Atatürk’ün yerinde olsaydınız…

Bununla birlikte, Murphy’nin çok önemli bir kuralı vardır; “Kimse eline tepilmeyecek kadar iyi bir namussuzluk fırsatı geçinceye kadar namusuyla öğünmesin.”

Çıkarcılık, insanın kendisini düşünmesi, bu yazının temel noktası. Şimdi, bir analiz yapalım. Varveski diyelim (varsayalım / farz edelim ki) bu bir oyun. Europa Universalis 2 gibi bir bilgisayar oyunu. Tarihi bütün şahsiyetler var, tarihi olaylar aynen yaşanıyor, size o karar anında olayın seçenekleri veriliyor, hangi kararı alırsanız sonuçlarının neler olabileceği konusunda alternatifler sunuluyor ve siz karar veriyorsunuz. Bir şansınız oldu ve Atatürk’ün yerine geçip, onun yerine karar verebilme şansını yakaladınız.

42 yaşındasınız. Hayatınız savaş meydanlarında, pislik ve sefalet içinde geçmiş, çizmenizi çıkartıp rahat rahat uyuduğunuz, sabahleyin önünüze mükellef bir kahvaltı geldiği zamanlar bile sayılı. Hep diken üzerinde yaşamışsınız. Sağlığınız bozuk. Hijyen koşullarda yaşamak şöyle dursun, gerekli zamanlarda yeterli tedaviyi göremediğiniz için sıtmanız katmerlenerek artık karaciğerinizi yer hale gelmiş ve bunun nasıl sonlanacağını biliyorsunuz.

Genç, güzel hanımlarla eğlenmek, arkadaşlarınızla felekten geceler çalmak yerine devamlı ter ve toz kokan, üstü başı yırtık, yaraları cerahatli insanlar arasında ömrünü harcamış, burnuna çiçek veya deniz kokusundan çok parçalanmış et ve dökülmüş bağırsak kokusu çekmiş birisiniz.

Evet, bu konu çok önemli. Kahramanlığın en önemli noktalarından biri de midenizin sağlam olması. Savaş filmleri harikalar, fakat hiç birinde koku duyulmuyor. “Fışt” diye birini kılıçla kesmekle, “hart” süngüyü mideye sokmakla, “tak” diye piştovu çıkarıp adamı vurmakla iş bitiyor değil.

Kıbrıs savaşına katılan komandolardan biriyle konuşmuştum. Baskına gitmişler. Nöbetçiyi bıçakla, sessizce haklayacakmış. “Adam yeni tıraş olmuştu. Arkadan sarılıp ağzını kapattığımda burnuma gelen o tıraş losyonunun kokusunu hiç unutamıyorum” diye anlatmıştı.

Kurban bayramında, kurban kesenler, kurbanın kesildiği yer kapalı bir mekansa oradan nasıl çıkacaklarını şaşırırlar. Ki o sadece otla beslenen ve dışarıda pisliğinin kokusuna alıştığınız bir yaratıktır. Bir akşam önce birlikte yemek yiyip, anılarınızı paylaştığınız biri değil.

Her neyse, bütün bunları yaşamışsınız ve işin sonuna gelmişsiniz. İşi beraber yaptığınız arkadaşlar geliyor, size diyorlar ki “Gel padişah ol, buraya kadar çok güzel götürdük, tatsızlık çıkmadan sonuna erdirelim”

Yapmak istediklerinizin çok riskli olduğunu, durumunuzu her an tehlikeye atabileceğini, yanınızda savaşmış olan arkadaşlarınızın bile size sırt çevirebileceğini biliyorsunuz.

Savaştaki düşmanlarınızın aldığı topraklarda, sizinkine benzer bir değişimin yaşanmaması için alacakları önlemlerin maliyeti, çok yüksek olacak. Tabi onlar da bu durumun gerçekleşmemesi için, ellerinden geleni yapacaklar.

Halkınızın büyük bir kısmı sizi o an için “gavur çizmesinden kurtaran komutan” olarak biliyor ama yapmaya çalıştığınız işlerin ne kadar “gavur icadı” olarak algılanacağı hakkında bir fikriniz var.

Yani 42 yıl çektiğiniz yetmediği gibi tam da rahata ermişken durduk yerde başınıza yeniden dert açacak, hayatınızın geri kalanını da kavga gürültüyle, hır gürle geçireceksiniz

Diğer yandan, 7 iklim olmasa bile 3 –4 iklim, 4 mevsim olmasa bile 2 mevsim yaşanan bir toprağın tartışmasız efendisi olacaksınız. Herkesin beklediği de bu.

Dış devletler daha kolay muhatap bulacağı ve ilişkiler benzer çizgide devam edeceği için işe kolaylıkla “tamam” diyecekler. Çünkü savaşın sonucu olarak elde ettikleri ülkelerde hala ciddi nüfuzunuz var ve onlar oralarda hakimiyet kurup, hazmedebilmek için size ihtiyaç duyuyorlar. Onlara hakimiyetleri konusunda yardımcı olursanız, onlar da size bunun karşılığını ödemeye hazır.

Halkınız zaten başka bir şey görmemiş, başka türlü bir yönetim biçimi olabileceğini bile düşünmüyor. Siz zaten kurtarıcı olarak görülüyorsunuz ve eğer arı kovanına çomak sokmazsanız etraf güllük gülistanlık.

Dolmabahçe’de ya da isterseniz yeni yaptıracağınız bir sarayda hareminizi kurup, gününüzü gün edip, kaybolan yılların acısını çıkartabilecek, doğacak çocuklarınızdan seçtiğinize, sahip olduklarınızı devredebileceksiniz.

Doğrusunu söyleyin, siz hangisini seçerdiniz?

Not. Bu yazı www.diflek.com> da yayınlanmıştır.

757840cookie-checkAtatürk’ün yerinde olsaydınız…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.