Gezi Parkı Direnişi’nde Başbakan’ın mesajı algılayamaması iktidarının sonu hazırlayacak… Muhterem kafasını “faiz lobisi”, “dış mihrak”, “hainlik” ve “komplo”ya takmış. Türkiye büyürken tekerine çomak sokmak isteyenler varmış da… Tam bir dogmatik lafazanlık…
Başbakan Erdoğan, “Bir zamanlar ‘Esad’a kendi halkına plastik mermi kullan bari’ dedik”, diye propaganda yapmıştı… Başkasına akıl satıyorsun, sen niye kullanmıyorsun? Bilirkişi raporu Ankara’da Ethem Sarısülük’ü öldüren Polis Ahmet Ş.’nin iddia edildiği gibi öyle çaresiz kalmadığını saptadı… Ya Lice Kayacık Köyü’ndeki karakola ek bina yapılmasını protesto ederken asker kurşunuyla yaşamını yitiren 18 yaşındaki Medeni Yıldırım’ın hesabını nasıl vereceksiniz? Hani insanları çok severdin yaradanından ötürü? Bunlar laf… Başbakan’ın mantığına göre eylemlerde ölenler, “Faiz lobisi”, “dış mihrak” ve “komplo” elemanları velhasılı birer “hain”…
Gelelim İngiltere’deki Gezi Direnişi ayağına…
Observer, başyazısında Türkiye ve Brezilya’daki protestolara gönderme yaparak “Meşruiyet krizi İngiltere’yi de vurabilir” yorumunda bulundu. Gazetenin “Meşruiyet” tanımını, “İktidarların kapitalizmin açmazlarında, parlamento gücünü kullanarak faturayı halka ve doğaya yasal olarak yıkma çabası” diye açıklayabiliz…
Kapitalist şirketlerin en önemli sorunu büyümek ve üretim maliyetlerini düşürmektir… Büyümek için de enerji gerekir… Ortadoğu’nun barut fıçısına döndürülme nedeni işte budur… Türkiye’de HES’lerle doğanın allak bullak edilmesinden, otoyollara, 3’ncü köprüden parkların AVM’ye dönüştürülmesine kadar pek çok doğa katliamının kökenindeki neden kapitalizmin açgözlülüğü ve ayakta kalabilme çabasıdır…
Öte yandan kapitalizmin kalbi borsasıdır. Borsanın ateşinden krizin gidişatını kestirebilirsiniz. “Çapulcular camide içki içtiler” ya da “camiye ayakkabıyla girdiler” diyerek halkı iç savaşa tahrik eden Müslüman Başbakan’ın besmeleyle açılışını yaptığı “Borsa İstanbul”, kapitalizmin küçük yatırımcıyı sanal kumarla silkelediği ve “faiz lobisi”nin de harmanlandığı kuruluştur…
AB ve İngiltere’nin yaşadığı son krizin bir nedeni de (besmelesiz açılan) kendi borsalarındaki hisselerin şişirilerek küçük yatırımcıların (gerçek hisse payları küçültülerek) tokatlanmasıdır. Batılı iktidarlar, “Eyvah finans çatımız çöküyor” diye panikleyip, kendi halkını uluslararası sermaye ile sömüren borsadaki bu şirket ve bankaları kurtarmak için halktan topladıkları vergileri kullandılar… Ortaya çıkan dev bütçe açıklarını da sosyal kesintilerle yine halka fatura ettiler… Bu iktidar gücü kullanılarak “meşru” yani yasal yolla yapılan bir zorbalıktı…
Zurnanın “zırt” dediği asıl nokta bu… Yahu siz bizi salak mı sanıyorsunuz? Yaşam alanımızı daraltıp bozan bu zorbalık karşısında biz nasıl seyirci kalabiliriz? Tabii karşı çıkacağız. Tabii ki direneceğiz… Üstelik teknoloji de değişti, kendi yalaka medyanızla bizi kandırma şansınız da kalmadı…
İşte Başbakan Erdoğan’ın anlayamadığı (ya da demogoji yaparak çamura yattığı) Gezi Parkı gerçeğini İngiltere’de yayınlanan bir pazar gazetesi çok iyi algılayıp, hükümetini “Fren yap gözünü sevim, yoksa Gezi Parkı Direnişi senin de kapında” diye uyarıyor… Üstelik, Gezi Parkı Direnişi’nin kapitalizmin küresel zorbalığına karşı bir çıkış olduğu mesajını da veriyor…
Su benimle, Defne de fotoğraf makinasıyla haşır neşir…
Londra’da bir diğer gelişme de; Taksim Dayanışma Platformu’nca Türkiye’de “çoğulcu demokrasiyi nasıl kurabiliriz” tartışmalarının Londra’da da yapılmasıydı… Geçen cumartesi günü Kuzey Londra’daki St Ann’s Park’taki toplantıya 8 yaşındaki ikiz kızlarım Su ve Defne ile katıldım. Toplantıda onlar da konuşmaya heveslendiler ve izin vermedim diye bana da kızdılar hani…
Toplantıya çok farklı yaş, meslek ve kültür grubundan katılım vardı. Başbakan park toplantısının videosunu izleseydi, bu çapulcuların entellektüel birikimleri (ve bizim kızların direnişi) karşısında işinin çok zor olduğunu anlardı.
St. Ann’s Park, Türkiye’nin aydınlık yüzüydü. Türkler, Kürtler kardeşçeydi. Hep birlikte “İnsanın özüne ve doğaya karşı olan bu küresel zorbalığın üstesinden nasıl gelinebilir” sorusuna yanıt arandı.
Son paragraf olarak, gönül ister ki bu konuları çözme işini bizim çocuklara bırakmayalım… Onlar aşktan, müzikten, sanattan, geziden ve iyi yemekten konuşsun… Bir tarih sonrasında söz dönüp dolaşıp Gezi Parkı Direnişi’ne gelirse de, “öfke, kin, yobazlık ve karanlığın sonunun başladığı en iyi gün” olarak hatırlansın…