içine sıkıştığın an’a kılıf uydurmakdır.
‘keşke’, ‘belki’, ‘ama’…
ve çünkü aslında çok fark eder…
hayatını olduğu yerden ikiye bölüverir …
öncesi ve sonrası olarak her şey bir kerede değişir.
Efkar-ı umumiye istediğini düşünebilir,
bazen pişman olacaklarını önceden yapıp
sonradan düşünme potansiyeli taşıyor insan…
kimi hata diyor buna, desin.. derdi olan dertlensin.
kimi kendini yalanlarla uyuşturuyor
kimi gerçeklerle hırpalıyor …
ikisinin de vardığı yer koca bir ‘keşke’…
‘bilmiyorum’ bir susma duruşudur …
eylemi beklemeye almaktır…
ve çünkü aslında çok fark eder.
İçinde nice ‘keşke’ler ‘ama’lar ‘belki’ler dans eder…
‘Çok geç’ten daha ağır çeker…
keşke dememek için verdiğin uğraş, ruhunu felç etmiş olabilir.
keşkesi olmayanın yaşanmaya değer hataları olmamıştır
hatası olmayanın inkar ettiği açık yaraları vardır…
ertelediği hayalleri vardır…
keşkesi olmayan küskündür biraz hayata
göze aldığı hep başkalarının hayatıdır kendininki yerine…
‘keşke’lerle dolu bir hayatın da hayat olduğu söylenemez elbette..
parçalanmış ruhun kendini oyalama çabalarıdır…
O bir susma duruşudur…
‘Suç ve Ceza’ romanında F.Dostoyevski;
“ben bir insanım, yanıldığım için insanım” der.
“En azından on dört defa belki de yüz on dört defa yanılmadan insan,
hiçbir gerçeğe ulaşamaz”.
İnsanın en az bir büyük ‘keşke’si olmalı
ve ne yapacağını bilemediği büyük bir an…