Eğilip bükülmeler bugündür… Bugüne denk gelmiştir sorumsuzların sorumlu kılındığı, azmanların uzman olduğu hayırsız zaman… Yukarıdan aşağıya dere sularımız gibi kirli akan yönetim biçimleri bugünün rövanş ürünleridir. Bugündür en vasıfsızların vasıflı diye peydahlandığı, işçinin bile yandan inanmışının seçilerek alındığı dönem. Ve bugündür cahilliye devrinin hası. İşte bu yüzden bugündür tarihe ve doğaya en acımasız, en bilinçsiz, en hoyrat zaman…
Hani kaldırım mühendisi tabiri vardır, yapılara kaldırım muamelesi yapanlar kastedilir. İşte o zihniyetin cahil adamının eline tutuşturulan hortumla tazyikli su sıkılarak yıkanmış tarihi Alman Çeşmesi. CHP İl Genel Meclisi Üyeleri sayesinde ortaya çıkarılmış bu tarihi hortum…
Ne zaman olmuş? Tarihi yarımadanın belediyece yayalaştırılması çalışmaları esnasında… Yallah tazyik ! Hortumla gitsin… Yarım akılları ile yarımadayı yayalaştırmışlar, yaya kalmış Alman mimar…
Ne olmuş? Dünya’da başka örneği olmayan bir yapıtaşı numunesinin, asla bir daha aynısı yapılamayacak bu tarihi çeşmenin altın varakları ve nadide mozayikleri, tazyiğe kapılıp gitmiş, izleri de bulunamamış. Maddi kayıp tonla ama, Belediyenin mali uzmanları bile, o tazyiğe kapılan o paha biçilemez manevi değeri hesaplayamazlar…
Bir taraftan Osmanlı eserlerine sahip çıkarlarken, bir taraftan da bunu nasıl yapması gerektiğini bilmeyenleri, ben, hani vardır ya, ülkelerine metozori sahip çıkmaya çalışıp da bunun nasıl yapılacağını bilmediği için işi tazyiğe, şiddete, zulme dönüştüren Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın mübarek dikta liderlerine benzetiyorum. Başbakanımızın kulağına gitse hemen istifa ettirir bu gibileri…
Aynı kafa suyumuzu da ele geçirdi, son 40 yılda 2.5 milyon hektarlık sulak alanın yarısı yok oldu. Yani 1.3 milyon hektarlık sulak alan, sırf doğal su sistemlerine insanoğlu insanın müdahaleleri sonucunda, onca ekonomik ve bunca ekolojik özelliklerini yitirdi. Bu müdahaleler ise son 10 yılda yoğunlaştı… Yani dünya kurulalı beri var olan dev göllerin, coşkun derelerin kurutulması cahilliye devrine denk geldi… Alman Çeşmesi kurutulmuş ne yazar?
World Wildlife Fund’ın raporuna göre Eğridir, Beyşehir, İznik, Uluabat, Sapanca, Bafa gölleri ile, Büyük Menderes, Göksu, Gediz deltaları ve İğneada su basar ormanları gitti gidiyor… Tuz Gölü, Hotamiş sazlığı, Ereğli sazlığı, Kulu gölü, gibi doğamızın su depoları zaten kuruyup gitti. Akşehir gölü yoğurt mayalanacak ebada kadar küçüldü,
Suğla gölü ise müthiş bir zeka ürünü olarak DSİ tarafından depolama alanına dönüştürüldü, kesin kömür depoluyorlardır. Vasıflı ormanlarımızın, vasıflı ! orman adamları tarafından, 2B kategorisine sokulup, insandan bozma oy deposuna dönüştürülmeye çalışılması gibi… Doğanın altın varakları aynı tazyiğin tesiri altında…
Ki bu veriler haldır haldır yapılıp, güldür güldür akan derelerimizi pes ettirecek HES’lerin hayata geçmesi öncesi alınan hayati veriler… Derelerimizin suyunu da çıkarmalarından sonra bakalım posaları nasıl yedirecekler halka? Su akmayacak ve yolunu bulamayacak bir gün…
Çevre ve Orman Bakanımız ise New York’tan bildirdi. 10uncu Birleşmiş Milletler Ormancılık Forumu Türkiye’de yapılacakmış… Erozyon kontrolü konusunda Dünya lideriymişiz. BM Çölleşmeyle Mücadele Genel Sekreteri, Türkiye’de büro açmak istediklerini ifade etmiş…
Toplantıyı Sorgun’da golf alanı açmak için kestikleri 400 yıllık ağaçların zahiri gölgelerinde yapsınlar, golf de oynarlar… Büroyu da, ya Kaş’ın 2 gözü 2 çeşme ağlayan Kıbrıs deresinde, ya da dünya kurulalı Artvin’in ormanlarını yeşilin her tonuna boyayan ve üzerlerinde 116 HES projesi yapılmakta olan derelerin tam ortalarında bir yere kursunlar. Termik Santraller yapılan cennet Amasra veya cennet Yalova’da uyar bu büro mekanı için… Kim takar artık yukarı akmaz olan Ordu’nun derelerini? Kim ağlar Alman Çeşmesi’ne 2 gözü 2 çeşme… Yolsuzlukların yolunu bulduğu ahlaki erozyonlar her dönem vardı, şimdi de olsa ne ola ki?
Ha ! Erozyon kontrolünü de, İDO kaptanına, Gümrük Müdürüne veya Hıncal Uluç’a yaptırırlar, tazyikli su sıktırarak…
Metin Sözüçetin
