Jammer’larla yaşamaya alışmak.

Mesela denize giremiyor, el ele eşiyle dolaşamıyor, hayatında hiç aşk yaşamamış, halkını içselleştirip elini kolunu sallaya sallaya içlerinde dolaşamıyor, çarşıya pazara özgürce çıkıp güncelle bütünleşemiyor, hayatı içmiş bitirmiş balıkçılarla oturup engin konular eşliğinde demlenemiyor, filozofiden, hicivden, espriden, karikatürden anlamıyor, sivri sanatçılarla hazine kıymetinde bir gözlem kırıntısı kapma adına kaynaşamıyor, sinemaya tiyatroya gittiği vaki değil… Yazık değil mi o liderciğe? Hayatın tadını yudum yudum tadamamasına yazık değil mi? Hangi ışıkla fotosentez yapacak? Hangi hüzmeyle olgunlaşacak? Nasıl evrimleşecek?
İngiltere Başbakanı gibi, suni mesaj kaygılarıyla işe bisikletle gitmesi gerekmez, zaten bunu bizde kimse de yemez, ama İETT otobüsüne, Kadıköy dolmuşuna, Keçiören metrosuna, Konak vapuruna binemiyorsa, haliyle halkın nabzını tutamıyor demektir. Gözlem kanalı tıkalıdır o zaman, yani zenginlikler içinde fakirdir… Nasıl çıkarsın ki o tepe pozisyonunun tadını? O zaman sağlıklı bir kıyas bilgisine, geniş perspektifli bakış açısına, o açının doğru açıortayına, o açıortayın bileşke kuvvetine ve de engin vizyon açıcı içsel melekelere de sahip olamaz elbette.
Cevher, sezgi ve gözlem üçgenidir kıyas bilgisini besleyen ki, ayağını yere sağlam basacak, sıçratacak sacayak budur, ama bizim liderler ya dört dörtlüktürler! ya da dört köşedirler ve dört ayaklı makam masaları mutlaka dingilder. Bir tek Atatürk idi hayatı da çok yönlü yaşayan, bir de Özal belki…
Lider olup, ailesiyle kaygısız bir tatil bile yapabilse, ne gam… Hem saygın bir lider olabilip, hem de tatildeyken bile tatil köşkünün pencerelerini siyah perdelerle kapatma gereği duymayacak kadar rahat ve sahici olabilmek, kendi halkından korkmadan özgürce yaşamın tadını çıkarabilmek ve ardından 100lerce yıl sürecek sevgini ve eserlerini bırakabilmektir lider namıyla mutlak yaşanmışlık. Yoksa neye yaradı bunca zenginlik, bunca mevki? Neye yaradı bunca kariyer emeği? Kişilikten feragatla muteber bir yerlere gelme güdüsü? Bunca ticari kazanımlar? Gizli işbirlikleri, kendine saygını yitirmeler… İhtiras uğruna sağlığından olmak nicedir 3 günlük Dünya’da?
Ardında siyah gözlüklü amerikanvari bodyguard ordusu, önünde son sürat sirenlerle yol açan polisler, kenarlarda 10 metrede bir dizilmiş resmi ve sivil polisler, kilit noktalarda konuşlanmış ve trafikte aksamadan yol almanı gözeten trafik polisleri, 2 metre arkanda birerli kolda sinyal kesici 4 adet jammer, konuşma yapacağın meydana bakan binaların üzerine yerleştirilmiş keskin nişancılar… İki yanında bir paranoya ordusu… Ortanda ego besleyen sahte yanaşmalar…
İçi boş danışmanlar taburu, ahkam kesiciler bölüğü, bokyedibaşılarının alayı, bostancıbaşılarının kalayı, ganimet paylaşıcı akbabalar, mafsayal kof babalar, rant ağcıları, pas yağcıları, ihale fesatçıları, makale hesapçıları, hak gaspçıları, arpalıkçı sütçü beygirleri, davulu sırta yükletip, tokmağı illüminaticiklere veren güdücüler, ömür öğütücüler… Yani seni kendi sokağına çıkmaya korkutan onlarca sebep… Offf! off… Değer mi lider olmaya?
Almaya cesaret edemeyeceğin bir yatla mı, kat üstüne katla mı, suni güleç bir suratla mı, ya da çok ince bir hatla mı yaşamalısın tepelerde? Yoksa her yaşta hayattan alacağın tatla mı?
Florya plajında halktan biri olarak özgürce iyot kokulu denize girebilmektir, tezek kokan tarlalarda köylüyle dertleşebilmek, imbat kokan balıkçıyla rakı içebilmektir yaşamak. Ve Yunan’dan temizlenmiş İzmir’de Yunanlı subayla sohbet edebilmektir, ” Venizelos bu kordonda oturup Uzo içti mi? İçmediyse neden geldi ki buraya?” diye sorgulayabilmektir otluğu.
Kameralar çekerken köylünün elinden çapayı alıp, göstermelik ot biçmek değildir liderlik. Önce ot olmamaktır, sonra da o çapa…

762560cookie-checkJammer’larla yaşamaya alışmak.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.