Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’da “Büyük Pazar”da dolaşırken, akademisyen arkadaşım Yalçın’a bu pazarda mutlaka bir Türk satıcı vardır dedim… “Sanmam” dedi. St. Patrick Günü’ydü… Guinness şapkalı, bıyıksız sakallı pazarcılara sorduk, “Evet var… Adı Ali… Tezgahı şu girişe yakın bir yerde” dediler.
Ali 30’larında ince dalan bir delikanlı… Deriden el yapımı maskları doldurmuş tezgahına… Anadolu işi hepsi… Tezgahını düzeltmekle meşgul olduğundan bizi farketmedi… “Vay Alicim, şükür kavuşturana” diye seslendim… Bizimkisi önce irkildi, sonra şaşırdı… “Şaka yaptık yahu… Daha önce tanışmadık” dedim… Ali, İrlandalı bir turistle evlenip Belfast’a yerleşmiş… İrlanda’da binden fazla Türkiye kökenli göçmen olduğunu söyledi.
Bizimkisine Belfast’ta esen barış rüzgarını sorduk… Katolik ayrılıkçılarla, Birleşik Krallık yanlısı Protestanlar arasındaki sıcak çatışmaların artık bir sürtüşmeye dönüştüğünü söyledi. Liderlerin tansiyonu düşürmesi halklara da yansımış…
“İrlanda sorunu konusunda ne düşünüyorsunuz” sorumu da “Kuzey İrlanda Birleşik Krallık’ın bir sömürgesi… Güney’deki İrlanda Cumhuriyetiyle birleşmeli tabii ki… Bunun için mücadele eden Cumhuriyetçiler haklı” diye yanıtladı.
Şimdiye kadar Birleşik Krallık, “Bağımsız olmak istiyorsanız referanduma gidebilirsiniz” diyordu. 1.7 milyon nüfusun yüzde 43’ünü oluşturan Katoliklerdeki doğurganlık oranındaki hızlı artış Birleşik Krallık’ı (IRA’nın yanısıra) barışa zorlayan nedenler arasında sayılabilir.
Kuzey İrlanda ekonomisi Birleşik Krallık içinde en kötü olanı. Ülkede gemi inşası ve tekstil hâlâ önemli. Ünlü Titanic gemisi Belfast’daki tersanede İrlandalı işçilerce yapılmış… Belfastlılar, “Gemiyi biz yaptık ama İngiliz kaptan batırdı” diye hayıflanıyorlar… İrlandalılar eninde sonunda kendi gemilerini kendileri, üstelik tek parça olarak yüzdürecekler… Eminim…
***
Sıtkı Nalcı
İskoçya-İngiltere arasındaki tarihi mücadeleyi “Cesur Yürek” filminde izlemiş olmalısınız. Ne güzel bir filmdir o… Bağımsızlığın en büyük aşk olduğunu anlatır…
Geçen Haziran’da Büyükelçilikteki bir resepsiyonda Sıtkı Nalcı’yla tanıştım… 50’lilerine merdiven dayamış Nalcı’nın sakin ve samimi bir tavrı var… 30 yıldır İskoçya’da yaşadığını belirterek, kendisini “eşitlik ve insan hakları aktivisti” olarak tanıttı…
Nalcı’nın kartviziti epey kalabalık… İskoçya Yabancılar Derneği ile 2013’te kurulan Türk-İskoç Ticaret ve Sanayi Odası’nın yönetim kurulu başkanı. En ilginci de “Scottish National Party”nin Güney İskoçya Bölümü Başkanı olması.. Bugünlerde İskoçya’da Bağımsızlık Referandumu’nda “Evet” çıkması için çalışıyor… Ve en en ilginci de Nalcı’nın benim gibi Akşehirli olması… Aynı liseyi bitirip aynı kaldırımları arşınlamışız… Hemşehrim Sıtkı, şimdi “Cesur Yürek”lerle bağımsızlık mücadelesinde…
Nalcı referandumda “Evet”çilerin yüzde 62’yle kazanacağını öngörüyor… İskoçya, Birleşik Krallık’tan 308 yıllık zincirlerini koparıp bağımsız olursa daha sosyal ve demokrat bir ülke olma yolunda ilerleyecek. Herşeyden önce Westminister parlamentosuna tek muhafazakar milletvekili göndermesine karşın muhafazakar bir iktidar tarafından yönetilmek adaletsizliğinden de kurtulacak… (İşçi Partisi de oy deposunu kaybetmemek için bağımsızlığa karşı…)
Birleşik Krallık’ın topraklarının 3’te biri, nüfusunun da 12’de birini oluşturan bu ülke, başta petrol olmak üzere yeraltı kaynaklarını da artık yalnızca kendi ekonomisi için kullanacak… Nalcıya göre bağımsız ve özgür bir İskoçya rüyası gerçekleştiğinde bu uçsuz bucaksız ülke, İngiltere’nin gerici anti göçmen yasalarını rafa kaldırıp göçmenlere kapısını açacak. İskoçya’daki 5 bine yakın Türkiyeli sayısı da o zaman gönlünce çoğalacak…
Şimdi İskoçya’da 007 James Bond’lar referandumda “Hayır” çıkması için entrika peşinde koşuyor olmalı… Ben her şeye rağmen eninde sonunda İskoçya’nın bağımsız olacağına inanıyorum. Çünkü Akşehirliler bir işe el attı mı, Alimallah koparırlar. Kendimden bilirim…