Memleketten manzaralara bu hafta da devam etmek istiyorum dostlar…
Her nedense Türkiye’deki yarımızın, ceviz kabuğunu doldurmayan kişisel sorunlarla boğuşduğunu ve ailedeki karakoyunlarla uğraşmaktan bir türlü düze çıkamadıklarını düşünüyorum… Yurdışında, daha küresel düşünüyoruz galiba…
Bu yıl İstanbul caddelerinde kara çarşaflı daha çok Arap turist gördüm… Sıcaktan insanlar baygınlık geçirmek üzereyken onların pastanede baklava yemelerini takdirle karşıladım doğrusu. Hotel yöneticilerine İngilizce kursu veren bir arkadaşıma göre; Arap turistler harcama, nezaket, temizlik ve bahşiş konusunda “istenmeyen grup”ta yer alıyormuş… Neyse turist turisttir… Her kültüre saygımız var. Türkiye’nin yüzü Doğu’ya dönük olduğu süreçte daha çok Arap turist gelecektir…
Türkiye’de olduğum süreçte en unutmadığım enstantene kızım Defne ile Eyüp’te caddede yürürken 30’lu yaşlarında saçı sakalı birbirine karışmış bir gencin yoldan geçen kediye olanca gücüyle tekme atıp 3 metre öteye fırlatmasıydı. “Yapmaaa” diye doğal tepkime esnafın kıkırdayarak sırıtması da inanılır gibi değildi hani… Bu serseriyi o ünlü kafa vuruşumla nakavt etmediysem kızımın yüzü hürmetineydi…
Eyüp İstanbul’un en eski semtlerinden sayılır. Eyüp Sultan Camii ve onun yanındaki Eyüp Sultan’ın mezarı semte de adını vemiş. Eyüp Camii Amerika keşfedilmeden önce yapılmış muhteşem bir mimariye sahip… Eyüp’ü yeni AKP’li belediye başkanı şaka gibi camiinin dışındaki meydanı plastikten sütun ve onlara eklenmiş tahta paravanlarla doldurmuş. (Eskisi de plastik palmiyelerle donatmıştı) Amaç cuma namazlarında avluya taşan cemaat-i müslim’i yağmur ve göneşten korumak… Bu berbat yapı AKP’nin estetik, beğeni ve mimari konusunda ecdadın ne kadar gerisinde olduğunu anlatması açısından önemli olsa da kimyanızın bozulmaması için “aman görmeyin” derim…
Cuma sabahı Eyüp meydanında ayakkabı tamircisi ararken (Bu arada İstanbul’da pek çok tamircinin kapandığını da ekleyeyim) belediye hopörlerindeki ses “hayırlı cumalar” dileyerek yayına başladı. “Allah devlete, millete zeval vermesin”, “Kazancın helalinden nasip etsin” gibisinden dilenci yakarışını, ağlamaklı ve titrek bir ses tonuyla icra eden spiker, araya Arapça dulalar serpiştirerek Eyüp halkını sıkca “amin”e davet etti. Caddede yürüyenler ve esnafın bu garip seramoniye ellerini havaya kaldırıp katılması “İran”ı kıskandıracak bir görüntü gibi geldi. Balık baştan kokar tabii… AKP’nin lideri “dua edin” derse, belediyecinin yaratıcı zekası, belediye hopörlerinde tavan yapar Alimallah…
İstanbul sokaklarında başı örtülü sayısı sanki geçen yıla oranla artmış gibi geldi. Bir de başı örtülüler artık yaşamın her yerinde. Bu yıl Bayramoğlu’ndaki Basın İlan Kurumu Tatil Köyü’nde başı örtülü vatandaşlar neredeyse yarı yarıyaydı. Kıyafet özgürlüğüne diyecek bir şeyimiz yok. Herkes kendi cehenneminde yansın…
Tatil Köyü restoranında alkollü içki de satılmasına karşın Ramazan dolayısıyla (saygıdan ya da mahalle baskısından) kimsenin içki içmemesi dikkatimi çekmişti… Gazeteci bir arkadaşımın anlattığına göre AKP’li yöneticilerin 3-4 yıl önce “Tatil Köyü’nde içki yasaklansın mı?” mini referandumuna tatilciler “Hayır” demiş… Ve buna rağmen Başbakan Tayyip Erdoğan giderayak imzaladığı kararnameyle Tatil Köyü’nde içkiyi yasakladı. Şimdi gün gelip iktidar değiştiğinde Tatil Köyü’nde mescid kapatılırsa haşima ya da pehlivan kısbetiyle havuza giren tatilcinin duyguları ne olur? Empati yapmak kimsenin aklına neden gelmiyor yahu? Erdoğan geçen gün yaptığı balkon konuşmasında farklı inançlara ve özel yaşama saygı duyduklarını söylememiş miydi? Yalandan kim ölmüş ki… Laf olsun torba dolsun…
Cumhurbaşkanından belediye başkanına ne yazık ki bütün hizmet kendi cemaat ya da seçmenine… Geriye kalanlar ise zinhar münafık ve zındık kafir… Eğer Erdoğan ve yandaşları becerebilse Nazi’lerin Yahudi’lere yaptığı gibi kendisinden olmayanı gemilere bindirip denize sürecekler… Bu ne öfke? Bu ne kin yahu? Hani bizi “yaradanından dolayı” seviyordun ya?
Türkiye’de demokrasi ya da onun gelişmiş versiyonu demokraside çoğulculuk söz konusu değil. Tek adam sürekli fetva veriyor, alt kadrolar “vur deyince öldürmek” için kolları sıvıyor.
Dünyanın en farklı kültürlerinin ev sahibi olan Anadolu’da AKP’nin herkesi kendi şablonuna uydurması mümkün mü? AKP’nin akıllı bir danışmanı olsa “Aman efendim siz yüzde 38’in değil yüzde yüzün cumhurbaşkanı ya da belediye başkanı olun. Bırakınız herkes kendi cehenneminde yansın” derdi…
AKP’nin çatışmacı, öteleyici ve ayrıştırıcı politikasıyla seçmenini birarada tutarak büyütme politikası onun sonunu da getirebileceğini düşünüyorum… İşte bu yanlış politika AKP’nin korkulu rüyası “Gezi canavarı”nı da uyandıracak gibime geliyor…