Hologramlaşmak zorunda mıyız?

Robot desen robot değil, insan desen insan değil, duygu yok, ruh yok, tam çağımıza yakışır şekilde görüntüden müteşekkil çakma bir star. Analog tınıların digitalleştirilip sıkıştırılırken kaybedildiği ses kalitesi zevksizliğine alışamamışken, bu suni görüntüyü de eklediler giderek yapaylaşan Dünya’mıza, çok lazımmış gibi… Oysa hazır dönerken futurist bir plak iğnesi takılabilseydi uydulardan biri kanalıyla yörüngemize, kimbilir gelmiş geçmiş ne sesler yükselirdi Dünya’dan.
Biz gerçek bir Dünya sanatçısı çıkaramadan, Japonlar Dünya çapında sanal bir sanatçı sürdüler gezegene… Yakında turnelere de başlar, bizim sistem ürünü yıldız müsveddelerimizin Avrupa turnesine çıkmaları gibi… Gittiği Berlin, Londra, Amsterdam turnelerinde orada yaşayan Türkler’e konser verip, adına Avrupa’da konser verdi dedirten loş yıldızlarımız gibi, hologram Miku da bilimum suniliklere tav olabilen kitlelere hitap ederek şöhretine şöhret katar yakında… Olsun varsın, en azından robotik değil… Kaprissiz, kulisine abartılı siparişler istemeyen, hava atmayan, tevazu sahibi, fırtınalı bir hayatı olmayan, dejenerasyon tehlikesi olmayan bir ürün. Magazin malzemesi değil… Muhalif demeçler veremez. Yani sanatçının topluma, o meşhur örnek olarak gösterilebileceği türden bir sanayi ürünü kendileri… İçkisi sigarası bile yoktur garibin. Ruh olsa ne olur, olmasa ne olur? Bundan sonrasının Dünyalılar’ında da pek rastlanmayacak ruha zaten… Aşık olamaması kötü, skandallar da yaratamayacak, çok hanfendi bir modda takılacak.
Bizim ülkemizde pespaye bir dayatma sistemi var. Popçusu da, yazarı da, sunucusu da, hatta bazı rockçısı da aynı soyun sopu. Körler ile sağırlar çeşme başlarını tutmuş, birbirlerini öne çıkarıyorlar. Birisi albüm mü yaptı, pat aynı sisteminbaşka daldaki! öbür ürünü talk şovcuların programında bedava reklamı yapılıyor, birisi kalitesiz de olsa bir fırsatı kullanıp bir kitap mı yazdı, anında göklere çıkarılıp dayatılıyor izleyiciye. Komedyenlerimizin hemen hepsi de en az 10 yıl aynı espri ile idare edebiliyorlar. Birisi çok kolaylıkla yıldız yapılıp, kullanılıyor kırpılana kadar. Sistem aynı aktörler etrafında dönüyor. Bu sistemden sanatçı ve edebiyatçı kalibresi üremiyor. Ya da görünmez tröst set koyuyor idealizmin ve yaratıcılığın önüne…
Çok yakında evlerde de hologram teknolojili manyetik alanlar olacak TV setleri yerine. Önünüzde 3 boyutlu bir Acun tiplemesi ya da sanal bir karakter, sehpanızın üzerinde dolaşarak program sunacak. Diyelim kapatmayı unuttunuz, sabaha kadar sehpanızın üzerinde kimbilir kimler volta atacak. Okan kay kayı ile dolaşacak, belki cebinize girecek, Rihanna avcunuzda dans edecek, Victoria Secrets mankenleri kolunuzun üzerinde defileye çıkacaklar.
Ne kadar güzel görünüyor değil mi? Peki ya politikacıların küçük küçük hologramları da mutfak tezgahınızda, lavabonuzda, tabağınızın içinde ortaya çıkarlarsa ne olacak?
Ben analog müziğime, tek boyutlu ekranıma, hatta Nihat Doğan’ıma razıyım. Daha fazla teknoloji bozar buraları… Hadi Miku çıksın hem ucuz hem kitlelerce tutulan bir felsefe yapsın da görelim bakalım. Mitu çok boyutlu ama böyle çok yönlü değil bir kere… Sor Müjdat Gezen’i tanımaz. Gerçi Nihat da öyle… Görüntüden müteşekkillere antipati bile besleyemezsin yahu!
Bakınız hologram teknolojisi örneği : http://www.yumaksepeti.com/index.php/teknoloji/hologram-teknolojs-gttke-gelyor/

759070cookie-checkHologramlaşmak zorunda mıyız?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.