Bayramlarda adet üzerine Türkiye’deki siyasiler ve yurt dışındaki temsilcileri kalıplaşmış bayram mesajları yayınlarlar… Önce bayramımızı kutlarlar sonra da halkı ya da toplumu birlik ve beraberliğe davet ederler. Galiba her seferinde bir önceki bayram mesajını takla attırıp basına gönderirler… Tekavüt yaşına gelmiş bir gazeteci olarak bu içi boş bayram mesjlarının okunduğuna da hiç inanmıyorum.
Yaşamın pratiğinde ise mesaj yayınlayanlar yalnızca üyesi oldukları siyasi akım, cemaat ya da hükümete hizmeti esas alırlar… Bu zevat kendileri gibi düşünmeyen halk ya da toplumu karşısına alıp ayrımcılık ya da bölücülük yapmayı işin doğasından saymalarına karşın bayramda takiyye yapmaktan da utanmazlar ve bizi birlik ve beraberliğe davet ederler…
Hani “Yahu sen ne yaptın da bizden bunu bekliyorsun hacııı” diye sorsanız yeridir…
***
Çocukluğumun bayramları
Çocukluğumuzun bayramları güzeldi… Belki de “çocuk gözüyle bayramlar daha güzeldi” diye düzeltmeli…
Benim çocukluğumda bütün aile üyeleri ailenin en büyüğü büyükbaba ve anneannenimizin evinde toplanırdı. Büyük aile sofrası kurulur yaş sırasına göre yemeğe başlanırdı.
Büyükbaba aile üyesi çocuklara her zaman tedavüldeki en büyük kağıt parayı bayram harçlığı olarak verirdi… Bayram harçlıkları da kentin merkezine kurulan bayram yerlerinde özgürce harcanırdı.
Bayramın ikinci günü büyükbabadan yaşca küçük aile üyelerine bayram ziyaretine gidilirdi. Öyle bayram zamanı ‘Bayramoğlu’na tatile kaçmak o zamanlar moda olmamıştı, olsaydı da ‘ayıp’ sayılırdı herhalde…
O günlerde kapitalizm herşeyi metaya, tek ölçü birimini paraya çevirmemiş olmalıydı. Bütün aile üyeleri birbirlerini sever sayardı… Öyle ceviz kabuğunu doldurmayan konulardan dolayı kardeşler birbirleriyle küsmezdi. Kırgın olanlar da büyükbaba sofrasına mutlaka katılır ve büyükbabanın bastonunun adaletiyle yeni bir sayfa açardı. Öyle aile büyüklrine küsmek, tavır almak hele hele posta koymak mı? Tövbe deyin…
Yaşlılar sorunu yoktu. Yaşlananlar aile içinde bakılır ve hakettiği hürmeti de görürdü…
Bayramın 3’ncü 4’ncü günü ilkokul öğretmenleri ve komşulara sıra gelirdi. En iyi hediye ipek mendildi… Komşularımız Hediye Teyze ve Safiye Teyze bayramlıklarımızı aylar öncesinden hazırlar, bayramda pençerede yolumuzu gözlerdi… Bayram ziyaretinde onlar da eski bayram anılarını anlatırdı…
Bayramlarda bayram yerleri kurulur demiştim ya… Erkek çocuklarının en popüller oyuncağı mantar tabancasıydı. Benim iki namlulu bir mantar tabancam vardı. Tehlikeli bir oyuncaktı ama nedense bizimkiler akıllıca oynayacağımı düşünüyor olmalıydı… O zamanlar oyuncak tabanca ya da silah tehlikeli görülmezdi… “Şimdiki çocuklar tabancayla tanışmıyorlar Allah’tan” yazacaktım ama vazgeçtim… Çünkü bilgisayar oyunlarında kaktliam yaparak büyüyor veletler…
***
Bayramınız kutlu olsun…
Gezi Parkı Direnişi bana umut verdi dostlarım. Gezi; inancın değil bilincin, metafiziğin değil meteryalizmin, ayrımcılık ve bölücülüğün değil gerçek birlik ve beraberliğin yeşerebileceğini gösterdi… Her bayramdaki dileğim de bunlardı…
Daha yaşanılabilir bir dünya kurabiliriz… Dünyayı bayram yerine dönüştürmek ve hergün bayram sevinci yaşamak için farlılıklarımızı zenginlik olarak görmekle yola koyulmalıyız sanırım…
Dostlarım bayramınızı kutluyorum (ama ilk paragraftaki zevat gibi değil) ve “Her günü bayram etmek için ille de deli olmaya gerek yok” diyorum…