Yaşamımızda pek çok haksızlıklara tanık oluruz. Bazımız kendisi dışındaki haksızlıklara da douyarlı davranıp dur deme cesareti gösterir… Aslında bu durum tarihin en eski ve yaman çelişkilerindendir…
Shakespeare’in ünlü tiradında bu ikilem şöyle aktarılır:
“Olmak ya da olmamak,
İşte bütün sorun bu!
Zalim kaderin oklarına, yumruklarına,
Düşüncemizin katlanması mı güzel?
Yoksa bela denizlerine direnip,
Yeter! Dur demesi mi?”
***
KTHY, Kuzey Kıbrıs’ın gözbebeği bir şirketti. Bİr entrika döndü ve yaz sezonunda battı… Her şeyin bir yöntemi vardır ama bu KTHY olayı insan ve çalışan haklarına saygının da batırıldığı bir olay oldu. Kuzey Kıbrıs hükümeti ve ona bağlı KTHY’nin üst yönetimi çalışanlarına neler olup bittiği konusunda bilgi vermedi. Binlerce yolcu mağdur oldu, yolculara bilgi verilmedi… Turizm tarihinde ilk kez bir kaosa imza atıldı.
Londra’daki KTHY mağdurları İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi (İAKM-Cemevi) çatısında örgütlendi veKKTC temsilciliğinin kapısını aşındırmaya başladı. Olmadı kapısının önünde eylem yaptı. KKTC cumhurbaşkanı’nın Londra ziyaretinde dertlerini anlattı. Baktı herkes kulağının üstüne yatıyor hakkını yasal yolla aramaya başladı… Sonunda KTHY ve Atlas Havacılık AŞ, 2 Kasım günkü duruşmada mağdurların faizleri de içinde olmak üzere bilet parası ve tazminatı toplam 840 bin 853 sterlin ödemeye mahkum edildi.
KTHY mağdurlarının hak arama çabası ve Cemevi’nin Shakespeare’in tiradındaki gibi “Bela denizlerine direnip, Yeter! Dur” demesi’ni kutlamaya değer…
***
Bir yanımız Türkiye’de yaşıyoruz. Türkiye’de Kürt mahkumların açlık grevinde geri dönüşümü olmayan bir yola girildi… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “şov”, “şantaj”, “grev yok, aç olan kimse yok” diye tanımladığı eylem giderek yayılıyor. Bir Türk vatandaşı ve gazeteci olarak ölüme yaklaşan eylemcilere ve hükümetin duyarsızlığına hüzün duyuyorum.
Londra’da da açlık grevinin barışçıl olarak son bulması için bir dizi eylem yapıldı. Trafalgar Meydanı’nın yanıbaşında bulunan St Martin Kilisesi’nin basamaklarında dört günlük bir açlık grevi, Piccadilly’de korsan gösteri ve Büyükelçilik önünde protesto bunlardan bazıları…
Eylemcileri anlamak için Kürt olmak gerekmez… Lütfen empati yapıp kendinizi onların yerine koyunuz…
Shakespeare’in “Olmak ya da olmamak, İşte bütün sorun bu!” tiradını yaşadıklarını göreceksiniz.
***
İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (İTDF) 29 Ekim Cumhuriyet Balosu’nu geçen Cumartesi günü Wood Green’de Grand Palace Banqueting Suite’de çoşkuyla kutladı. Türkiye’deki cumhuriyet kutlamalarında iktidar ve diğerleri ikiye bölünmüştü.
Bu kırılgan ve hassas durum Londra’daki kutlamaya da yansıması kaçınılmazdı… Federasyon’un çatısındaki ya da dışındaki muhafazakar derneklerin bu kutlamaya katılmamaları manidar. “Bir de çok yoğun işleri olduğunu sandığım Türkiye’nin Londra Büyükelçi ve Başkonsolus’un geceye katılma şansı olsaydı, topluma birlik mesajı taşınacaktı” diye düşünüyorum…
Türkiye halkı, 89 yıl önce Shakespeare’in sözünü ettiği “Olmak ya da olmamak” savaşından yorgun çıkmasına karşın iyi kötü kendi cumhuriyetini kurmayı başardı… Gönül isterdi ki o dönemde islamcılar ötekileştirilmeye, Kürtler de Türkleştirilmeye çalışılmasın…
O dönemin düşünce yapısını sosyologlara bırakarak “Emperyalizme karşı çetin bir savaş vermiş Türkü, Kürdü, Lazı velakin cümlesiyle bütün Anadoluların kurduğu cumhuriyetin doğum yılı çoşkuyla kutlanmalıydı” diye düşünüyorum.
Cumhuriyeti 89 yılda ileri götürebildik mi? Yine Shakespeare’in dediği gibi, “İşte bütün sorun bu!” dostlar…