D-8’i önemsemek lazım

Dün Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da yapılan D-8 Zirvesine katıldı.


8 Temmuz’daki toplantının en önemli maddesi D-8 ülkeleri arasında ekonomik işbirliğini yaygınlaştırmak ve işbirliğinin önündeki engelleri kaldırmaktı. Toplantıda nüfus olarak oldukça kalabalık olan bu ülkelerin birbirleriyle ekonomik işbirliği yapması için gerekli teşvikler konuşuldu. Ülkelerin birbirlerine uyguladığı vizeler konusunda gelişmeler kaydedildi. Böylece bu 8 ülke arasında ekonomik anlamda işbirliği yapmanın yolları kolaylaştırılmış oldu.


Zirvede ayrıca gıda ve petrol fiyatlarındaki artışın dünya ekonomisi için ciddi tehdit olduğu da konuşuldu. Gıda üretiminin artırılması ve petrol fiyatlarının yükselmemesi için acil ve köklü çözüm çağrıları yapıldı.


D-8’in açılımı “gelişen sekiz ülke” anlamına geliyor. Türkiye bu ülkeler arasında başı çekiyor. Hatta Mısır, Nijerya, İran, Pakistan, Bengaldeş, Malezya ve Endonezya’yı içine alan bu girişimin sekreteryası çok yakında kalıcı olarak İstanbul’a taşınacak.


D-8’ler hareketi olarak adlandırılan bu girişim, bence Türkiye’nin batı dışı dünyayla bir bağ kurması adına önemli bir adımdır.


Bu hareketin içinde yer alan ülkeler kalabalık nüfuslarıyla dikkat çeken ve dünya ölçeğinde orta büyüklükteki ekonomik ve askeri güce sahip olan İslam ülkeleridir. Bu sekiz ülkenin, İslam dünyasının nüfusunun yarısından çoğunu oluşturduğunu düşünürsek, bu hareketi küçümsememiz gerektiğini anlarız.


Açıkçası ben Türkiye’nin batı dışı örgütlerle işbirliği içinde olmasını önemsiyorum. Türkiye’nin , D-8’ler hareketiyle birlikte İKÖ (İslam Konferansı Örgütü), ECO (Ekonomik İşbirliği Örgütü), KEİP (Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü) ile işbirliği içinde olmasını en az AB üyeliği kadar önemli buluyorum.


Bu örgütlerin hemen hemen hepsi ekonomik işbirlikleri için kurulmuş örgütler. Bir tek İKÖ için siyasi bir örgütlenme diyebiliriz. O da İsrail’in Kudüs’te Mescid-i Aksa’ya yönelik 21 Ağustos 1969 sabotajından sonra Arap dünyasının ve bütün İslam dünyasının tepkisi sonucu kurulmuş bir örgüt. Uzun yıllar “İslam” adının yer aldığı bir örgütte yer almanın laiklikle bağdaşmayacağı düşünüldü ve bu yüzden Türkiye bu örgütün içinde aktif rol oynamadı.


Oysa bugün halkının içinde Müslüman olduğu iddiasıyla Rusya bile bu örgüte girmek istemektedir.


Gerçi adında “İslam” olmasına karşın bu örgüt Arap insiyatifi ile kurulmuş bir örgüttür. Bu yüzden çoğu zaman Arap birliği gibi davranmaktadır. Örneğin Filistin, Afganistan gibi Arap dünyasına yönelik saldırılar karşısında gösterdiği duyarlılığı Bosna-Hersek, Karabağ, Kosova ve Çeçenistan’daki Müslümanlar için göstermemektedir.


Her ne kadar sadece Arap dünyasını kapsasa da İKÖ, hem nüfus olarak, hem de katılımcı sayısı olarak büyük bir örgüttür. İKÖ siyasal yönü zayıf bir örgüt olmasına karşın, Türkiye için önemlidir. Çünkü Türkiye, batı dünyasına yönelik örgütlerde belirleyici rol oynayamamaktadır. Buna karşın İKÖ içinde bunu başarması mümkündür. Bu da Türkiye’nin Ortadoğu’daki gücünü arttırması anlamına gelmektedir.


İKÖ ekonomik yönü olmayan bir örgüt. Buna karşın D-8 girişimi tamamen ekonomik işbirliğine dayanıyor. Türkiye’nin dahil olduğu ECO ve KEİP’de  ekonomik ilişkiler için kurulmuş örgütlerdir.


Ne acıdır ki, yine de Türkiye bu örgütlerle yeterince işbirliği yapamıyor. Çünkü Gümrük Birliği anlaşması bu ilişkileri kısıtlamaktadır. Türkiye’nin D-8 hareketi dışında diğer örgütlere üyeliği Gümrük Birliği’nden önce imzalamış olduğunu düşünürsek, Avrupa Birliği’ne bizi almamakta direnen Avrupa’nın neden apar topar Gümrük Birliğine dahil ettiğini anlamamız zor olmaz sanıyorum.

669530cookie-checkD-8’i önemsemek lazım

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.