Bir gruba dahil olarak siyaset yaptığınızda, o gruptaki çoğu kimsenin, aslında ya bir ikbal beklentisinde şarj olduğunu, ya da koltuk odaklı, mevki yalaklı, rant hesaplı ve erdemden muaf bir gazla dolduğunu,
Veya, sürü psikolojisinde otlandığını, şuursuz yürüyüş kollarına kodlandığını, tek başınayken zortlandığını, ama elini taşın altına koymaksızın her taşın altından hortlandığını görüp, o kasaba anlayışının bir parçası durumunda, kendinize saygınızı yitiriyorsunuz… Üretim ilhamıyla bağlantınızı bitiriyorsunuz…
Sistemim sizden götürüsü kafanıza dank ediyor, şarjı kesilmiş batarya gibi, zank diye kesif bir enerji kaybına uğruyorsunuz, onca zamk arasında… Ülke için üreteceğiniz bir şeyler varsa, en azından o şevki ve amatör ruhlu profosyonellikteki organik zevki kaybediyorsunuz…
Sistemin dişlileri, o gruba mensup kaldığınız müddetçe özgün fikirlerinizi öğütüyor, ayrılmanız ise birilerinin ayranını kabartıp, yerinizi doldurma şuursuzluğunu dürtüyor… Aydınlığa dair bıraktığınız hüzme loşlaşıyor, fecrin yerini alan zifir daha coşkun hoşlaşıyor…
Özgün, bağımsız ve dik duruşlar ise, özgür, bağımsız ve dimdik Türkiye için nitelik ve fayda üretebiliyor. Bağımsızlık kişiliklilikle özdeşleşiyor, bağımlılığın karnını deşiyor… Uzaktan kumandalı bir parmak kaldırma robotu olmadan, farklılıkla, özgür tavır koyuyorsunuz… Sadece manen doyuyorsunuz…
İşte o zaman meydan, çarktan çıkma dişli çarklara ve çarka kapılmış iğdişli robotlara kalıyor… “Dünya’yı robotlar yönetecek” savı da herhalde bu oluyor… Aksine, aklını kullanabilen insan, kendi yarattığı, kontrol dışına çıkmış bu tür bir robot sürüsünü uzaktan kumandayla yönetebilir oysa… Robot yönetilebilendir, eğer insanlık buysa…
Bizi yönetenler yerine, her kararı direk oylayabileceğimiz “on line demokrasi” uygulansaydı, müzmin yiyici, mümin! yönetici sınıfı barınamazdı, her rejimde türemezdi… Kutuplaşmalar durgunlansaydı bunca kutup ayısı, bunca geyik kabilesi doğmazdı, sürü üremezdi…
Halk kendi kendini yönetiyor olur ve halkın iradesi direk ve mutlak hakim olurdu, tıpkı demokrasinin tarifindeki gibi…
