Fatih Altaylı- Ruhat Mengi ve Etiklik

Fatih Altaylı- Ruhat Mengi ve Etiklik

18 Ağustos 2009 tarihinde saat 12.19’da HABERTÜRK Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Fatih Altaylı’ya, o günkü “Kimler Genelkurmay Başkanı Olmuş” başlıklı yazısına istinaden “Yeni A.B.D.” başlıklı bir ileti göndermiştim.

İletinin tamamını buraya aktarma yerine, yazımın içeriğine temel teşkil eden bölümlerini vereyim:

“Merhabalar Fatih Bey,

Bugünkü “Kimler Genelkurmay Başkanı Olmuş” başlıklı yazınızı okuyunca aklıma kara bir mizah geldi, paylaşayım istedim…

Yazınızda neleri vurguladığınızı biliyorsunuz, burada yeniden alıntılandırarak fazla vaktinizi almak istemiyorum…

Bu konuyu arkadaş çevremle son günlerde sıkça konuşmuştuk.

(…)

Ancak, geçen gün yine böyle bir tartışma ortamında gerilen ortamı yumuşatmak adına simsiyah bir mizahi söylemde bulundum: “Yıllardır hep der dururuz, küçük Amerika olduk, diye. Türkiye Cumhuriyeti adını, Anadolu Birleşik Devletleri olarak değiştirirsek ve açılımına da United States of Anatolia, dersek sanırım bütün sorun çözülecekmiş gibi” dedim…”

Sayın Altaylı’dan hiçbir geri bildirimde bulunulmadı. Ancak, 21 Ağustos 2009 tarihli HABERTÜRK gazetesindeki köşesinde yayımlanan “United States of Anatolia” başlıklı yazısında yukarıdaki iletimden bir hayli yararlandığını görünce önce çok sevindim, fakat yazısını okuduğumda “etiklik” kavramı aklıma geldi, üzüldüm.

Yazısında şöyle diyor: “Eski Genelkurmay Başkanı’mn isim değişikliği konusunu gündeme aldığı gün, Fransa’nın bir tatil kasabasında yemekteydim.

Garson kız masaya geldiğinde şöyle bir soru sordu: “Konuştuğunuz dili biliyorum ama çıkaramıyorum. Siz nerelisiniz?”

Ben de Hilmi Özkök’ten esinlenerek “Etats Unis d’Anatolie” dedim.

Kız şaşırdı. “Anadolu Birleşik Devletleri” lafını daha önce hiç duymamıştı.

Yerini tarif edince “Haa, Türkiye” dedi.

Ben de “O eskidendi. Şimdi adını değiştiriyoruz” dedim.

Kız ciddiye aldı, “Biraz zor olur. Herkes orayı Türkiye olarak biliyor” dedi.

(…)

Yıllardır Türkiye’yi küçük Amerikalaştıran zihniyet, sonunda Türkiye’yi isim olarak da ‘United States of Anatolia’laştırabilir.”

Yazının hiçbir yerinde adımdan bahsedilmediği gibi, “bir okurdan gelen ileti” türünden bir ibareye bile yer verilmemiş. Sayın Altaylı, üstelik olayı “garson kız” üzerinden, –kurgu olduğuna inanmak istemiyorum- anlatıp, esin kaynağı olarak da “Hilmi Özkök”ü vermesi çok düşündürücü. “United States of Anatolia”yı ise hayli ilginç bulmuş olmalı ki yazısına başlık yapmış!..

*

Vatan Gazetesi yazarlarından Sayın Ruhat Mengi 02 Şubat 2009 tarihinde “Monşer’lerden Öğrenin” başlıklı bir yazı yayımlamıştı, Başbakan’ın Davos’taki çıkışına istinaden ve ben de o yazının altına “Bir örnek tasarlayalım; Milli Takım bir maça çıkıyor. Fatih Terim hakemin kararlarına kızarak takımı sahadan çekiyor ve sahayı terk ediyor. Acaba Fatih Terim hakkında ne düşünülür, konuşulur, yazılır?” yorumunu yapmıştım.

Sayın Ruhat Mengi bir gün sonraki, yani 03 Şubat 2009 tarihli yazısına “Milli Takım ve Kahramanlık” başlığını atmış ve yazısının içinde de şu satırlara yer vermişti: “Hep söylerim ya ’gazete okurlarının son derece bilinçli ve doğru analizler yaptıkları mektuplara önem veriyorum’diye… Gerçekten çoğunda harika değerlendirmeler var.

Mesela dün gelenlerin çoğunda, görüş bildiren emekli büyükelçilere “monşer” diyerek alay eden Başbakan Erdoğan için yerinde eleştiriler vardı.

(…)

En güzel görüşlerden biri Orkun Levent Boya’nın Davos’la ilgili “Milli Takım” örneğiydi. Diyor ki:

“Bir örnek tasarlayalım; Milli Takım bir maça çıkıyor. Fatih Terim hakemin kararlarına kızarak takımı sahadan çekiyor ve sahayı terk ediyor. Acaba Fatih Terim hakkında ne düşünülür, konuşulur, yazılır?”

*

İki farklı gazete ve iki farklı yazar. Ortak noktaları ise aynı işi yapıyor olmaları ve benim ikisini de okuyor olmam…

Asla iki yazarı tartış(tır)mak istemiyorum; amacım, medyada sürekli dile getirilen, ancak dile getirenler tarafından uygulamada –zaman zaman da olsa- dikkat edilmeyen “etiklik” konusuna dikkat çekmektir.

Bir yazar, okurlarıyla var olur, onlardan beslenir büyür. Ben de bir okurum. Hem de sıkı bir okur. Bazen okuduğum yazı beni besler, harekete geçirir. Ben de bu beslenmeme neden olan yazının kaynağıyla özgün görüşlerimi paylaşırım. Çünkü beni o beslemiştir. O beslenme neticesinde zihnimden akan ürünü, onunla paylaşmayıp başka bir kalemle paylaşmaya kalkışmam, elbette o yazara haksızlık olacaktır. Böylelikle okur-yazar olarak karşılıklı bir besin zinciri oluşturulabilecektir. Ancak her iki taraf da bunun gereğini yerine getirmelidir. Aksi takdirde “alıntı”, “çalıntı”ya dönüşür ki, işte bu noktada “etiklik”ten bahsetmek olanaksızdır…

741610cookie-checkFatih Altaylı- Ruhat Mengi ve Etiklik

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.