Guardian’da geçen hafta yayınlanan “Code and Migrants Rihts Network”un araştırmasında Türkiyeli seçmen 30 binden az gösterildi. Oysa Türkiye’deki seçmen sayısının nüfusa oranı gözönün alındığında 300 bin Türkçe konuşanın 203 bin 800 seçmene sahip olması gerekiyor…
Biz nüfusumuz 300 diye kendi kendimize gelin güvey oluyoruz. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi resmi rakamlardaki boyumuzun ölçüsü bu kadar… Üniversitede okuduğumuzca nüfusu saptamak öyle zar zor bir olay değil. Bu işin uzmanı istatistikciler doğurganlık hesabından yola çıkarak, sontaj yöntemiyle okul ve hastanelerin kullanıcılarından gerçeğe yakın bir rakam saptayabiliyor.
Nüfusumuzun saptanması için öncelikle Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği ve Başkonsolosluğu’nun çaba göstermesi gerekir. (KKTC Temsilciliği’nin bu konudaki girişimleri de destek olunmalı…) Bu sorun çözülmediği süreçte eski dildeki gibi “nüfusumuz var ama nüfuzumuz yok” diye dövünüp duracağız…
***
Ayfer Orhan milletvekilliğine çok yaklaştı… Orhan, İşçi Partisi’nin kalesi olan Edmonton’daki tek milletvekili adayını belirlemek için parti genel merkezinde hazırlanan kısa listedeki 3 aday adayı arasında.
Bölgenin İşçi Partili 400 delegesi 21 Şubat’ta 3 aday adaydan birisini aday olarak seçecek. Seçilen adayın milletvekili olması çantada keklik… Bizim toplum üyesi delegelerin Ayfer Orhan’a destek konusunda duygusallıktan arınmış bir “toplumsal fayda” hesabı yapmaları gerekiyor…
Geçen hafta ayak üstü sohbet ettiğim Muhafazakar siyasetçi Doğan Delman, Ayfer Orhan’ın rakip partiden milletvekili adayı olmasına karşın milletvekili seçilmesini istediğini söyledi. Toplumda “Muhafazakar Parti” denilince akla gelen ilk isim olan Delman, İşçi Partili toplum üyesi delegelere “Bu tarihi fırsatı kaçırmayın lütfen” mesajını verdi. Keza Muhafazakar Parti Dostları’nın kurucu üyesi Dr. Tahsin Bilginer de “Gün farklılıklarımızı değil, ortak yanlarımızı öne çıkarma günüdür. Bu şansı yitirmemeliyiz…” diye konuştu…
Dostlar daha önce “Bana göre seçimlerde adayları Türk, Kürt, Rum diye ayırmak yanlış… ‘İyiden, güzelden, yeşilden, hak ve özgürlüklerden yana, gerçek demokrat olsun’ çok daha önemli… Bütün bu erdemlere artı olarak bizim toplumun içinden gelmesi de tercihimizdir tabii…” diye yazmıştım.
Ayfer Orhan içimizden çıkan ‘demokrat’ bir isim olmasından öte diğer iki rakibine tercih edilecek özellikleri de var… Rakiplerden birisi Tottenham’dan Edmonton’da aday gösteriliyor, diğeri ise Belediye Meclis üyeliğine bile seçilememiş…
Eğer Ayfer Orhan kendi toplumundan delegelerin kösteğiyle seçilemezse, o delegeler bu ağır yükü taşımak zorunda kalacak. Buna rağmen seçilirse de “çok kırıcı” bir durum ortaya çıkacak. Kimse Orhan’ın kapısını toplum adına çalmaya cüret edemeyecek.
Neyse dostlar… Bu yazılarımdan benim İşçi Partisi’ni desteklediğim de anlaşılmasın. Tıpkı Muhafazakar Parti üyeleri gibi durum üzerine yorum yapıyorum. Topluma yararı olacağı düşüncesiyle gönlüm Ayfer Orhan’ın seçilmesinden yana.
Ben nasıl karşı görüşlere saygı gösteriyorsam, görüşüme katılmayanlardan da “düşüncenin özgürce ifadesi” hakkı gereği yalnızca saygı bekliyorum. Saygısızlık en tahammül edemediğim şeydir…