Şaşıranlara Şaşırıyorum Çünkü…

Hatta o kadar uzaklaştım ki bütün önemli kişi ve makamlardan bihaberim. Üstelik bir haberci olarak bu durumdan hiç gocunmuyorum.

Elbette siyasilerden birinin “Sizin verdiğiniz oylarla sizi kandırıyorum, kendi rahatıma bakıyorum ve hayat standartlarımı mükemmelleştiriyorum” demesini beklemiyoruz toplum olarak fakat aynı fabrika ürünlerini görmek ve duymak da istemiyoruz artık. Bir şey üretmeden, gözü, kulağı kapatarak konuşmayı da hak dışı bulduğum için döndüm kürkçü dükkanıma. Okumanın, yazmanın, anlatmanın ve de paylaşarak çoğalmanın bedava olduğu dükkana. Çünkü Gezi’de parlayan diğer taraftan Soma’da sönenleri yaşatmak lazımdı. Bıkmadan, usanmadan ve istikrar içinde. Evet yaşatmak lazım çünkü mürekkep yalamış herkes farkında ki Gezi’yle birlikte yeni belleklerin tutulduğu bir süreç başladı. Rahatsız edici bazı şeylerin ortasında kaldığını düşünen bir grup çapulcu(!) yaşam ağacını, yaşamanın sembolü haline getirdi. Demokratik haklarını kullananlar, doğal baskıyla karşılaştıkları için kıyıda köşede pusu kuran yaratıcı zekalarla mücadele etmeye devam ettiler. Sonrasında, toplumsal olaylarda tepkiler yükselir oldu. Umutlar da öyle. Daha da yükselen bir ivme üzerineydi tüm beklentiler. Tabi madalyonun diğer yüzünde, bazı bilenmişlikler fark edilmedi Soma durağına gelesiye kadar. Belediye seçimlerinde halkın devletten oyunu koruması, farklı ideolojik grupların bir araya gelmesi, her toplumsal seste önemli dinamiklerden biri olan taraftar gruplarının birleşmesi alışılmış görüntüler olarak izlenirken, değişimin yaşandığı yolda depolanan moral ve direnç de giderek ivme kazanmıştı. Saatler Soma’yı gösterirken birden herşeyin değişim ve dönüşümüne şahit olduk. Hepbirlikte durduk, donakaldık. İnsan hayatının ne kadar ucuz olduğunu, para denen aracın çoktan amaç olup hayatların merkezinde durduğunu ve bunu adil bulmayanlara karşı ne kadar tahammül edilmediğini gördük. Hükümet dışında kalan herkese, öteki muamelesi yapıldığı için buradaki tehlikeyi günler öncesinden gözler önüne seren vekilin maden ocağı önergesinin reddedilişini izledik. O zamandan sonra içine itildiğimiz tükenmişlik ve duygusal ağırlık, devlete duyulan güvensizliği ve yaşananlara şaşırmak yerine, neyi nereden tutup anlatacağına şaşırma duygusunu hakim kıldı.

Gözlemlediğim ve bilinçaltıma attıklarımı yeni ayyuka çıkarıyorum. Ancak toparlayabiliyorum. Yaşanan her toplumsal olayda, hiç ilgisi yokken ‘Soma’ya ne oldu?’ sorusunu düşünerek, yazmak gelmiyor içimden. Öyle acı şahit olduk ki insan hayatının siyaset aracı olmasına. Öyle mağdur insanlar ve anlar gördük ki -yaşamadık bile, sadece gördük- her şeyin çözümsüz kalıp, faili meçhul gibi unutulmasına şahit olduk. Elbette ailelere destek olmak ve gelir düzeylerine katkıda bulunmak için pek çok kampanya başladı, sivil toplum örgütleri harekete geçti, bir çok insan gönüllü işler için kollarını sıvadı ama bir çok aile de gönüllü avukatlara rağmen hakkını aramaktan korktu. Öyleyse, sorunun daha büyük bir yerden kaynaklandığını düşünerek hareket etmek, daha büyük bir adım atmak bu acıyı paylaşan herkesin görevi haline geldi. Demek istediğim daha önemli bir tepki gösterilmesi. Örneğin, Soma için oynanan Süper Kupa gelirlerinin ailelere bağışlanması çok güzel olsa da buna sebep olan yüksek makamlı yetkisizlere karşı durmak daha önemli. Türkiye tarihine en büyük maden faciası olarak geçen olaydan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi bir tepki hakkımız varken, maç gelirleri için maça gitmek kadar oy kullanmaya gidilseydi daha yerinde olabilirdi. Elbette alakasız durumları örnek olarak gösteriyorum ama enerji ve birleşmeden bahsediyorum. Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olup futbola kendini kaptıran biri olarak –sadece kendimi kaptırıyorum, başkalarını saf dışı bırakıyorum ki saygısızlık olmasın- o maç güzel bir duyarlılık örneğiydi hatta şanslıyız ki toplum olarak futbolu seviyoruz ve toplumsal olaylarda önemli dinamiklerimizden biri de taraftar grupları oluyor ama aynı duyarlılığı resmi haklarımıza da uyarlamadıkça yetersiz oluyor bu tarz girişimler. Cumhurbaşkanlığı seçimi bir ülkenin kaderini ve dengesini değiştiren önemli olaylardan biriyken ve önemli bir tepki fırsatı seçmene bırakılmışken, nasıl olur da sonuç böyle olur diye ahlanmamak lazım şimdi. Sadece oy kullanmak da değil, pek çok zincirleme birleşime ihtiyaç vardı. Şimdi durup da Cumhurbaşkanlığı seçimleri için üzülemiyorum. Hatta kelimelerimi toparlayamıyorum, yazamıyorum diye çok mızmızlansam da Soma için oynanan futbol maçı, seçimlerden daha çok ilgimi çekiyordu ki yazabildim. O faciadan sonra neyi önemli bulduğum konusunda çok büyük karmaşalar yaşamam da önemli bir etken tabi. Çok büyük bir kumpasın içinde debelendiğimizi yine yılmadığımızı düşünürken yıpratma politikalarının etkisini birebir gördüm. Boşuna da sevinilmesin çünkü sadece dönemsel bir etkiydi ve o dönem de tazelenmek ve neyle karşı karşıya olduğumuzu düşünmek için bire bir.

Kıssadan hisse, eğer bu devlet halk tarafından yapılandırılıp, bu halk için çalışıyorsa diğer taraftan tanık olunulan her şey bunun tam aksini gösterirken halk seçimini var olandan yana kullanıyorsa, kendi oluşturduğumuz lobilerde mücadeleye devam etmek gerekir. Olanlara şaşırdığımız günlerin yakın olması dileğiyle…
NOT: Soma faciasının yaşandığı günden itibaren Soma’da olanları unutmamak ve hak sahiplerine hakkını teslim etmek için çalışan gönüllü bir komite mevcut. Merak edenler ve katkıda bulunmak isteyenler için buyrunuz: http://somaicinadalet.com/

769180cookie-checkŞaşıranlara Şaşırıyorum Çünkü…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.