Mehmet Ali Ağca’yı 1979 yılından beri tanıyoruz. 12 Eylül öncesinin terör döneminde Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü ve Başyazarı Abdi İpekçi’yi 1 Şubat 1979 akşamı gazeteden Nişantaşı’ndaki evine giderken otomobilinde uğradığı silahlı saldırı sonucu kaybettiğimizde, Mehmet Ali Ağca’yı kazandık.
Gerçi o gün ne kazandığımızın farkında değildik. Biz onu katil sanıyorduk. Oysa o bir aktörmüş. Aslında o her çıktığı duruşmada “Ben Abdi İpekçi’nin katili değilim. Ben sadece aktörüm” diyordu ama, kimseyi inandıramıyordu. Meğer doğru söylüyormuş, o katil rolü oynayan bir aktörmüş…
Bugüne kadar Hollywood’un dikkatini çekemeyen aktör ve aktristlerimiz Ağca’yı kıskanmaya başlamışlardır herhalde. Şu allahın işine bakın ki, hiçbirine kısmet olmayan Ağca’ya oldu. Kıskanmasınlar da ne yapsınlar? Sen yıllarca rol yap, okulunda oku, sahne tozu yut, ama Hollywood’un dikkatini çekeme; adamın biri önce cinayet işlesin, ardından Hıristiyanlığın en büyük lideri Papa’ya suikast girişiminde bulunsun ve Hoolywood’un kaymağını o yesin. Olacak iş mi? Değil ama, oluyor işte…
İtalya’da yayınlanan Gentle dergisinin haberine göre Mehmet Ali Ağca, Hollywood’la anlaşma halindeymiş. Yine bu habere göre Ağca’ya Hollyllwood’dan 8 milyon dolarlık teklif yapılmış. Ağca’nın avukatına 500 bin dolarlık kaparo verilmiş bile. Haberde Ağca’nın gelecek günlerde film çekimi için Meksika’ya gideceği iddiaları da yer alıyor.
Film, Ağca’nın 13 Mayıs 1981’de Papa İkinci Jean Paul’e suikast girişimini anlatacakmış ve yapılacak sözleşme gereği, Ağca, çekim ekibinin karşısına çıkarak, hayatındaki tüm sırları anlatacakmış.
Böylece Hoolywood Ağca’yı bir tek kendisine konuşması koşuluyla susturmuş oldu. Değişik medya gruplarından gidecek tekliflerin önünü kesti. Bizimkiler açısından iyi de oldu, paraları ceplerinde kaldı.
Mehmet Ali Ağca, Hollywood için gerçekten büyük bir malzeme ama bu malzemeyi nasıl kullanacaklarını bugünden tahmin etmek zor. Gerçeği mi yansıtacaklar, yoksa kendi gerçeklerini mi? Bunu belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz…
Dünya Ağca’yı ne olarak görüyor bilmem ama Ağca’nın kendini bir kahraman olarak gördüğü kesin. “ABD, Apo’yu bize teslim ederek iyilik yaptı, bana izin verin Bin Ladin’i ölü ya da diri getirip, ABD’ye teslim edelim” demesi başka nasıl açıklanabilir. Tahliyesi sırasında mavi renk kazak giyerek dünyaya barıştan yana olduğunu belli etmeye çalışan Ağca, avukatı aracılığıyla Bush ile görüşmek istediğini de söylemiş. Bush’a söylemek istediği önemli şeyleri olduğunu belirterek dünyaya kahramanlığını ilan ediyor adeta.
Ağca, kısacası kendini dünyanın merkezi sayıyor. Bu söz zaten bana değil, psikiyatristlere ait. Birçok psikiyatrist Mehmet Ali Ağca’nın dengesiz davranışlar sergilediği görüşünde birleşiyor. Bakış ve davranışlarında ben merkezci bir ruh halinin olduğu ve biraz da büyüklük hezeyanı izlenimini verdiğini söylüyorlar. Kendisine mistik ve politik misyonlar yüklemeye çalışarak kamuoyu yaratmaya çalıştığının altını çiziyorlar. Belli ölçülerde paranoid, antisosyal, belli ölçülerde narsist özellikler taşıyan bir kişilik yapısı olmasına karşın Ağca’nın akli dengesi yerindeymiş. Derinlerde yatan özgüven eksikliği nedeniyle sıradışı davranıyormuş. Çünkü sıradışı olmak onun kendisini güvende hissetmesine yardımcı oluyormuş. Psikiyatristler böyle diyor ama, ben buna pek katılmıyorum. Çünkü Ağca’nın çok zeki ve her şeyi ince ince planlama yeteneğine sahip olduğunu düşünüyorum.
Ağca, dünya için ilginç bir kişilik olabilir ama o bize göre Abdi İpekçi’yi öldüren, Papa’yı İtalya’da vuran biri sadece. Yani bir katil ve tabii başka suçları da var. İtalya’da 19 yıl, burada da beşbuçuk yıl cezaevinde yatmasına rağmen “cezasını çekti ve çıktı” diyemiyoruz. Çünkü durumu şaibeli. Türk adaleti hesapta yanlışlık yaptı demek, yargıya olan inancıma ters ama tahliye kararına itiraz eden edene.
İşin komik yanı, eğer itirazlar haklı bulunursa, Ağca’nın nerede olduğunu bilen yok. Adam adeta yok oldu. Yani bu aşamadan sonra “Kardeşim biz yanlış hesapladık sen 2012’ya kadar Kartal H Tipi cezaevinin en nadide konuğu olmaya devam edeceksin” deseler bile nafile. Atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş, Hollywood’a varmıştır.
*Yazarın diğer çalışmaları için www.birsenaltiner.com
