Pakistan’da son perde

Benazir Butto’nun bağıra bağıra gelen ölümü Pakistan’da ve Ortadoğu’da bundan sonra neler olacağını, olayların nereye gideceğini düşündürmeye başladı.


Pakistan ABD destekli askeri rejimden, Taliban ve el-Kaide tehdidinden kurtulabilecek mi? Demokrasi o topraklara gelebilecek mi? 8 Ocak’ta Benazir Butto’suz yapılacak seçimler sivil siyaseti geri getirebilecek mi?


Bu soruların cevapları şimdiden belli. En azından önümüzdeki yıllarda pek fazla bir şeyin değişmeyeceği ortada.


Çünkü Büyük Ortadoğu Projesi sadece Irak cephesinde değil, diğer Müslüman ülkelerde de uygulamaya konmuş durumdadır. Pakistan’da bu ülkelerden biridir. Pakistan’da yaşananların benzerleri Türkiye’de dahil başka ülkelerde de yaşanmaktadır. ABD, Pakistan’da bir yandan demokrasiye geçmeyi şart koşarken, bir yandan da askeri hareketlenmeyi kışkırtmaktadır.


Amacı bellidir. Pakistan’a asker yerleştirmek ve sınırları kontrol altına alarak kuzeyden gelecek tehlikeleri önlemek.


Bunun için Pakistan’daki nükleer silahları Amerika’ya taşımayı ya da bu nükleer silahların ABD askerleri tarafından korunmasını şart koşmaktadır.  Daha doğrusu bu iki seçenek üzerinden pazarlık yapmaktadır.


Yani Pakistan’da birkaç gün sonra yapılacak seçim aslında Pakistan’da epeydir sahneye konan demokratikleşme oyununun bir parçasıdır. Çünkü seçimlerden çıkacak sonuç bellidir ve seçim sonrası ülke lehine değişen bir şey olmayacaktır.


Aslında ülkeye sivil siyaseti getirip, askeri rejime son vereceğine inanılan Benazir Butto da bu oyunun bir parçasıdır.


Çünkü Pakistan Bush’un çiftliği gibi yönetilmektedir. Çiftliğin kahyası Pervez Müşerref, ABD’nin çıkarlarını gözetiyor.


Pakistan’ı yönetenler, ABD desteğine ihtiyaç duyulduğunu inancını yerleştirmek için, Taliban korkusunu iyice yaygınlaştırılmaktadır. Bu korkunun yaratılması için masum insanların ölmesine göz yumulmaktadır. Lal Mescid baskını bunun en yeni ve büyük örneklerinden biridir.


Pervez Müşerref’in Benazir Butto’nun ülkeye dönmesine izin vermesinin nedeni ABD’dir. Birbirlerine muhalif olsalar de aslında her ikisinin söylemleri birbirine benzemektedir. Her ikisi de Pakistan’a ABD desteği ve yardımını en iyi kendilerinin alacağını ifade etmektedir.


ABD, Müşerref’in tekrar seçilebilmesi için tükenen kredisine destek vermek adına, Butto’nun sekiz yıllık sürgün hayatını sonlandırarak, ülkesine dönmesine izin verdi. Çünkü ABD ve İngiltere, iki kere yolsuzluk iddialarıyla hükümeti düşürülen eski başbakan Butto’nun tükenmiş, bir lider olduğunu düşünüyordu. Benazir Butto sadece yolsuzlukla değil, aynı zamanda kardeşinin katili iddiasıyla da suçlanan bir liderdi. Artık demokrasi kahramanı olamazdı. Pakistan’a geri dönmesi ve siyaset yapması sorun değildi. Olsa bile, nasılsa onun da ipleri ABD’nin elindeydi.


Müşerref, Benazir Butto’nun dönüşüne izin vermişti ama bundan rahatsızdı. O, ABD ve İngiltere’nin aksine Benazir Butto’nun ülkede coşkuyla karşılanacağını biliyordu. Düşündüğü gibi de oldu. ABD yanılmıştı. Butto’nun dönmesi onun kredisini yükseltmek yerine, biraz daha bitirmişti.


ABD ise ülkede olup bitenleri izlemekle yetiniyordu. Benazir Butto’nun “Can güvenliğim yok. Başıma bir şey gelirse Müşerref sorumludur” sözlerini duymazlıktan geldi.


Nitekim daha ülkeye döndüğü gün 140 kişinin öldüğü çatışmada ölümden döndü.


Ülkesine döndükten iki ay sonrada hayatını bir suikast sonucu kaybetti.


Benazir Butto’nun can güvenliğini umursamayan ABD, saldırıyı ilk kınayan ülkelerden biri odu.


ABD’nin amacı Pakistan’daki siyasi kaosu biraz daha arttırmaktır. Benazir Butto’nun ölümü bu kaosu arttırmıştır.


ABD, mafyanın, yolsuzlukların, kanunsuzlukların ve faili meçhul cinayetlerin ülkesi haline gelen Pakistan’a demokrasinin gelmesini istemektedir. Getiremezlerse kolları sıvayacak ve demokrasiyi Pakistan’a getirmeyi hak sayacaktır.

669290cookie-checkPakistan’da son perde

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.