O mahur beste çalar, biz ağlaşırız…

Attila İlhan üzerine yazı yazmak hiç kolay bir şey değil. Bu yüzden bu zor işe kalkışmayacağım. Sadece duygularımı anlatabilirim ve belki biraz da düşüncelerimi. Türkiye gerçek bir aydınını kaybetti. Yeri doldurulmayacak büyük bir şairi, büyük bir yazarı ve büyük bir düşünürü. Hepimizin başı sağolsun.


Daha lise birinci sınıfta iken Nazım Hikmet şiirleri okuduğu için hapisle tanışan, üniversite ikinci sınıftayken Nazım Hikmet’i kurtarma hareketi içinde yer almak için Paris’e giden ve döndüğünde polisle başı sık sık belaya giren Attila İlhan’ın eserlerinde ve hayat tarzında o günlerin izleri hep görüldü. Mücadele ruhu ölünceye kadar onu bir an bile bırakmadı. Paris’te yaşadığı yılların izi de öyle. Paris’in kafelerini her gittiği yerde arayışı, belki de bundandı.


Uzun yıllar her sabah Divan Oteli’nin pastanesine gidip, hep aynı masada oturdu. Bir yandan sabah kahvesini içerken, bir yandan da önündeki kağıtlara bir şeyler karalarken görürdünüz onu. Bazen randevularını da orda kabul ederdi.


Ben hem Maçka’daki evinde hem de bu pastanede kendisiyle oturup sohbet etme şansını yakalayanlardanım. Bunlardan birinde nikahımda davetlilere dağıtılmak üzere şiir kitaplarını imzalamıştı bana. Tek tek onca kitabı özenle imzalamıştı.


Paris’in etkisi sadece yaşam tarzına değil eserlerine de yansımıştır. Örneğin, yayınladığı ilk iki romanı olan “Sokaktaki Adam” ve “Zenciler Birbirine Benzemez” de Paris’te yaşadığı yıllara ait deneyimlerini ve gözlemlerini karakterlerine yansıtmıştır.


“Yalnızlar Rıhtımı”, “Ateşten Damlalar”, “Rıfat Diye Biri”, “Şoför Nebahat”, “Devlerin Öfkesi”, “Ver Elini İstanbul” gibi eski Türk filmlerinde de Attila İlhan’ın izleri vardır. Çocukluk günlerimde siyah beyaz TRT ekranından bu filmleri izlediğimi hatırlıyorum. Hele “Rifat Diye Biri”ni bir daha izlemeyi çok isterim. Küçücük bir çocukken izlediğim bu film, belki de dayımın adı “Rifat” olduğu için beni fazlasıyla etkilemişti.


Sinema filmlerinde senaryolarını Ali Kaptanoğlu adıyla yazmayı tercih etmişti ama televizyon için yazdığı dizi film senaryolarında kendi adını kullanmıştır. Senaryosunu yazdığı “Sekiz Sütuna Manşet”, “Kartallar Yüksek Uçar”, “Yarın Artık Bugündür”, “Yıldızlar Gece Büyür” ve “Tele-Flaş” adlı diziler izleyiciyi televizyon ekranlarına çeken yapımlardı. Şöyle bir düşünün, bugün izlediğimiz diziler Attila İlhan taklidi gibi değil mi?


Attila İlhan Türk edebiyat dünyasına roman, senaryo, deneme, eleştiri, fıkra gibi alanlarda kendine özgü üslubuyla yepyeni bir soluk kazandırmış bir yazardır ama onun şair yönü bambaşkadır. Henüz lise öğrencisiyken katıldığı bir şiir yarışmasında Cahit Sıtkı Tarancı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi bilinen şairlerin arasında ikincilik kazanmış, o yıllardan bugüne kadar yazdığı şiirleri kitaplaştırmıştır.


Attila İlhan, 1941’den son nefesine kadar şiirle yaşamıştır. 64 yıldır Türk şiirinin içerisinde, şiir ve edebiyat tartışmalarının ortasında yer almış biridir o.


En çok beğenilen ve taklit edilen şairlerden biridir Attila İlhan. “Ayrılık sevdaya dahil”, “Ben sana mecburum”, “Böyle bir sevmek”, “Elde var hüzün”, “İstanbul ağrısı”, “Karantinalı Despina”, “Kimi sevsem sensin”, “Sisler bulvarı” hemen hemen herkesin bildiği şiirlerdir.


Şiirle ilgisi olmayanlar bile Attila İlhan’nın şiirlerini ezbere bilirler. Çünkü o kadar çok şiiri bestelenmiştir ki…


“Tut ki gecedir
katiller huzursuz
hırsızlar sinirli
hainler ürkekçedir
elleri telefona kendiliğinden uzanıyor
ihanete gece müthiş bir gerekçedir
ihbarlar birer sansar
bir telefondan bir telefona atlar


ihanet bir bilmecedir.”


Ezbere okudunuz değil mi?


Ya Nur Yoldaş’ın o müthiş sesi ve yorumuyla hafızalarımıza kazıdığı “Sultan-ı Yegah”


“Şamdanları dolanınca eski zaman sevdalarının
Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın
Nemli yumuşaklığı tende denizden gelen ahın
Gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının
Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın.” 
 


Ve her dinlediğimde içimde bir yerlerin kanadığını hissettiğim şarkı “Mahur Beste”


“Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız.”


Yine ezberden okuyacağınız bir şiiri daha var ki, Ahmet Kaya ile birlikte ünlenmişti, Attila İlhan’ın vedasıyla ölümsüzleşti.


“Görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
Attila İlhan ölür.”



* Yazarın diğer çalışmaları için www.birsenaltiner.com

668160cookie-checkO mahur beste çalar, biz ağlaşırız…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.