Doğa oturdu, mutlak doğruyu düşündü, doğal olarak…

Ondan beri geçen bunca zamandır Dünya değişti, son çeyrek asırdaki kökten ve köke zarar verici değişiklikler, Dünya kurulalı beri olagelen evrimlerden daha hızlı bir ivme sundu insanoğluna… Altından çok suların akacağı dereler bile kalmadı, kalanları ise rahat yataklarından ettiler, yön değiştirttiler…

Doğa oturdu, düşündü, taşındı; nasıl ki o küçük insanoğlu çıkarına değen bir dürtü olunca tepki gösterir, işte öyle tepkiler göstermesinin, bin nasihattan daha etkili olacağına karar verdi… Ve beşeriyete; buralarda barınıp, var kalabilmesi için, bu yolla dersler vererek, mesajlar çekerek, kendini parçalayarak doğru yolu göstermeye çalışıyor ondan beri…

İnsanın ondan çaldıklarını geri aldı, deniz doldurularak kaybettiği doğal ortamını dalgalar, depremler halinde geri alırken, diğer yanda onun altından erozyon kılığında çaldılar onun bizim için kurduğu ana karaları… Karalar bağladı; AKbabaları şöyle bir üflese, bir silkinse dağıtabilecek iken, o hala iki nokta arasındaki en kısa çizgiyi göstermeyi seçti…

Bir gün gelecek, “ yeter artık “ diyecek ve altımızdan çekip alıverecek bu çok sevdiğimiz, sevgimizden ötürü mıncıklayıp, göğsümüze bastırıp ezdiğimiz, boğduğumuz, velhasıl hor kullandığımız gezegeni…

Doğanın erozyonu ile insanın ahlaki erozyonu birbirini tetikleyen iki terminatör… Doğa, bu en kutsal parçası olan insanı, nasıl tükürükleri ile boğabilecek güce sahipse; insan da bilmeli ki, hırs uğruna, mevki, uğruna, ihtiras uğruna ve madde uğruna, bindiği şu köhne gemiyi karaya oturtmak üzere…

O gemi ki, içindekilerin niceliğindense, niteliği sayesinde limana doğru yanaşabilecek iken, şimdi açık denizlerde, rotasız, hedefsiz ve kimliksiz bir durumda savrulmakta, dalgaların sürüklediği belirsiz istikametlere doğru… ve karaya oturması kaçınılmaz bir süratle…

Yine “doğru” dedik… Ama bu artık iki nokta arasındaki doğru değil… Dedik ya, derelerin altında su kalmayınca, doğru artık kendi bildiği doğru yönünde akmıyor… Sizler, bizler sebep olduk buna, doğruyu rahat yatağından ederek, yeni yönler vererek.

Herkesin kendine göre doğrusu var oysa, eğer empati denen olgu, daha küresel ve sarmal bir vektörle kapsama alanı içine alabilseydi beşeriyeti, bırakın savaşı mavaşı, gavatı kavası, itişme, didişme bile olmazdı bu gezegende. Demek ki negatifin var olma sebebi de bir evrim gereği… Bakın yakın çevrenize, birbirini bir kaşık suda boğabilecek iyi insanlarla dolu… Hepsi kendi doğrusuna inanıyor… Hepsi iyi!, hepsi doğruyu yapıyor!, hepsi ilkeli, hepsi ülke için…

Ben buradan bir doğru başlatmak istiyorum şimdi… Kendimizi bir bok sanmayalım, koca evrende nokta bile değiliz… Ve iki nokta arasındaki en kısa çizgiyi, en pratik şekilde, kendi doğruma yönelik formatta, halkıma en verimli biçimlerde aşmaya çalışırken, karşımda, engel, pürüz, bent, viraj, kasis, hatta takoz gibi kılıklarda tezahür eden ve kırıp geçtiğim kişiler varsa eğer, gelin affedelim birbirimizi…

Siyaset kaybetsin, dostluk kazansın… İnsan olmayı becerebilelim, doğa bundan gurur duysun… Herkes birbiriyle bunu yapsın ve yeni bir total rota verelim hep birlikte Doğru’ya… Doğrusu budur bundan sonra, şu 3 kuruşluk Dünya’da…

Vay canına 3 kuruşa mı indirdik koca seyyarenin değerini elbirliğiyle… İşte bu yanlış…

765860cookie-checkDoğa oturdu, mutlak doğruyu düşündü, doğal olarak…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.