Efendim günlerden bir gün göçmen derneklerin birinde davet üzerine 3 yıl önce kaleme aldığım belgesel roman Aşkolsun’u anlatıyordum… Söyleşi sonrasında dinleyiciler Londra’daki en başarılı derneği sordu. Başarı kıssasa göre değişir tabii… Örneğin kitlesel büyüme, toplumun herkesimine ulaşma ve devlet kurumları da içinde olmak üzere toplumun ciddi şirketlerinin desteğini sağlama kıssaslarında Business Network (Biznet UK) çok başarılı demiştim. Hala da aynı fikirdeyim…
Biznet UK bu yıl ikinci olarak Londra’nın En Başarılı Türkleri’ni seçiyor… mostsuccessfulturks.org web sayfası üzerinden her kategori için seçilen 3 isim halk oylamasına sunuldu. Ödüller de 21 Kasım akşamı Grand Ballroom Hilton Park Lane Hotel’de sahiplerini bulacak. Türk kökenli Belediye Başkanı Sayın Boris Johnson’nun da katılacağı topluma hizmet gecesinin biletleri ise 250 sterlin. Biznet UK’in 2008’de kurulmasına karşın böyle büyümesi takdire şayan.
Neyse belki Londra’daki başarılı Türk gazeteciler katogorisine beni de aday gösterirler diye Biznet UK’un mostsuccessfulturks.org sitesine bir göz attım… Neredeyse her katagori var ama “gazeteci” yok ne yazık ki. Olsa aday gösterirler mi? Aday gösterirlerse ben “İstemem yahu” deyip, yan cebimi mi gösteririm? “Yahu arkadaşlar aday göstermiş şimdi. Katılmasak ayıp olur” deyip alçak gönüllü mü davranırım? Yoksa adaylıktan çekilir miyim? Yanıtını biliyorum tabii ama aday arkadaşları etki altında bırakmamak için söylemem. Sitede yer alan çoğu katagoride başarılı olmak için kapitalizmin kurallarını iyi bilip ona göre oynamak gerekiyor. Bakın bunu açıkca söyleyebilirim.
Bütün bunları düşünürken aaa bir de ne göreyim “eski” arkadaşım, kaza davalarında uzman avukat Serpil Ersan da “En Başarılı İşkadınları” katogorisinde finale kalmış. Ersan’ın adaylığının bir “kaza” olmadığını, bunu harbiden hakettiğini düşünüyorum.
Oyum “yoldaş Serpil Ersan’a!” diyecektim ki, Tulip Holidays’in sahiplerinden Itır Sökmen’in adını da farkettim. Itır Hanım’ı çok severim. Üstelik değerli eşi CHP Dayanışma Derneği’nin eski başkanlarından Kadri Sökmen, turizm sektörünün de duayenlerinden. Kadri abiden ne zaman demeç almak istesem onca işi arasında bana zaman ayırır.
Üçüncü aday ise Ayşe Dickson… İnternette Ladybug Home Textiles Limited’in sahibi olarak tanıtılan Ayşe Dickson’un da çok başarılı olduğuna eminim. Ayşe Hanım lütfen kusura bakmasın ben yakın tanıdıklarım arasında seçim yapacağım.
Ben de bir zamanlar ödül almıştım. O da işkembe çorbası. İnanmayacaksınız ama gerçek. Yıllar önce İstanbul İşkembecisi’ne gitmiştim. O zamanki sahibi bir yazımı çok beğendiği için benden çorba parasını almayacağını söyledi. Çok ısrar ettim ama parayı almadı valla. Ben de “Madem öyle bunu ödül olarak kabul ediyorum” dedim. İnsan ödülünü yer içer mi? Ne yazık ki ödülü, yedikten sonra almış olduğum için yapacak bir şey yoktu….
Bu ödülün öyle kapitalizm ve onun kurallarıyla falan ilgisi falan kesinlikle yok. Üstelik o yazıyı da işkembeden de atmamıştım hani. Harbi bir yazıydı.
Merak ettiğiniz için anlatayım bari… Eskiden Başkonsolosluk cenazelerimizi ayağına götürtüyordu. Nasıl mı? Bir Türk vatandaşı öldü mü cenaze mecburen Knight Bridge’deki Başkonsolosluğa götürülüyor ve görevliler de tabuta bakmaksızın nakil belgelerini imzalıyorlardı. Cenaze yoksa, imza da yok! “Niye öyle?” ya da “Bu işin mantığı ne Allahaşkına?” diye sorarsanız yanıt manıt da yok… Uygulama Osmanlıdan kalmış ve “kıral çıplak” demek de kimsenin aklına gelmemiş… Hepsi bu…
Efendim “işkembe çorbası” ödüllü yazımdan sonra bu ilkel uygulama hemen kaldırıldı. O günden sonra içimizden birisi hakkın rahmetine kavuştuğunda giderayak Knight Bridge trafiğinde turlatmıyorlar… Gerçi o dönemin Başkonsolosu bana acayip kızmış ve beni aforoz etmişti ama çalışanların “iş hacimlerini küçülttüm” diye içlerinden sevindiklerini sanıyorum.
Neyse takdir edersiniz ki başarının ödüllendirilmesi hoş ama ödülün kim tarafından verildiği de önemli. Ben İstanbul İşkembecisi’nden ödül aldım diye gerçekten gurur duyuyorum. Bunu ödülünü bilmeden yemiş birisi olarak itiraf ediyorum…
Hepinize başarılı bir hafta diliyorum…