Sezgi ve bir kaç şey…

Akıl; iki milyon yıl önce icat edilen ilkel bir araç

bilinç; benzerlikleri ve farklılıkları ayırdeden bir mekanizma

vicdan; bu farkındalığı yerli yerine koyan bir katalizör

sezgi; hayatın mimarı…

Akıllıyım yahut düşünceliyim diyemem, çünkü bundan ibaret değilim.

Savaş yada kaç arasına sıkışıp kalmış bir silahtır akıl,

ya karşındakini vurdurur ya kendini…

Adrenalinin aktif olması bir yaşama şekli değildir.

Stres öldürücüdür..Şiddet öfke savaş öldürücüdür…

Savaşmazsanız ve kaçmazsanız ne olur… Ölü taklidi yaparsınız.

Ölü taklidi yapıyoruz.

Bunun adı huzur değil.. Ya da ‘huzur’ diye adlandırdığınız şey bu değil.

Bazıları hep arıyor, en kötüsü neyi neyle konumlandıracağını bilmeden arıyor …

Bazıları da içinde dönüp durup sıkıldığı hayatın rutinine ‘huzur’ diyor.

değil…

O rutin sizi büyütüp genişletmez, O köreltip sığlaştırır…

O yüzden ölüm korkutuyor, çünkü gerçekten yaşamadınız…

Çok fazla insan çok hızlı bir zaman örgüsünün içinde,

‘100 yıl önce zaman neden bu kadar yavaştı’ diye soruyor.

O yüzden kıyamet kopacakmış gibi geliyor şimdilerde…

O yüzden bu sıkıntı bu bunama bu tedirginlik…

O kadar hızlı ki herşey nerede neyi tutacağını şaşırıyorsun…

Aslında zaman filan kısalmadı, yaşanacak olaylar çoğaldı…

Akıl ve hız birbirinden ters orantılı hareket ediyor hepsi bu.

Aklı zamana sabitleyebilir misiniz? ya aşkı?…

Şu an her ne yapıyor ve düşünüyorsanız durun ve yargılarınızı yavaşça yere bırakın.

Şimdiye kadar herhangi bir zaman diliminde herhangi bir duruma olaya yada insana

gösterdiğiniz tepki, insanların gözünde sizi etiketledi.

Ve sizi bundan sonraki hayatınızın içine hapsetti, size özel bir barkod oluşturdu..

O cimridir, O asabidir , O bir melektir…değil… değilsiniz.. kimse değil…

Bazen biri, bazen hepsi bazen de hiçbirisiniz…

O an hangi ruh halindeyseniz ona göre anlamlandırdığınız akıl yanılsamalarınız

davranışlarınızı belirler ama kişiliğinizi net bir yere sabitlemez.

Ruhunuzun bu şekilde etiketlenmesi hiç de adil değil.

Buna olsa olsa ‘akıl egzersizi’ denilebilir,

Yani 100 basan bir arabaya 250 basabilir misiniz? yani…

Gittikçe hızlanan bir hayat…neler oluyor…neyi neye uyarlayacağız…

“sezgi”…

Kanıta ihtiyaç duymayan sezgiye..

Sezgilerinden dolayı cadı ilan edilen kadınların döneminde yaşamadığım için

şanslıyım…

nasıl bildiğimin önemi yok…

Uçakların o devasal demir yığınlarının koskoca boşlukta nasıl salına salına

dolaştığına aklım bir türlü ermiyor, ama hayatımı kolaylaştırıyor, yetmez mi?

Aklı o kadar ciddiye almayınız…

Herşeyi bilmek gerekmiyor.

Düşünce her zaman doğru bir araç olmayabilir …

Düşünce hata yapabilir, tekrara düşebilir, hep bir haklı arar, sezgiyi baltalar.

Düşünerek doğruya ulaştığınız kaç durum yada olay var…

hepsinde çok mu mutlu oldunuz?

peki o zaman devam..

Düşünecek zamanınızın anlarla sınırlı olduğu durumlarda,

bir kaplana av olabilirsiniz,

düşünmek burada hayatınıza mal olabilir.

Bedeniniz bir araçtır şu hayat dediğimiz yolda…

Sezgi direkt bir harekettir, ne yapacağını bilir…

Doğru mu yapıyorum yanlış mı yapıyorum soruları dönüyorsa kafanızın içinde

bu aklınızın suflörüdür bedeninize…

Sizi korumaya çalışıyor… korkularla mı yaşıyorsunuz? ..

peki öyleyse yine devam…

Sezgi yapar, soru sormaz, çünkü korkmaz… çocuklara bir bakın..

Ama düştüğünüzde dizinizin kanamasını durduracak şey de aklınızdır,

sezgilerinize güvenin ama aklınızı çöpe atıp yok sayacak kadar değil.

insan bilinçle + güdü hayvanla sınanır, karıştırmamak lazım.

Sezgi bir güdüler karmaşası değildir,

O sizi korumaya alan derin ve büyük bir ağdır.

Ona düşmek gerekir,

akılla boğmak değil.

Newton bütün araştırmalarını durdurup da bir ağacın altında miskin bir öğle

uykusuna uzandığında buldu yerçekimini…

ve şöyle dedi : Dünyada tüm ordulardan daha güçlü şey, vakti gelen bir düşüncedir.

Vakti gelinceye kadar sezgilerinize güvenin.

Arşimet suyun kaldırma kuvvetini hamamda buldu, şimdiki deyimiyle bir spa

merkezinde bedenini ve zihnini arındırırken… Oysa su Arşimet’in keşfinden önce de

nesneleri kaldırabiliyordu…

O büyük keşif, düşüncelerini teorik olarak ortaya koymakla yetinmediği bir anda

geldi.

Tükenmeyen bir öğrenme sevgisi hayatın içine nasıl zerk edilir…yaşayarak…

Şimdi yere bıraktığınız o yargılara şöyle bir bakın…ne kadar önemliler?

‘Evreka’ demek için ölmeyi mi bekliyorsunuz?

yani?

aslında…

neyse..

Tam olman gereken yerde ol…

Kendinde…

[email protected]

1604950cookie-checkSezgi ve bir kaç şey…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.