Traji komik bir kahkaha

Ve bilgisayarımın karşısından kitaplığımın raflarına gömülmüş çıngıraklı saatime kaydı gözlerim: ikiye 26 vardı! Gece. Odamda kimsecikler olmadığı gibi camdan görebildiğim dışarda da yoktu! Sakindi de ortalık.
Peki bana ne oluyordu? Neye gülüyorumdum?
Ne bileyim, aklım radyo prgram yapımcılığım sırasında yazdığım bir prgram metninin başlığına gitti: “At bir ktahkaha ki, için açılsın!” diyordum. Lafın devamı da vardı: “Bir kahkaha 250 gram pirzola kadar gıdalıdır!”
Devir, Süleyman Bey devriydi ve TRT özerkti henüz. Basınsa Süleyman Bey’e , özellikle de kendi köşe yazılarında İlhami Soysal, Morison Süleyman adını takmıştı. Ameraka’nın “işgalci” varlığını yeni keşfediyordu aydınlarımız, bununla birlikte toplumumuz da az çok çakarozlıyordu “manzara-i umumiye” yi!
Benimse, daha hapisteyken okuduğum Fethi Naci’nin “Emperyalizm Nedir?” indeki;
“Emperyalizm, bankalarda dolardır, okullarda süt tozudur, stadyumlarda ciklettir. Emperyalizm, radyolarda ‘Memlekette Sana’dır yağların en güzeli’ nakaratıdır, sofralarda soya yağıdır, limanlarda törenle karşıladığımız buğdaydır. (…) bugün, emperyalizm sattırılmayan zeytinyağıdır, en sıkışık zamanlarda jet uçaklarımıza verilmeyen yakıttır, ay çiçeğin düşük fiyatıdır, petrolün yüzde 35 yüksek fiyatıdır…”
Sözleri aklımdan çıkmamıştı.
Oysa başbakan Süleyman Bey’in Meclis grubunda, o bizim “kahkahalı” proram ve benzerleri yüzünden TRT, “Moskova Radyosu” diye suçlanıyor, TRT’nin özerkliğinin mutlaka kaldırılması ve de Türkiye’nin artık bütün komünistlerden temizlenmesi vurgulanıyordu. (Tabi,demokrasi için…)
Kıkırdamalarım kesilmemişti henüz. Ama neden?
Geçen yaz Ünye’de biraz uzaktan da olsa bir şoför arkadaşımın, “Valla , halim şimdi iyi, çok şükür” dediği aklıma geldi. Arkadaşın ortak bir otobüsü Konya’daki Mevlana ziyaretleri için yağlı bir kuyruk bulmuştu. O hoca-hacı takımı özellikle yaşlı kadınları topluyorlar meydanın oraya ben de gidip atıyorum otobüse onları, demişti şoför arkadaşım, Sungurlu’da bir yemek, sonra Konya, sonra Mevlana ziyareti, sonra geri dönüş, yolda çay ve ihtiyaç molası ve gerisin geriye, doğru Ünye. Ve de bu seferler, haftada üçü buluyordu zaman zaman. Eh otobüsün parası AKP’den peşin, yemek paraları AKP’den, Müzeye giriş ücretleri AKP’den Çay-kahve paraları AKP’den…Ben de yolumu buluyordum, buluyorum da halen…
Eh, AKP o paraları nereden buluyor diyemezdim. Hem nerden bilebilirdi ki şoför arkadaş, neden bilsindi ki ayrıca! Parası tamamsa, ortalık da güllük gülistanlıktı!
Kafamsa bozulmağa başladı yavaştan. Çünkü az çok ayağı Anadolu’ya basan, Türkiye çıkarlarını savunan ekibiyle birlikte Süleyman Demirel’in ve Merkez Sağ görüşlülerin de Amerikan emperyalizmi adına tasfiye edilmek istendiği kalleş bir dönemi yaşıyoruz…
E ama ben neye gülüyordum ki?
Derken, gözüm yeniden ekrana döndü. Meğer Cumhuriyet Gazetesi’nin haber ve makalelerini okuyor muşum! En son okuduğumunsa başlığı şöyleydi:
“ Umre’yi ziyaretlerinde hadis için deve sütü ve idrarı içtiler, Alk Humra virüsü kaptılar!” Ve hemen altında büyük harflerle:
“HURAFE HASTANELİK ETTİ”
Haberi Sinan Tartanoğlu veriyordu. Ve şöyle devam ediyordu.
“19.4.2012, Ankara. İki yurttaşın umre ziyareti sırasında hadislerde yazdığı gerekçesiyle deve sütü ve İDRARI içtiği, türkiye’ye dönüşlerinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldıkları öğrenildi. Umrecilerin, KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞ VİRÜSÜ “ kadar tehlikeli ve bulaşıcı ALK HUMRA virüsü kaptıklarından endişe ediliyor…”
Haber, Bayındır Hastanesi, infeksiyon hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Levent Doğancı’nın, “Alk Humra yüzde 25 ile yüzde 35 arasında ölüm riski taşıyor, insandan insana kan yoluyla geç erse, ‘Kırım Kongo kanamalı Ateş Virüsü’ nde olduğu gibi risk katlanarak artıyor…”
Daha fazla devam etmedim okumağa. Şu din ile siyaset içiçeliğin vardığı pis yere bakın! İnsanlar Umre’de, allah rızası için deve idrarı içiyor! Vah ki vah! Ya da;

759620cookie-checkTraji komik bir kahkaha

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.