Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 22-24 Kasım tarihleri arasında Kraliçe II Elizabeth’in davetlisi olarak Londra’ya geliyor. 3 gün sarayda misafir olacak olan Gül’e eşi, Hayrünnisa, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakan yardımcısı Ali Babacan eşlik edecek. Gül geçen yıl da Yılın Devlet Adamı Ödülü’nü Kraliçe’nin elinden almıştı. Kraliçe’nin Gül’ü her vesileyle övdüğü de biliniyor.
12 Eylül karanlığının cuntabaşı Kenan Evren’in 1988’de gerçekleştirdiği ziyaretten 23 yıl sonra Türkiye’den İngiltere’ye Cumhurbaşkanı düzeyinde yapılacak ilk resmi ziyaret olacak.
Kraliçe 85’inde ve 59 yıldır tahtında… Yılda iki devlet adamını konuk ediyor. “İngiltere’nin islamcı bir cumhurbaşkanına ilgisi neden?” diye hiç düşündünüz mü?
Neyse dostlar, İngiltere Evren’i nasıl misafir etmişse Gül’ü de benzer bir mantıkla ağırlayacak. Öyle konuk edilecek liderlerde demokratlık, batılılık, başarı ya da ileri görüşlülük gibi kıssaslar arandığını düşünmeyin gözünüzü seveyim. Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı “Falanca devlet adamını çağırmak ulusal çıkarlarımıza uygun” diyor. Kraliçe’de “Alâ çağırın o zaman” diyor…
Bir hatırlayın lütfen… 12 Eylül darbesiyle Türkiye’de başta sendikalar olmak üzere bütün demokratik kurumlar kapatılmıştı. Bine yakın vatandaş işkencede, 52 vatandaş da idam edilerek yaşamını yitirmişti. İnsanlar okudukları gazeteden tutuklanmış, örgüt üyesidir savıyla önce işkenceden geçirilmiş sonra zindanlara atılmıştı. O dönemde gazeteciliğe başlamıştım. Ajansın panosu 12 Eylül darbecilerinin sansür teleksleriyle doluydu.
Böyle toz dumanı bir ülkenin cunta lideri ne diye çağrılır ki?
ABD ve İngiltere’nin o yıllarda kaygısı Türkiye’yi kapitalist emperyalist dünyaya entegre etmekti. 1960’larda emek ucuz bölgelere kayan emperyalist yatırımcılara Türkiye’yi hazırlamaktı. İlk iş olarak sendikaların kolu kanadı kırıldı. Ücretler, o dönemde dünyanın en ucuz ülkesi Singapur’un altına düşürüldü. Gümrük korumacı (ithal ikamesi) ekonomi ihracata yönelik olarak yapılandı. Devalüasyon ile Türkiye’nin borçları üçe katlandı. Yabancı sermayenin aynı para ile satın alabileceği aynı mal miktarı iki buçuk katına çıktı. Ekonomideki anlatımıyla ‘ticaret hadlerindeki değişimle’ sömürü oranı artırıldı. Yabancı Sermaye Yasası yenilenerek yabancı sermayeye en çok teşvik veren ülke konumuna getirildi. Dış politikada tamamen ABD uydusu olundu. Faşizmin panzehiri olan komünizm ve komünistler düşman görüldü.
Bütün bu yasal değişimler anti demokratik yöntemle Cunta ve şürakası ile birlikte yapıldı. 12 Eylül darbesi, Türkiye ile ekonomik ve politik ilişkideki ABD ve AB ile onların işbirlikçisi sermayenin istediklerini gerçekleştirdi. Hep birlikte Türkiye’yi ve geleceğini ipoteklediler.
Kenan Evren’in Londra ziyareti cuntanın yaptığı bütün kötülüklerinin batıda onayı anlamına da geldi… Üstelik o yıllarda cuntabaşı Kenan Evren yaptıklarıyla, şimdi elbirliğiyle devrilmek istenen Suriye lideri Başer Esad’ı 8 çarpardı…
Aradan 23 yıl geçti… Kenan Evren’den sonra Abdullah Gül de, Kraliçe’nin faytonuna binecek… Ülkesinde muhalefetin entrikalarla susturulduğu, gazetecilerin gerekçesiz yıllarca damlarda çürütüldüğü, batılı yaşam tarzının sindirildiği bir ülkenin cumhurbaşkanına batılı bir Kraliçe neden yılın devlet adamı ödülü versin ki? Ya da sarayında ağırlayıp boncuk dağıtsın ki?
Türkiye ABD ve AB’nin Ortadoğu’daki stratejisini hayata geçirmekte anahtar bir ülke görülüyor. Bunu ben değil Türkiye’deki Tv kuşlarından, İngiltere ulusal basınına, hatta ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a herkes söylüyor…
Gül batının protokol takımı “frak”ı giyip, beyaz papyonunu da takarak, Kraliçe’yle akşam yemeği yerken ortada Ortadoğu muhabbeti derinleşecek… Korkarım ki başımızdaki İslamcı cumhurbaşkanı ve islamcı iktidar komşu islam ülkeleriyle başımızı ciddi derde sokacak… “Bu ziyaret hayırlara vesile olsun diyeceğim” ama dilim varmıyor dostlar…