıl yardım edebilire gelince, bir düşünce süreci içinde yerine getirecektir. Bu, bir çatı yaratacaktır ve yaşama doğru onun tutumu değişecektir ve onun aklıdaima iyi şeyler yapmasını arzu eder. Bu, açık bir biçimde, onun kişiliğinden dile getirilebilir. O, herkese yaklaşabilir olacaktır ve daima, tüm zamanlarda bir yardım eden akla sahip olacaktır.

Sonuç:
Çoğumuz, zamanın dünyası içinde, geçmişin anılarında ve geleceği sezinleme içinde yaşarız. Sadece çok nadir bir şekilde şimdinin – ani güzellik veya ani tehlike anlarında, bir seven ile veya beklenmeyen bir sürpriz ile karşılaşmada – zamansız boyutuna dokunuruz.

Herkes farklı bir varlık kalmak için çabalar: kendilerini korumaya çabalamak, kendilerini savunmak. Ayrı değiliz, hiçbir insan bir ada değildir. Kıtanın parçasıyız, böylece, kıta ile kavga etmek tabansız ve faydasızdır.

Bütün içinde hepimiz çözülelim, egoyu düşürelim. Ayrı olduğumuzu unutmak zorundayız, Kendimizi bütünün bir parçası yapalım ve hissedelim ve onun nasıl güzel ve tatlı olduğunu gözümüzde canlandıralım.

Cennet ve cehennem kendi içindedir. Biz, cehennem olabiliriz ve biz cennet olabiliriz, o daima biziz ve o bizim kararımızdır. Cennet başka yerde değildir; cehennemi yarattığımız gibi onu yaratmak zorundayız. O, fiziksel bir durumdur. Onu bırakır ırakmaz biz, büyük özgürlük vardır’ın yaratıcısıyız.

Büyük mutluluğu aramada millerce seyahat etmeye hazırız. Birçok kere hacı ziyaret etmek için kendimizi hazır yaparız ve çok çok uzakları ibadet ederiz ve o duacı, bir iş veya ticaretten başka bir şey değildir. Dönüşte daima birşey umarız. O anlamda hepimiz taciriz. İbadethaneye gideriz ve dua ederiz ve bağış veririz, fakat dönüşte, oradan buradan vermesi için Allaha dua ederiz. Bu, bir ticaretten başka birşey değildir. Biz, çalışma heveslisiyiz.

İbadethaneler ve kutsal yerler olumlu titreşimlere sahiptir ve meditasyon için iyi bir yerdir. Bu yerler, zihniyetimizi daha yüksek bir seviyeye yüceltmek için bize yardım edecektir. Fakat, bu olmasa, ibadethaneler bize sadece yol gösterecektir, biz sadece kafamızı toplamak ve yolculuğa devam etmek zorundayız.

Doğru bir arayıcı, bilgiden sonra değildir, o, bilmekten sonradır. O, öğrenmenin çok sürecini öğrenmek ister. O, hiçbir surette sonuçlara varma ile ilgilenmez. Amaçlarla ilgilenmez. Fakat, gerçekte, seyahat ile çok fazla ilgilenir.

Bir amacın gerçek fikri tembel akıl tarafından yaratılır, öyle ki, kişi, o başarılır başarılmaz dinlenebilir. Amaçlarla ilgilenen insanlar daima, kısa yollarla ilgilenir. Doğru bir arayıcının arzusu yoktur, ihtirası yoktur. O, bu an ile ilgilenecektir ve, her şimdi ve burada ile zevk alacaktır.

Ego, tek problemdir ve ondan sonra, binbir problem yaratır. O, açgözlü, heves, öfke, kıskançlık vesaire ve böylesini yaratır. İnsanlar açgözlülük ile, öfke ile, arzu ile kavga etmeye devam edecek. Fakat, boşunadır. Kök kesilmedikçe, yeni dallar geometrik dizi içinde gündeme gelmeyecektir.

Biz hepimiz, herhangi bir beklenti olmadan beşeriyete hizmet etmek zorundayız ve egonun ayrışması en büyük devrimdir. Eğer biz, muhtaca şimdi hizmet edersek, zamanın daha sonraki başka bir noktasında, tüm iyi sevaplarımızın geri dönüşünü elde edeceğimizden emin olmak hoştur. Fakat, böyle bir beklenti için çalışmamalıyız.

*İngilizce Öğretmeni Y.Müh. Naim Uygun tarafından İngilizce’den tercüme edilmiştir.
Web sitesi: http://www.pekiyi.150m.com
E-posta: [email protected]

751450cookie-checkAkıl Yönetimi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.